Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“4 işlem” hesabı ile “CoVID yalanı”

3 bilinmeyenli bir denklem değil, öyle bilim kurullarına filan da gerek yok, söylediklerinin bilimsel tarafı da yok aslında. Bilim işin kandırmacası, maskesi, imajı ne derseniz deyin. Ben “Beydaba dili” ile bir dedenin ya da ninenin torunlarına anlattığı gibi anlatacağım. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Hem zaten anlamak istemeyen birine ne anlatabilirsiniz ki. Hem de gözleri var görmüyorlarsa, kulakları var duymuyorlarsa, kalpleri var hissetmiyorsa. Kalpleri mühürlenmişse, kafaları kiralanmışsa, onlara anlatsan da bir anlatmasan da!

Bize yaklaşık 1,5 yıldır aynı şeyler söyleniyor. Maske, Mesafe, Musluk. HES, aşı olacaksınız. DSÖFDA, Bill’in adamları ne derse o. Bunları söylemek için o kadar politika kurullarına, bilim kurullarına gerek yok, Bill’in kurulları ve kuralları yeter.. Bu zaten DSÖ’nün, bu CoVID dedikleri “biyolojik ajan” üretilirken planladıkları sloganlardan ibaret şeyler. Bu “Biyolojik savaş ajanı” üretilirken üretildi, bu PCR tanı kiti. Bunun ilacı ve aşısı da o günden planlandı, patentlendi. Üretim, pazarlama, dağıtım ve uygulama standartları belirlendi.

Farkında mısınız, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü on yıldır Coronavirüs grubu SARS, MERS, Domuz ve Kuş gribini on yıldır izliyor ve haftalık olarak raporluyordu. Ne oldu da bu CoVID ile birlikte bir anda bu izleme, raporlama, değerlendirme ve derecelendirme faaliyetlerine son verildi. Bu sorunun bir cevabı var mı?

Yıllardır aşı yapmaktan söz ediyoruz. Bir sürü çalışmalar yapıldı, arazi tahsisi yapıldı, ekipler oluşturuldu, bir türlü bu iş kotarılamadı da, şimdi nasıl oluyor da bu işler pata küte, dar ekipler tarafından olağanüstü hızla yapılabiliyor. Hani 1. Faz, 2. Faz, 3. Faz.. Hani 5-10 yıl gerekiyordu. Mevzuat engeli vardı. Tabi acil durum kolaylıkları. Bu gerekçe ile kendi ülkesinde bile kullanılmayan, faz çalışmaları yapılmamış bir aşıyı getirip uygulamaya başladınız bile. 

Bu mikropla ilgili 10 yıl öncesinden sinema filmleri, çizgi filmler bu olacakları nasıl bilmişler acaba? Yoksa bunlar daha önceden planlandı da, konjonktürel sebeplerle bu iş ertelendi mi? Yoksa kehanetle mi açıklayacak bu durumu bizim laik politikacılar ve Bill’in adamları.

Sahi niye kimse sormuyor, bu virüs Çin’de çıktı da, Çin nasıl bu virüsü yendi, hem de kendi aşısını kullanmadan. 1,5 milyar nüfusa sahip Çin’de 1,5 yılda açıklanan ölen insan sayısı hâlâ 10.000 bile değil. Çin’de vaka sayısı: 90.115, iyileşen: 85.321, vefat sayısı: 4.636. 

Bunların da büyük çoğunluğu Hubei’de vaka sayısı 68.152, iyileşen 63.639, vefat 4512.. Diğer eyaletlere gelince; Guangdong’da ölüm 8, Heilongjiang’da 13, Zhejiang’da 1, Hebei’de 7, diğer eyaletlerde sıfır. 

Siz bu yalana inanıyor musunuz? Çin’de başladı, fakat bu hastalık Çin’in diğer eyaletlerine bulaşmadı. Sokakta insanlar yürürken düşüp ölüyordu, ama sonra hiçbir şey kalmadı. Ama on binlerce km uzaklara bir anda yayıldı ve milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. 330 milyonluk ABD’de vaka sayısı 30 milyonu geçti, ölü sayısı 560 bin oldu. 

