Erdoğan:Bitlis Said Nursi Şehridir

Erdoğan:Bitlis Said Nursi Şehridir

Erdoğan, "Bizim yolumuzu Anadolu'nun Trakya'nın erenleri gönül insanları aydınlatıyor, Bitlis aydınlatıyor. Bitlis'in dünyaya nam salmış alimleri aydınlatıyor. Bitlis Şemsi Bitlisi'nin, Arvas-i Hazretleri'nin, Bediüzzaman Saidi Nursi'nin şehridir. Bu ilim

Başbakan Erdoğan, terörün sadece devlet eliyle çözülemeyeceğini ve herkesin ortak meselesi olduğunu belirterek, ''Bu milletin kardeşliğine kastedenler yeterince sevindi. Artık fitnecileri, provokatörleri, silah tüccarlarını değil, kendimizi sevindirme zamanıdır'' dedi.

Erdoğan, Bitlis'te belediyeyi ziyaretinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.

Burada konuşan Erdoğan, amaçlarının birinci derecede oy toplama olmadığını, gayelerinin bu bölgenin dertlerine bir an önce derman üretmek, bölgeyi kalkındırmak ve bölgeyle birlikte Türkiye'nin kardeşliğini en ileri seviyeye taşımak olduğunu söyledi. Erdoğan, ''İnkar, Türkiye'yi hiçbir yere taşımaz; inkar, kardeşliğimizi pekiştirmez, bölgenin dertlerine derman üretmez, sorunlarını çözmez'' dedi.

Yola çıktıkları andan itibaren kalplerini, gözlerini, kulaklarını açtıklarını ve bölgedeki vatandaşın sesine kulak verdiklerini anlatan Erdoğan, bu sorunu çözmek için kollarını sıvadıklarını belirtti.

Bitlis'te devlet adamlığı yapmış Şükri Bitlisi'nin ifadelerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''1500'lü yıllarda kaleme aldığı bu ifade, çok ilginç. 'Türk ile Türk, Kürt ile Kürt. Evde koyun, yabanda kurt'... Bu dizeler bundan 500 yıl önce yazılmış. 500 yıl önce Şükri Bitlisi, Kürt ile Türk'ün birbirine kardeş olduğunu, birbirleriyle kaynaştığını, bütünleştiğini, yabana, düşmana karşı Türk ile Kürt'ün bir ve beraber olduğunu anlatıyor. Biz bu coğrafyada birbiriyle 50-100 yıl önce tanışmış insanlar değiliz. Biz bu coğrafyada birbiriyle zoraki birliktelik kurmuş halklar değiliz. Biz bu coğrafyada bin yıldır varız, bin yıldır biriz ve bin yıldır beraberiz ve etle tırnağız, biz birbirimizin akrabası değil, birbirimizin kardeşiyiz. Bu birlikteliği bozmaya kimsenin gücü yetmez. Bu kardeşliğin içine fitne sokmaya hiç kimsenin gücü yetmez. İşte onun için gündelik politikalara da gündelik çözümlere de takılıp kalmayacağız.''

-''AK İLE KARANIN BELİRGİN BİR HAL ALDIĞI SÜREÇ''-
Son derece ibret verici bir süreçten geçildiğini belirten Erdoğan, ''Ak ile karanın çok daha belirgin bir hal aldığı bir süreçten geçiyoruz'' dedi.

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni, kardeşlik, birlik, huzur adına başlattıklarını ifade eden Erdoğan, ''Artık Türkiye'nin ne doğusuna ne batısına, annelerin o hıçkırıklı sesleri duyulmasın diye onlara seslendik. 'Gençler vurulup yere cansız düşmesin' dedik'' dedi.

Kerbela'da Hz. Hüseyin'in şehit edilmesini anımsatan Erdoğan, Alevi'si, Sünni'si, Kürt'ü, Türk'ü, tüm İslam dünyasının, hatta tüm insanlığın bu acı olayı unutmadığını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hz. Hüseyin, kendisinin Müslüman olduğunu iddia edenler tarafından şehit edildi. İşte burası çok manidar. Bizim önümüzde Kerbela gibi bir örnek, bir acı olay varken, hala neden canlara kıyılıyor? Gençlerin ölümünü neyle izah edeceksiniz? Bu gençlerimizi şehit edenleri, bu zihniyeti çekin bir kenara, sorun kendilerine; onlar da sizin, bizim yanımızda aynen bu ifadeleri kullanacaklardır, 'Biz Müslümanız'. Peki nasıl bu cana kıydın, nasıl şehit ettin? İşte burası manidar.

Bu bölü terör örgütüne karşı bizlerin bir ve beraber olması şart. Çünkü bizim medeniyetimizde teröre yer yok, sevgiye, kardeşliğe, barışa yer var. Biz bunu halletmeliyiz. Acılı anneler, babalara soruyorum; 'Bunu neyle izah edeceksiniz, bu böyle devam edebilir mi? Gençlerin ölümüne seyirci kalınabilir mi'. Verilen cevap 'kalınamaz'. Ama bakıyorsunuz birileri seyirci kalmak istiyor. Birileri bu acılardan siyasi rant üretmek istiyor. Birileri çıkıyor, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne karşı geliyor, adeta 'ay yıldızlı tabutlar içerisinde şehitler gelmeye devam etsin' diyor, oradan rant elde edecek. Bir başkası çıkıyor, Milli Birlik ve Kardeşlik sürecine karşı çıkıyor, o da istismar zemini kurumasın, devam etsin istiyor.''

Kendisini dinleyenlere ''Kardeşlerim bu oyunu görmek zorundayız. Bu oyunu görmek ve bu oyunu bozmak zorundayız'' diye seslenen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Kirli siyaset artık daha fazla kazanmasın, provokatörler, tahrikçiler kazanmasın. Artık benim ülkemde gençlerin ölümünden silah tüccarları kazanmasın. Benim doğulu, güneydoğulu kardeşimi artık birileri daha fazla istismar etmesin. İşte bu mesele de sadece devletin meselesi değil, bu mesele sadece devlet eliyle çözülecek bir mesele değil. Bu mesele de sizin, hepimizin, bizim ortak meselemizdir. Bunu birlikte çözmek zorundayız. İş adamları, sivil toplum örgütleri, vakıflar, dernekler, sendikalar, kanaat önderleri kenarda durmayacak. Üniversiteler bu oynanan oyuna seyirci kalmayacak. Anneler, babalar, kardeşler kenarda durup süreci seyretmeyecek. Sadece hükümet değil, herkes elini bedenini, yüreğini taşın altına koyacak ve biz hep birlikte bu günleri geride bırakacağız. Yeterince acı yaşadık. Bu milletin kardeşliğine kastedenler yeterince sevindi. Artık fitnecileri, provokatörleri, silah tüccarlarını değil, kendimizi sevindirme zamanıdır.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Son dönemde kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi lanse edenler, şu anda döndüler, Kürt halkı üzerinde baskı kurmanın gayreti içine girdiler. Konuşanlara baskı uygulanıyor, yazanlara baskı uygulanıyor, 'çözüm' diyenlere, 'terör bitsin' diyenlere baskı uygulanıyor'' dedi.

Erdoğan, Bitlis'te belediyeyi ziyaretinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada konuşan Erdoğan, Bitlis'in, ortak tarihin, ortak medeniyetin, aynı zamanda kardeşliğin abide şehirlerinden biri olduğunu belirterek, ''Mevlana Abdürrahim Bitlisi'den, astronomiye yön vermiş ilim adamı Fahrettin Ahlati'ye, Şeyh Tahir-i Kürdi'den, Mevlana İdris-i Bitlisi'ye, Müştak Baba'dan, Bitlis'in Nurs Köyü'nde doğmuş Bediuzzaman Said-i Nursi'ye kadar nice büyük Bitlisli zatı bu vesileyle bir kez daha rahmetle yad ediyorum'' dedi.

Bitlis'in bilime, sanata, edebiyata, din ilimlerine, fenne, içtimai ilimlere çok büyük katkılar sağlamış, bu alanda çok büyük isimler yetiştirmiş bir şehir olduğunu söyleyen Erdoğan, Bitlis gibi bir şehrin, ''üniversitesiz'' olmasını büyük bir kayıp olarak gördüklerini ve 2007'de Bitlis'e Eren Üniversitesini kazandırdıklarını anlattı.

Türkiye'nin her bir şehrinin zengin bir tarihi, zengin kültürü ve dünyaya mal olmuş isimleri, değerleri bulunduğunu, her şehirdeki üniversitenin de şehirlerin bu zenginliğini ortaya çıkarması gerektiğini belirten Erdoğan, bu anlamda 'edebiyat, astronomi, Kürt edebiyatı' denildiğinde akla Bitlis'in gelmesi gerektiğini vurguladı.

Dünyanın çok hızlı şekilde değiştiğini, bilimde, teknolojide çok hızlı bir değişim yaşandığını anlatan Erdoğan, dünyada artık idare anlayışının, siyasetin, ekonominin değiştiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu değişime ayak uyduranlar, bu değişimi yakından izleyenler ayakta kalıyor, yarışta öne çıkıyor ama değişime bigane kalanlar, değişimi tribünlerden izleyenler, geride kalıyor, bir çok imkandan da mahrum kalıyorlar. Bugün artık, her şeyin devletten beklendiği dönem geride kalmıştır. Her türlü sorunu, her türlü meseleyi, devletin gelip çözmesini beklemek bugünün dünyasına, küreselleşmeye artık uygun düşmüyor.

Elbette devlet yatırım yapacak, elbette devlet okul yapacak, yol yapacak, köylere yol götürecek, su götürecek; elbette devlet, adaleti ve emniyeti tesis edecek. Ancak, vatandaşın katılmadığı, vatandaşın inisiyatif ve sorumluluk almadığı, vatandaşın çözümlere dahil olmadığı bir sistem, sorunların çözümünü yavaşlatacak, hatta imkansız kılacaktır.

Hükümetlerin gelip buraya fabrika açmasını hiç kimse beklemesin. Eğer Ankara gelip buraya fabrika açarsa, üretime, istihdama müdahil olursa, o zaman 50 yıl, 100 yıl öncesine döneriz. O zaman her şeyi sil baştan yaparız, o zaman, kısır döngünün içine bir kez daha gireriz.''

Başbakan Erdoğan, hükümetlerin görevinin, Bitlis'te yatırım ortamını iyileştirmek, yatırımcının gelmesini sağlamak olduğunu ifade ederek, ''Bitlisli iş adamlarımızın Bitlis'e vefa borçlarını yerine getirmelerini istiyoruz. Batı'da çok başarılı işlere imza atmış Bitlisli yatırımcıların, kendi memleketlerinde, kalkınmanın fitilini ateşlemelerini istiyoruz'' dedi.

-''GÖRMEK, DUYMAK, ANLAMAK İSTEMEDİLER''-
Huzurun, istikrarın olmadığı, emniyetin tesis edilmediği bir yere, ne yurt içinden, ne de yurt dışından yatırım geleceğini vurgulayan Erdoğan, belirsizliğin, umutsuzluğun, kırgınlığın, küskünlüğün olduğu bir yerde gelecek adına kararlı adımların atılamayacağını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ne yazık ki Bitlis'e de Bitlis gibi bu bölgedeki şehirlerimize de gelip ihtiyaçlarını sormadılar, arzularını, taleplerini sormadılar, dertleri dinlemediler. Sorunun ne olduğunu, bölgede huzursuzluğun, bölgede terörün, bölgede istikrarsızlığın nereden kaynaklandığını, neden ortaya çıktığını, neyin istismar edildiğini görmek, duymak, anlamak istemediler. Bunu, bugün biz yapıyoruz değerli kardeşlerim ve bunu bugün biz, bütün samimiyetimizle yapıyoruz. Amacımız bölgeden oy toplamak değil. Amacımız bölgenin oylarına talip olmak değil. Gayemiz, niyetimiz, hedefimiz, bu bölgenin dertlerine bir an önce derman üretmek, bu bölgeyi kalkındırmak ve bu bölgeyle birlikte tüm Türkiye'nin kardeşliğini en ileri seviyelere taşımak.

Bakın, son dönemde görüyorsunuz, kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi lanse edenler, şu anda döndüler, Kürt halkı üzerinde baskı kurmanın gayreti içine girdiler. Konuşanlara baskı uygulanıyor, yazanlara baskı uygulanıyor. 'Çözüm' diyenlere, 'terör bitsin' diyenlere baskı uygulanıyor. O kadar ki sandığa gidip hür iradesiyle oy kullanacak seçmene dahi baskı uygulanıyor. 12 Eylülde güya sandıkları boykot ettiler. Peki kime yaradı? Kimin ekmeğine yağ sürdü? Kimin değirmenine su taşıdı? Bu kadar önemli, bu kadar hayati, Türkiye'nin çehresini değiştirecek bu kadar tarihi bir Anayasa değişikliği sürecinde, 'hayır' cephesinde yer almak, 'hayır' diyenlerin safında yer almak, onlara destek vermek samimiyet midir? Yıllarca partinin kapatılmasından şikayet edeceksin ama Meclis'te parti kapatmalarını önleyen değişikliğe 'hayır' diyeceksin. Yıllarca 'hukuk' diyeceksin, 'adalet' diyeceksin, 'hak' diyeceksin ama bütün bunları güçlendiren bir değişikliğin karşısında duracaksın. Hesap başka... İstismar zemini yok olup gitmesin de bu bölgenin insanına ne olursa olsun; yoksulluk sürsün, ölümler sürsün, huzursuzluk, istikrarsızlık, terör sürsün, yeter ki istismar zemini yok olmasın. Ben, Bitlisli kardeşimin tuzakları, tezgahları, tahrikleri iyi görmesini rica ediyorum. Bitlisli kardeşimin, samimi olanla istismarcıyı birbirinden ayırdetmesini istiyorum. Bitlisli kardeşimin sürece daha fazla katılmasını, çözüme daha fazla destek vermesini rica ediyorum. Türkiye'de güzel şeyler oluyor ve inşallah çok daha güzeli olacak. Türkiye değişiyor, Bitlis değişiyor ve inşallah daha da değişecek. Ben bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha bugün sizlerle bir araya gelmiş olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.''