Hasan Karakaya
39 defa söyledik... Basın Konseyi 'illegal'dir!
Ya, atalarımız "yanlış" söylemişler, ya da birileri "anlama özürlü" olmalı ki, söylediklerimizi anlayamıyor, kavrayamıyor... Tabiî, "hata" veya "eksiklik" bizde de olabilir!.. Hani, atalarımız; "Bir adama 40 defa deli dersen, deli olur" demişler ya; bu söz, ya yanlış ya da bizim söylediğimizde "eksiklik" var, yani henüz "kırk"a tamamlamadık!.. Atalarımız; "Akıllı bildiğini söyler, deli ise ne söylediğini bilmez" diye bir lâf da etmişler... Atalarımızın sözlerini ölçü alan bizler, şu anda meraktayız: Acaba, Basın Konseyi"ne yıllardır "illegal" dediğimiz halde, hâlâ "kırk"ı bulamadık mı?.. Öyle ya; "bir adama kırk defa deli denildiğinde" nasıl "deli" oluyorsa, bir kuruluşa kırk defa "illegal" denildiğinde de, o kuruluşun "illegal" olması gerekmez mi?..
Dedim ya, galiba biz henüz "kırk"a tamamlamadık... Eğer 40 defa "illegal" demiş olsaydık, herhalde anlarlardı "illegal" olduklarını!.. O halde, bir defa daha seslenelim kendilerine;
"Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi"nin başkanlık ettiği Basın Konseyi, kanunlar önünde hükmî şahsiyeti bulunmayan illegal bir örgüttür!"
Bunu, 39 defa söyledik!..
Bu da "kırkıncı" olsun!..
KANUN ÖNÜNDE "YOK"TURLAR!
Ne demek "hükmî şahsiyeti bulunmamak" demek?.. Türkçe karşılığı, "sorumluluğu yok" demek!.. Yani, "hükmî şahsiyeti bulunmayan" kişi ve kuruluşlardan hesap sorulamaz; ne yediği, ne içtiği sorgulanamaz!.. Hani, "doktor"ların, ümit kestiği hastalar için söyledikleri; "Bırakın, ne yerse yesin" şeklinde bir söz vardır ya, Basın Konseyi de, işte böyle bir "bünye"dir!.. Ne "karar" verirlerse versinler, hesap sorulamaz!..
Çünkü "illegal"dirler!..
Kanun önünde "yok" hükmündedirler!..
O kadar "yok"turlar ki; "para toplama ve para harcama yetkileri" bile olmadığından, bunu "kanunları dolanarak" kurdukları "dernek" veya "vakıf"lar üzerinden yaparlar!.. Yani, "dernek üyesi" gazetecilerin "aidat"ları, Basın Konseyi tarafından harcanır!.. Paraları harcarlar ama, hesabı, "dernek" veya "vakıf"tan sorulur!..
Çünkü Basın Konseyi"nin, kanunlar önünde hiçbir "hükmî şahsiyeti" yoktur!..
Kanun, onları tanımaz!.. Zaten, bizim, kendilerine "illegal" dememiz de bu yüzden!..
Meselâ, "Kanarya Sevenler Derneği"nin veya ne bileyim "Pişpirik Oynamaktan Hoşlananlar Derneği... Bilardo Sevenler Derneği" veya "Posta Güvercini Sevenler Derneği"nin kanun önünde "sorumluluk"ları vardır ve onlardan hesap sorulur da, Basın Konseyi"nin hiçbir sorumluluğu yoktur!..
Dedim ya, "illegal"dirler!..
Bunu, "kırk defa" söyledik!..
Pardon, "39 defa" söylemiş olmalıyız ki; onlara hâlâ "illegal" olduklarını anlatamadık!..
O halde, "kırkıncı defa" söylüyoruz;
"Basın Konseyi illegaldir!"
Söyleyin Allah aşkına;
"İllegal" olan, kanun önünde "yok" hükmünde sayılan bir kuruluşu, biz "var" saymaya mecbur muyuz?..
Defalarca söyledik;
"Basın Konseyi muhatabımız değildir!"
Dolayısıyla, bizim hakkımızda verdikleri kararlar "lehimizde" de olsa, "aleyhimizde" de olsa; hiçbirini tanımıyoruz... İster aklasınlar, ister uyarsınlar, isterlerse kınasınlar; ciddiye de almıyoruz, kale de!..
Tanımıyoruz ki, ciddiye alalım!..
SANKİ MİLLÎ GÜVENLİK KONSEYİ!
Adamlar, "konken partisi"ne katılmış sosyete dilberleri gibi, oturuyorlar masanın etrafına, veriyorlar kararlarını:
"Uyarıyoruz!.. Kınıyoruz!"
Sen "kim"sin arkadaş?..
"Kanunlar nezdindeki yer"in ne?..
Sen "illegal"sin arkadaş!..
PKK Terör Örgütü Kandil"den, örgütün başı Abdullah Öcalan İmralı"dan bir açıklama yapıp, "Vakit"i kınadığını" açıklasa, ona ne kadar değer verirsek, "Pres Coincil"in uyarı veya kınamalarına da, ancak o kadar değer veririz!..
Bunu anlayın artık!..
"Körler, sağırlar birbirini ağırlar" misali, oturmuşsunuz masanın etrafına habire "ültimatom" yayınlıyorsunuz!..
"Basın Konseyi" misiniz, yoksa "darbeci cuntacılar"ın oluşturduğu "Millî Güvenlik Konseyi" misiniz, anlayamadık!.. Onlar da; "geçici 4. madde"lere ve "geçici 15. madde"lere dayanarak, habire "bildiri" yayınlarlar ve kendilerinden "hesap sorulamaz"dı ya; Basın Konseyi"nin yaptığı da aynı şey!..
Onların da "sorumluluğu" yok!..
Çünkü "hükmî şahsiyet"leri yok!..
Kendi kendilerini "tatmin" ediyorlar!..
Kimine "uyarı" yapıp, kimine "kınama" cezası (!) verip, tatmin oluyorlar!..
İstiyorlar ki, "muhatap" alınsınlar!..
Almıyoruz arkadaş!..
Zorla değil ya;
Sizi muhatap almıyoruz!..
Gidin başka kapıya!..
KONSEYİN ADINI DEĞİŞTİRİN!
Gerçi gidecek kapınız da kalmadı ya!.. Bütün kapılar kapandı yüzünüze!.. Bir tek "Doğan Grubu medyası" kaldı bünyenizde!..
En iyisi, ne yapın biliyor musunuz;
"Basın Konseyi" olan adınızı bir an önce değiştirip, "Doğan Konseyi" yapın!..
Hatta, bir "kıyak teklif"te daha bulunayım:
Adınızı "Aydın Konseyi" yapın da, bilmeyenler, sizleri "aydın" filân sansınlar!..
Nasıl teklif ama?!?..
Bu kıyakçılığımı da unutmayın!..
Haa, eğer beğenmezseniz, kolayı var: "Muayyen günler"de yine toplanır, "toplantı harcırahı"nızı cebinize attıktan sonra bir karar daha alırsınız;
"Hasan Karakaya"nın kınanmasına!"
Kınamazsanız, vallahi hatırım kalır!..
O HABERİN NERESİ YALAN?
Bizim muhabirlerden Kemal Gümüş"ü kınamışsınız ya, beni de kınayın!..
Peki, ne yapmış Kemal?..
"Ergenekon sanıkları Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Fatih Hilmioğlu"nun, Malatya"da Hasan Iğsız Paşa"yı sürekli ziyaret ettiklerini" tesbit etmiş ve bunu da "fotoğraf"larla belgeleyip, demiş ki;
"Ergenekon albümü!"
Kemal Gümüş, 20 Ocak 2010 tarihli haberinde, bu ziyaretlerin "zamanlamasına" da dikkat çekip, demiş ki;
"Hasan Iğsız"ın misafirleri arasında kimler yok ki... Çoğu da Ergenekon dâvâsında yargılanıyor!.. Ziyaretlerin Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Zirve Yayınevi cinayetinden önce gerçekleşmesi de dikkat çekiyor!"
Devam etmiş haberine:
"Adı pek çok sansasyonel olaya karışan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız"ın, bazı Ergenekon sanıkları ile yakınlığını ortaya koyan fotoğraflarına ulaştık. Iğsız, Malatya 2. Ordu Komutanı olduğu dönemde, Ergenekon yöneticisi olmaktan yargılanan Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Fatih Hilmioğlu gibi isimleri sıkça karargâhta ağırlamış!.. Hatta söz konusu isimleri kapıda karşılayıp, araçlarına kadar uğurlamış..."
Peki, bu haber "yalan" mı?..
Sapına kadar gerçek!..
Çünkü, "fotoğraf"lar ortada!..
Peki, bu haber "iftira" mı?..
Yani böyle bir "ziyaret" yok da, Kemal Gümüş mü uydurdu?..
Hayır!.. Hepsi delilli, ispatlı!..
Peki, bu "ziyaret"lerin "Cumhurbaşkanlığı Seçimi" ve "Zirve Yayınevi Cinayeti"nden önce gerçekleştiği doğru mu?..
O da doğru!..
Demek oluyor ki;
Kemal Gümüş, hiçbir soruya mahal bırakmayacak derecede "dört dörtlük bir haber" yapmış... Vakit Yayın Kurulu da, bu haberi "sürmanşet"ten değerlendirmiş!..
Çünkü haberde "eksik" bir taraf yok...
"5 N-1K" kuralına uygun!..
"Ne, nerede, nasıl, ne zaman, neden ve kim" sorularının hepsine cevap verilmiş!..
Üstelik, "fotoğraf"larıyla!..
Söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir haberin nesi kınanır?..
"Yalan" olur, "iftira" olur, "hakaret" olur, anlarım!.. Ama "fotoğraf"larla belgelenen bir haberin neresi kınanır?..
Ama "illegal" Basın Konseyi, 30 Nisan 2010"da, yani dün toplanıp, karar almış:
"Gazeteci Kemal Gümüş ve Vakit Gazetesi hakkında kınama kararı verilmesine oy birliği ile karar verilmiştir!"
Ayyy, biz de çok korktuk!..
Öyle dert ettik ki, sabahlara kadar uyuyamadık!.. Öyle ağladık ki, gözlerimiz kan çanağına döndü!..
Siz kim oluyorsunuz be adamlar?..
"Uyarma" veya "kınama" yetkisini kim verdi size?.. Oturmuşsunuz yumuşacık koltuklara, habire ahkâm kesiyorsunuz!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
"Cuntacıbaşı Kenan Evren ve saz arkadaşları"ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi bile, sizin "illegal" Basın Konseyi"niz kadar "bildiri" yayınlamamıştır!..
Bu millet, bugün onları bile "sorgulamaya" başlamışken, siz kim oluyorsunuz ki, gazeteleri sorgulamaya yelteniyorsunuz!..
Oturun, oturduğunuz yerde!..
"Muayyen günleriniz"de toplanıp, "çay" için, "kahve" için, "puro"larınızı tüttürün, "emeklilik geyikleri" yapın!.. Ama, "basın"ın damarına basmayın!..
CEMİYET"TE SÖZDE SEÇİM!
Söyleyin hele;
Gazeteleri uyarmaktan veya kınamaktan başka, "basın" için ne yaptınız?..
Siz bir, Gazeteciler Cemiyeti iki!..
Çekinmeyin, söyleyin;
"Basın" için ne yaptınız?.. Gazetecilerin hangi dertlerine eğildiniz, hangi sorunlarına çözüm buldunuz?..
Söyleyin, "İhtiyarlar Heyeti" olarak toplanıp; "bildiri" yayınlamaktan ve nasırınıza basılan konularda "demeç" vermekten başka ne yaptınız?..
Alın işte... Gazeteciler Cemiyeti denilen, "adı var, kendi yok" kuruluş, önceki gün yine bir seçim yaptı: Eski tas, eski hamam!.. Orhan Erinç yine başkan!..
Adam, "Anayasa"nın 2. maddesi" gibi;
"Değişmez!.. Değiştirilemez!..
Değiştirilmesi teklif dahi edilemez!"
Biliyorum, "seçim yaptık" diyecekler!..
Sen gel, onu külahıma anlat!..
Adamlar, hem "değişim" isteyen "muhalif gazeteci"leri üyeliğe kabul etmeyip, Cemiyet"i "kendi yandaşlarıyla" dolduruyor, hem de "sözde seçim" yapıyor!..
"Saltanat"ları tehlikeye girer gibi olduğunda da, "telefon" yağdırıyorlar sağa-sola;
"Çabuk gelin!.. Eğer gelmezseniz, irticacılar ele geçirecek Cemiyet"i!"
Bunun adı da, "seçim" oluyor!..
Yersen!..
AVUKATLARI KORGENERAL"İN OĞLU!
Neyse, biz yine dönelim "illegal" Basın Konseyi"nin önceki gün verdiği karara...
Efendim; Kemal Gümüş"ün, "Iğsız Paşa"nın Ergenekoncu misafirleri" başlıklı haberinden "şikayet" eden kimmiş, biliyor musunuz?..
Fatih Hilmioğlu imiş!..
Hani şu "Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı"nda yargılanan "Malatya İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu" vardı ya, işte o!..
Malûm, Türkiye kamuoyu, onu;
"Kim gelirse gelsin Türkiye laiktir, laik kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti"nin Atatürk ile birlikte temelleri atılmış, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine uyan uyar, uymayana bu millet gereken cevabı verecektir. Devletin çeşitli kurumları da gereken cevabı verecektir. Kim gelirse gelsin. Yüzde 35 ile değil, isterse yüzde 95 ile gelsin" sözleriyle tanımıştı!..
İşte bu Fatih Hilmioğlu yapmış şikayetini, "illegal" Basın Konseyi"nin üyeleri de vermişler kararlarını: "Kemal Gümüş ve Vakit"in kınanmasına!"
Bir ilginç ayrıntı daha:
"İllegal" Basın Konseyi"nin kınama kararını dün bize fakslayan kimdir, biliyor musunuz?..
Av. Ersü Oktay Huduti
Peki, kimdir bu Ersü Oktay Huduti...
Efendim, kendileri "Basın Konseyi"nin Genel Sekreterliği" görevini deruhte ediyormuş!..
"Basın Konseyi Genel Sekreterliği" görevini deruhte eden işbu Av. Ersü Oktay Huduti, aynı zamanda Balıkesir"deki Ordu Donatım Okulu ve Eğitim Merkez Komutanı Korgeneral Adem Huduti"nin de "oğlu" imiş!.. Hayır, yanlış okumadınız; Av. Ersü Oktay Huduti, aynı zamanda bir "Korgeneral"in oğlu" imiş!..
Hayır; "Basın Konseyi"nde bir Korgeneral oğlu" filân deyip de, işi "ajite" etmek gibi bir niyetim yok!..
Sadece bilgi verdim, o kadar!..
Çünkü biz, Basın Konseyi ile ilgili tavrımızı yıllar önce açıkladık;
"Basın Konseyi illegaldir!"
Bu yazıyı yazdım ki;
"İllegalite" tescil edilsin!..
Son olarak diyeceğimiz şu:
"Sen oyna Oktay Bey, sen oyna!"
"Paşa çocukları" ile paşa paşa oyna!..
=============
Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar!
Hani, "Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde yakalanır" diye bir söz vardır ya, Kurmay Albay Dursun Çiçek de bir tutuklandı, serbest bırakıldı, iki tutuklandı serbest bırakıldı" Ama üçüncüde, "cezaevi"ne girmekten kurtulamadı!..
"İrtica İle Mücadele Eylem Plânı" hakkında hazırlanan iddianamenin kabulünden sonra; malûm, "Bedrettin Dalan"dan sonra örgütün iki numaralı sanığı" olan Dursun Çiçek hakkında "yakalama" kararı verilmişti!..
Dün, bu karar yüzüne okundu ve tutuklanıp, cezaevine gönderildi" Bir "şüpheli" idi, şimdi "sanık" oldu!..
Haa, "Hakim Oktay Kuban"ın nöbet günü"ne denk getirilip, "tutukluluğa itiraz" edilir, o da yine "tahliye" kararı verirse, orasını bilemem!..
Ama, bu defa "sıçrayacağına" hiç ihtimal vermiyorum!.. Çünkü, plânın, "pilot bölge" olarak seçilip uygulamaya konulduğu Erzincan"da dönen dolapları, "Mısır"daki sağır sultan"lar bile duydu!..
Tabiî, yine de belli olmaz"
Hazırlanan plâna "kâğıt parçası" diyenler, bu defa da "iddianame parçası" deyip, Dursun Çiçek"i savunmaya kalkabilirler!..
Yalnız, tüm bunlar gerçeği değiştirmez:
Albay Dursun Çiçek, artık "Ergenekon"un bir parçası"dır!..
vakit