Bize gelince vaka sayısı 3.120.000, iyileşen 2.900.000, vefat 30.619. Ben bu rakamların hiç birine inanmıyorum. Bir defa PCR testi yalan, yanlış! Dolayısı ile vaka sayısı “PCR Pozitif”ler üzerinden hesaplandığı için tüm dünyada yalan. Ölüm rakamları da yalan. “PCR pozitif” diye hastaneye girişi yapılan hastalar, kanser, şeker, astım, organ yetmezliği, Alzaymırdan ölüyor. Hepsinin üzerine CoVID etiketi yapıştırılıyor. Böylece olmayan bir salgın icat ediliyor. 

 

Bu anlamda doğru düzgün bir sağlık, ölüm istatistiği yayınlanmıyor. Açıklanan veriler gerçeği yansıtmıyor. Gerçekten “varolan pandemi” ise “korku pandemisi”nden başka bir şey değil.

Bakın sosyal medyada, internette, konuyla ilgili gerçekler size ulaşmasın diye checking sistemleri kuruldu ve haberleşme sosyal ağlarda büyük ölçüde filtreleniyor. Yani minareyi çalmadan önce kılıfını hazırlamışlar. Dahası kendilerine, din, bilim, siyaset, bürokrasi, medya, STK, iş dünyası ve meslek örgütlerinden çok sayıda “yalancı şahid”i ayarlamışlar.

Bugün size, pandemi ile ilgili son haberi vereyim, ama bu konuya devam edeceğim.. 

Cevabını arayan soruları sıralayacağım. 

CoVID ile ilgili PCR testi ile ilgili son bilgi şöyle: CoVID konusunda SARS CoV2 RNA varlığını belirlemeye yönelik olarak kullanılan PCR testleri sadece kalitatif yani pozitif/negatif sonuç vermektedir. Doğru bir sonuç için kantitatif yani virüse ait RNA viral yük miktarını rakamsal olarak (IU/mL) belirleyen ve sonuç veren kit geliştirilerek kullanılması şart. 

Biliyorsunuz daha önce döngü olayını anlattık. Bu tartışma Tanzanya Cumhurbaşkanının hayatına mal oldu. Bu test sonuçlarının doğru olmadığını zaten başından beri söylüyoruz. Bu test cihazı yanlış, hileli, bu kirli olayın bir parçası. 

Şimdi elimizde yeni bir kanıt daha var. Kantitatif PCR sonuçlarının yorumlanmasında, kategorize edilmesinde, hasta takibinde ve antiviral tedaviye cevabın izlenmesinde bu konu zorunludur. Kantitatif PCR test sonuçları ile hastalara ait klinik bilgiler arasında korelasyon çalışmaları yapılarak, SARS CoV2 RNA için iki kritik eşik değerin belirlenmesine acil ihtiyaç bulunmaktadır. 

 

Bu anlamda; 1- Enfektivite (bulaştırıcılık) dozu, 2- Hastalık meydana getirebilme dozu zorunludur. 

Ancak bu iki kritik eşik değerin bilinmesi ile elde edilecek olan Kantitatif PCR sonuçları kategorize edilerek farklı anlamlarda, klinik bilgiler ile birlikte değerlendirilerek yorumlanması mümkün olacaktır. 

Kalitatif PCR testi ile; SARS CoV2 RNA viral yük değerleri 200 IU/mL ile 2.000.000 IU/mL ve aradaki farklı değerlerin tamamına aynı sonuç verilmekte ve farklı kategorilere ayırarak farklı yorumlar yapmak mümkün olmamaktadır. 

Bu anlattıklarımı bizim 5gvirusnes’in bağımsız bilim kurulundaki akademisyenler de teyit ediyor.

Daha anlatacağım, söyleyeceğim, soracağım çok şey var. 

Zaman zaman bu konuya tekrar döneceğim. 

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 771 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar