Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

100 yılda bir müceddid

Mehdiyi bekleyenler beklesinler bakalım. Hz. İbrahim, inkârcı bir topluluk içinde hakikata ulaştı. Hz. Musa da öyle. Ama Hz. Nuh’un oğlu, Hz. Lut’un karısı peygamber yurdunda saptılar.. Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar kardeşleri idi, hepsi de Hz. Yakub’un çocukları idi. Hz. İbrahim’in torununun çocukları.. Mehdi gelmeden kurtuluş olmayacağını düşünenler için söyledim bunları. Cahillikten ve zalimlikten kurtulmadan kurtuluş yok..

Siz ne Mehdi bekleyin, ne Mesih, Ne Deccal’ı bekleyin.. Artık masum bir peygamber de gelmeyecek, yeni bir vahiy de.. Bu konularda daha fazla bilgi gerekseydi, Allah ve resulü verirdi..

Sakın her Mehdi, Mesih iddiasında bulunanın peşine takılmayın. Yoksa bir sürü var piyasada Arş’ın imamı da var. Keramet gösterdiğini söyleyen de, son keramet gösterdiğini söyleyen ve Müslümanları peşine takıp namaz kıldıran kişi şimdi Captagon’dan içeride..

Siz kalbinizi Allah’a açarsanız Allah’ın ikramı yarattıklarına her zaman ulaşır. Keramet Allah’ın ikramıdır..

Müceddid konusu tartışmalı bir konudur, herkes bu kelimeye farklı bir anlam yüklemektedir.. Kelime “Tecdid”den türetilen bir kelimedir. Yenileme” anlamına gelir.. Buna içtihad anlamı verenler de olmuştur. Mehmet Akif’in “Asrın idrakine söyletmek İslam’ı” gibi bir anlamı da vardır. “Sapmalardan arındırma”, “ıslah”, “aslına döndürme” ya da “zamanın ihtiyacına cevap verecek şekilde, aslına özüne dokunmadan beşeri, yorumların yeniden gözden geçirilmesi” şeklinde yorumlayanlar da vardır.. Bu makul ve masum bir yorum.. Ama eğer her hicri yüzyılda bir müceddid geliyorsa ve mesela bu zat halen batınen görev yapıyorsa, sonunda da emaneti Mehdi’ye tevdi edecek derin bir dini misyona sahipse durum farklılaşacaktır..

Bu anlayışı esas alırsanız, o kimdir? Hangi dini grubun içinden çıkmıştır. Birden fazla iseler, aralarındaki ilişki nasıl düzenlenmektedir. Diğer dini grublar ya da Müslüman siyasi otoritelerin o kişi ile ilişkisinin şekli nedir, nasıl olmalıdır..

Bu rol, ilahi olarak verilen bir görevle ilgili midir, yoksa dünyevi, beşeri tasarruflar sonucu insanların teveccühünü mü ifade etmektedir. Yani bu tecdid vehbi midir, kesbi midir? Yani görevlendirme Allah tarafından mı, yoksa insanların çabaları sonucu ulaştıkları bir makam mıdır. Bunun böyle olduğunu avam nasıl anlar. Alimler arasında ihtilaf vukuunda çözüm nasıl sağlanır..

Gördüğünüz gibi durum oldukça müşkildir. İş ister istemez gayb alanına sirayet edecektir. Divan, 3’ler, 5’ler, 40’lar meclisine gidecektir. Çünkü Divan ehlinin bu gaybi tasarruflardan haberdar olması gerekir..

Yani derin bir din ve dünyanın eşiğine geliyoruz böylece.. Gavs hazretleri, Gavs-ı Azam.. Zaten bir adım sonra Allah’la aralarındaki sır perdesi de kalkacaktır.. Hatta hoca efendinin haşa Allah’la görüşmesinde Cebrail gibi bir aracıya da gerek yoktur.. (!) Kendi esrarın derin sırrına, ism-i azama vakıftır.. Bir adım öte de Vahdet-i Vücuda erip “enel hak” demesi bile işten değildir bu konuda aslında.. Derin devletten daha derin bir konudur bu.. Zaten hem ehl-i sünnet alimleri, Beni İsrail peygamberlerinden üstün (!) değil mi? Bu arada nübüvvet Hz. Ali ve 12 imamın şahsı manevisinde devam ettiği için onlar da masumdur.. Onlarda gavsa müceddide ihtiyaç da yoktur bu anlamda.. Gaib Mehdi ise şimdilerde zuhur etmiş olup ilanı için zamanı beklenmektedir.. Ahmedi Necat’ın desteklediği söylenen Misbah Yazdi’nin Hüccetiye’si Mehdi’yi karşılamaya hazırlanıyor ve onun Deccal’le savaşı için İran’da gizli bir ordu bekliyor..

Neyse gelen kimse gelsin görelim.. Vahiyle çelişen her iddiayı reddetmemiz gerekir, kimden gelirse gelsin, vahiyle örtüşen her fikir muhteremdir, kim söylerse söylesin.. Biz söze bakarız.. İşe bakarız.. Ama biri bunu müceddid söyledi, bizim halife, bizim abi, bizim hoca, bizim molla, bizim imam söyledi derse ne yapacaksınız..

Bu işin aslı ne biliyor musunuz.. 100 yılda biri geliyor ya. O zamana kadar da gizli bir 40 ‘lar meclisi filan var. Dünyanın dengesini onlar tanzim ediyor.. Şimdi birileri bu son 100 yılın müceddidini arıyor.. Bu müceddid Nurculardan mı, Nakşilerden mi, kimden gelecek. Said-i Nursi Nurculara göre son asrın Müceddidi idi.. Şimdi onun yerini kim alacak. Gülen o zat olabilir mi? Değilse aynı gelenekten gelen biri mi öne çıkacak.. Tahşiye, risalelerin tecdidi olabilir mi? Nakşiler bu işin neresinde..

Sufiler kendilerine Hz. Ebubekir’i kaynak gösterir, Şiiler Hz. Ali’yi.. Sonuçta bu iş Hz. Ali, Hz. Ebubekir ya da Hz. Fatıma üzerinden Hz. Peygambere ulaşır.

İddia şu, Miraç’ta Hz. Peygamber Levh-i Mahfuz’da gördükleri ve özellikle geleceğe dair sırları ayrı, gizli bir kitapta topladı. Bunu Hz. Ebubekir’e bir başka iddiaya göre Hz. Fatıma’ya verdi.. Oradan bu silsile-i meratible bu günlere ulaştı.

Burada kilit bir isim Muhyiddini Arabi.. Muhyiddini Arabi Maimonides’i etkiler İspanya’da. O, Fransa üzerinden Avrupa’yı ve Vatikan’ı. Muhyiddini Arabi’nin Kur’an’a uyguladığı metodu Maimonides, Tevrat’a uygular ve Yahudi sufizmi, Kabbala doğar. O iş Mehdiyet, Mesihiyet ve Siyonizme kadar uzanır.. Batıda Rönesans’ı etkiler, yeni tapınakçı hareketi etkiler.. İslam dünyasını etkiler Hindistan’daki sufi hareketleri, Şia’yı, Türkiye’deki sufi geleneği etkiler..

Muhyiddin İbn-i Arabi, Muvahhidun döneminde, Hicri 27 Ramazan 560’da Mursiye Endülüs’te (bugünkü İspanya) doğdu. 8 yaşında ailesiyle birlikte İşbiliye’ye (bugünkü Sevilla) geldi Ailesi Arap Tayy kabilesine mensuptu. Aile geçmişi hakkında fazla bir şey bilinmiyorsa da, anne ve baba tarafından nüfuz ve itibar sahibi kimseler olduğu anlaşılıyor. 

Bu konu daha uzayıp gider. En iyisi kaldığımız yerden devam edelim..

Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1572 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar