11 Eylül'e Müslüman zihnin yaklaşımı / Abdulaziz Tantik
11 Eylül ikiz kule saldırılarını artık daha sakin bir kafayla değerlendirmeye ve Müslümanlara yönelik neye mal olduğuna dair bir anlayışa sahip olabiliriz.
Özellikle Hizbullah ve HAMAS"ın ortaya koyduğu meşru zemini kollayan ve koruyan tavrının hem Müslüman halkta ve hem de dünya halklarında oluşturduğu direniş heyecanını dikkate aldığımızda kim ve neci olursanız olun, hangi mensubiyete sahip bulunursanız bulunun; bunlar kendi başlarına meşruiyet zemini demek değildir. Olayın ahlaki boyutu ve taşıdığınız kimliğin size sağladığı ilkelere uygunluğunuz ancak sizin meşruiyet zemininizi sağlar. Öbür türlüsü, yani; işgalcilerle aynı dili yani, şiddet dilini kullanmaya başladığınız zaman kendi ipinizi çeken durumuna düşersiniz.
Burada şunu görmek zorundayız. Hiçbir siyasi faaliyet saf anlamıyla masum değildir. Evrensel ahlak ilkelerine bağlı olmayan ve bunu içtenlikle yapmayan bütün siyasi faaliyetler "operasyona açık faaliyetler" sınıfına girecektir. 11 Eylül ve benzeri eylemlerin bu boyutu ile değerlendirilmeye alınması elzem hale gelmektedir. Yapılışındaki iyi niyeti dikkate alarak bile yorumlamaya çalışsak, yine de sonuçlarını gizlemeye yetmemektedir. Atacağınız siyasi adımların büyük oyunu kurgulayanların oyunlarında bir hamleye tekabül edecekse bu sorunlu bir adım olacaktır. Dolayısıyla sadece sizi değil dünyadaki bütün Müslümanları ilzam edecek ve bir adım ilerisi geleceklerini ilzam edecek tavırları atarken çok daha dikkatli ve ümmetin genelinin onaylayacağı bir alana tekabül etmesi şarttır. Yoksa başınızı ve Müslümanların başını ağrıtmaktan öteye gitmeyeceği gibi ilahi huzurda da sorumlu hale gelebilirsiniz.
Şimdi bir daha aklımızı başımıza toplayarak, yaşadıklarımızı bir tecrübe alanına taşıyarak dersler çıkarmamız gerekecektir. Müslüman olmanın temel ahlaki kriterlerine uymayan tavırların Müslümanların gönüllerinde bir akis bırakmayacağı gibi ilahi rahmeti celp etmeyeceği aşikardır. Öncelikle Müslüman olunmalıdır. Bu Müslüman olunmalı üzerine siyasi ve sosyal faaliyetler bina edilmeli, dünyanın neresinde olursa olsun bir Müslüman"ın hayatında istisnasız kabulünü sağlayacak eylemler öne çıkarılmalı ve Müslümanların birliktelikleri bu bina üzerine temellendirilmelidir.
Bilinmelidir ki, meşruiyet zeminini muhafaza etmeyen hareketler Müslümanların kalbinde yer bulamazlar. Ama meşruiyet zeminini muhafaza eden Müslümanlar dünya insanlarının kalbini de kazanabilirler. Bunun örneklerini görmekteyiz. Latin Amerika"nın halkları Ahmedi Necad sevgisini ancak böyle açıklayabiliriz"
Siyasetin çok yönlü bir denklem olduğu ve stratejik faaliyet sahasına sahip olduğu bilinir. Kirli ve karmaşık ilişkilerin yumağı haline gelen günümüz siyasi hamlelerini tasvip etmenin imkansızlığı ortadadır. Din ise kirlenmeye tahammül etmeyen bir varlık alanına sahiptir. Din siyaset alanına da ancak kendi meşruiyet zeminini taşıyarak girebilir. Gerisi düşünülemez bir duruma işaret eder. Müslümanlardan siyasi faaliyetlere teşne insanların bu meşruiyet meselesini ciddiye alarak bir yürüyüş gerçekleştirirlerse bir anlama havi olur. Yoksa ittihadı İslam bir rüya olarak kalmaya mecbur kılınır. Elbette ki Müslüman siyasi bir tavra ve basirete sahip olmalıdır ve bu elzem bir durumu/duruşu ifade etmektedir. Ancak dini duyarlılığı en üst düzeyden dikkate alarak bu alana yönelinmelidir"