Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

2023'e merhaba derken

Derin Gerçekler

Herkes işi gücü bıraktı, 2023 de ne olacak onu konuşuyor. Kimse bu konuda bir şey bilmiyor aslında. Kimi bir şeyler olsun istiyor, gönlünden geçenleri söylüyor, kimileri korkularını, endişelerini getirmeye çalışıyor, kimi de birilerini korkutmak için bir şeyler uyduruyor. Din, kehanet, mitoloji, bilim, astronomi, astroloji, herşey birbirine karışmış durumda. Tul-u emel, bizde kınanan bir durum ama, “100 yıl vizyonu”, Kızılelma” gibi konular PR açısından önemli. Hemen hepsi dünyevi talepler içeren bu şeyler toplum mühendislerinin işini kolaylaştırıyor.
Dini kaynaklar, genellikle insanları korkutur ve uyarır.
Dünyevi işlerin ahireti unutturmaması konusunda ikazda bulunur. Bizi, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edeceğini söyler. İşin güzel yanı, Allah'ın ipine tutunanların her zaman kurtuluşa erecekleri müjdesini verir. Adil olmayan güçlü devlet kınanır, cimri zengin de. Güç ve zenginlik eğer rızaya uygun değilse gazab sebebidir.
18 Haziran 2023’de Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimi var. Belediye, Muhtarlık, il özel idaresi, Belediye meclisi üyelerinin seçimi 31.3 2024. Bugünden sayarsak ve seçimlerin vaktinde yapılacağını kabul edersek 5 ay+18gün var. Gerçek seçim kampanyası Ocak ortasından sonra başlar. Boşu boşuna 2022’yi anlamsız siyasi tartışmalarla geçirdik. Eğer yerel yönetim seçimleri de zamanında yapılacak olursa 15 ay sonra bir daha seçim var. Haziran'dan sonra yoğun bir kampanya olacak ve 9 ay sonra bir daha seçime gideceğiz. Zaten Milletvekili seçiminden sonra bir ay daha bunun tartışması sürer. Peki ya seçim sonuçlarına itiraz edilirse bazı bölgelerde! Milletvekili seçimlerinin yenilenmesi gerekirse, Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. Tura kalırsa, o zaman, yerel yönetim seçimleri için 6 ay gibi bir zaman kalır. Yani siyasi tansiyon düşmez, daha da artar. Siyaset yüksek tansiyon hastalığından yatağa düşer bu durumda.
Seçim erkene alınırsa, Peker seçimden 60 gün önce açıklama yapacağını söylediğini de hatırlamak gerek. Bir erken seçim durumunda Şubat ayından itibaren ortalık kaset ve dosyalardan geçilmez hale gelebilir.
28 Haziran “Babalar günü”, babalar gibi bir seçim yaptınız tamam da, 2. Tura kalınca 28 Haziran'da Kurban Bayramı var. Zaten Hacc'a gideceklerin bir kısmı oy kullanıp Hacc'a gidecektir. Cumhurbaşkanlığı 2. Tura kalırsa dönecek bir daha oy verecek. 15 Temmuz’da darbe girişiminin yıldönümü var.
İşe bakın, Cumhurbaşkanlığını Cumhur İttifakı, Meclisi Millet ittifakı kazandı varsayalım. Bu yönetim ayakta kalabilir mi? Aslında kalabilmeli ama bu kadar kavga, gürültü, meydan okuma, tehdit, suçlamadan sonra kolay değil. O zaman soru şu; Cumhurbaşkanı mı Meclisi fesheder, Meclis mi Cumhurbaşkanını görevden alır. Tabi, her iki halde de, her ikisi de görevden ayrılacak demektir. Ve erken seçime gidilecek. Ve seçim muhtemelen 2. Tura kalacaktır. 31.4.2024’de yerel seçimler vardı değil mi? O zaman ikisi birleştirilip bir genel seçime gidersek bu seçim gelecek sene Haziran'da biter bu gidişle.
Kimine göre seçimler Nisan’a alınabilir. 3 aylar dolayısı ile Ramazan Umresi’ne gidenler geri dönemezler. 21 Nisan zaten Ramazan Bayramı, 23 Nisan milli bayram. Nisan'dan önce zaten seçim olmaz. Yine 2. Tur riski var. Mayıs desen 1, 14, 19, 27, 29 Mayıs hep bayram. Bir de bir ay önceye almanın ne anlamı var. Ayrı bir konuda, okullar tatil olunca yazlıkçılar yazlıklara, yaylalara, öğrenciler memleketlerine gidecekler.
Sahi bu siyasi kavgalar ve belirsizlik içinde ekonomi ne olacak, uluslararası ilişkiler, toplum barışı ne olacak? Onu ne siz sorun, ne ben söyleyeyim! Cumhuriyetin, 2. YY’ına bu ahval ve şerait altında girdik.
11 Kasım 1606, 26 Ocak 1699 Osmanlı "Duraklama Dönemi" 1606 ile 1699 yılları arasına denk gelir.
Tımar sistemi bozulmuş. Müslümanlar Hindistan’da ve İspanyada toprak kaybediyorlar. Afrika talan ediliyor. Horasan beylikleri birbirine düşmüş. 1600-1700 arasında 17. YY da halimiz bu! Tımar sistemi bozulmuş. Yeniçeri isyanlarda ve iç karışıklıklarla Osmanlı Devleti'nin duraklamasına neden olmuştur.
18. YY, miladi takvime göre 1 Ocak 1701 ile 31 Aralık 1800 arasını ifade eder. 18 YY Osmanlının gerileme dönemini ifade eder. Devleti ali gerilerken sarayda Lale devri (21 Temmuz 1718-28 Eylül 1730) yaşanıyor. Batıda ne var biz ne yapıyoruz. Batı ile zenginlikte yarıştayız, saraylar, Lale bahçeleri, köşkler... Görkemli törenler, eğlenceler.
19.YY’a (1 Ocak 1801- 31 Aralık 1900) girerken Tanzimat, 20. Yüzyıla girerken İttihat Terakki'nin askeri kanadı Osmanlı'da iktidarda.
2. Çeyreğe girerken İttihat Terakki'nin siyasi kanadı Cumhuriyet perdesi arkasında yeni bir Tek Adam rejimi, Monarşik Cumhuriyet kurulur.
3. Çeyrekte çok parti dönemi 1960 darbesi ile kesintiye uğrar.
12 Mart, 12 Eylül 1980 darbesi ile darbeler dönemini yaşarız.
Son Çeyrek’de ise Özal vardır.
21.YY’a RefahYol sonrası AK Parti ile böyle giriyoruz işte. Osmanlı yıkılıyor, biz Altınordu, Turan şarkıları söylüyoruz. Bir yandan Türkleşmek İslamlaşmak, Muasırlaşmak diye “3 tarzı siyaset”i konuşuyoruz, bir yandan Amerikan İngiliz mandacılığını.
Devleti yöneten 3 paşadan biri Almancı, biri İngiliz Muhibbi, ötekisi Fransız muhibbi. Hala okullarında Cumhuriyetin Laikliğin manasını öğrenememiş bir Türkiye var.
Gün doğmadan neler doğar! Bakalım yarın ne olacak? Kim bilir belki yeni ittifaklar kurulur, varolanlar bölünür. Sonunda Allah’ın dediği olur da, benim derdim, toplumun liyakatı ve benim kendi imkanlarım ölçüsünde sorumluluğumu yerine getirip getirmemekle sınırlı.
Birileri din ve siyaset ayrı dese de, benim Rabb'im herşeyle ilgili ve her işimin ve sözümün dinde karşılığı olduğunu söylüyor.
Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarih bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir.
Şark cephesinde yeni bir durum yok.
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 382 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar