Hasan Karakaya
5 yaşındaki Zeynep’in gözüyle Ramazan
Bugün Ramazan’ın 1. günü... Bugün “siyaset” yok, “kulis” yok... Bugün “eleştiri” de yok, “kavga” da yok... Bugün, Ramazan... Dün akşam “teravih namazı”nı kıldık, gece “sahur”a kalktık...
Bugün de; “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan “11 ayın sultanı Ramazan”a kavuştuk elhamdülillah... Bugün “oruçlu”yuz..
Bugün dilimizi tutacağız...
“Ramazan-ı Şerif”inizi tebrik ediyor, “Ramazan’ın ruhu”na uygun bir ay geçirmenizi Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum...
Malûm;
Bu yıl, “en uzun Ramazan” aylarından birini yaşayacak, Allah nasip ederse, “17 saati aşkın süreyle oruçlu” olacağız...
Yani, “aç ve susuz.”
Ama, “oruç” demek, sadece “aç ve susuz kalmak” demek değildir... Zira, “açlık ve susuzluk” bir “amaç” değil, “eylem”dir!..
Hemen her eylemin bir “amacı” vardır ama, “eylemin kendisi” asla amaç olamaz!
Elbette “Allah’ın rızası”nı kazanmak...
İnşaallah, tutacağımız “oruç”lar, kılacağımız “namaz”lar ve diğer “ibadet”lerle “Allah’ın rızası”nı kazanırız...
ZEYNEP’İN GÖZÜYLE RAMAZAN
Bugün sizlere, “Ramazan”la ilgili “ayet” ve “hadis”lerden ya da “orucun hikmetleri”nden bahsetmek yerine, “5 yaşındaki bir kız çocuğunun gözüyle Ramazan”ı anlatmak istiyorum..
Efendim, “Sayın Başbakan’la Avusturya ve Fransa’ya yaptığımız seyahat”ten dönüşte de bahsettiğim gibi; Avusturya’daki Müslümanlar, “Yeni Hareket” adlı “aylık bir gazete” çıkarıyorlar...
Yetkin Bülbül’ün sahibi olduğu bu gazetede, “5 yaşındaki bir çocuğun gözüyle Ramazan” başlıklı bir yazı dikkatimi çekmişti... Bugün, o yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum...
Okuyun bakalım, “5 yaşındaki çocuğun gözüyle Ramazan” neymiş...
“Bugün evde bir acayiplik var...
Herkes sessizce işine ve okuluna gidiyor.
Annem; ‘Zeynep hadi sana kahvaltı hazırlayalım’ dedi.
Ama, evimizde kimse yemek yemiyor, su içmiyor... Ablam bile!..
l Ramazan 5 - Önce ‘diyet’ yaptıklarını sanmıştım... İzledim hepsini...
Akşama doğru, hepsi sessizleşiyor.
Sofrayı hazırlayıp, ezanı bekliyorlar.
Onları böyle seyretmek öyle hoş ki... Başka zaman susmak bilmeyen ablamın bu hali, içten içe güldürüyor beni...
Ama, gülmeye cesaretim yok!..
l Ramazan 9 - Niye böyle yapıyorlar?..
Ablama sordum;
‘Büyüyünce anlarsın’ dedi...
Zaten, başka ne der ki?..
Anneme sordum;
‘Ramazan’ dedi...
Babama sordum;
‘Oruç’ dedi...
EVE HIRSIZ GİRDİ ZANNETTİM
l Ramazan 11 - Demek oluyor ki, Ramazan ve Oruç adlı iki kişi, bizimkilere ‘yeme-içme yasağı’ koymuş!..
Arkadaşım Fatma’ya sordum;
Meğer onun ailesi de gündüzleri yemek yemiyor, su içmiyormuş...
l Ramazan 14 - Yatağımda uyurken, ‘kaşık-çatal sesleri’ne ve ‘konuşmalar’a uyandım... ‘Eve hırsız girdiğini’ düşünüp, babama haber vermeye koştum, baktım yatağında yok... Çaresiz, huysuz ablamın odasına koştum, o da yok!..
Korkmadım...
‘Ben bu hırsızların hakkından gelirim’ diye düşünüp, aldım eline ‘paspasın sapı’nı!.. Aniden açtım mutfak kapısını... Sopamı havaya kaldırdım, öylece kalakaldım..
Aaa, bizimkiler yemek yiyor...
Demek ki;
Oruç ile Ramazan’dan korktuklarından gündüz yemek yemiyorlar ama gece onlardan gizli yemek yiyorlar.
Bir de bana gülüyorlar...
Sizi gidi korkaklar sizi!..
l Ramazan 17 - Önceleri; Oruç ile Ramazan’ı bulup, ‘Bizimkiler, sizden gizli yemek yiyor’ diyerek annemi-babamı ve ablamı şikâyet etmeyi düşündüm ama, ablamın; yemek yemedikçe pamuk gibi yumuşacık olduğun görünce, şikâyetten vazgeçtim.
Hem, annem ve babam da, eskisi gibi tartışmıyorlar... Son derece sevimliler...
O halde, devam... Belli ki, Oruç ve Ramazan iyi kalpli iki amca...
ARTIK DEDİKODU YOK
l Ramazan 19 - Her gün, evimize ‘beyaz başörtülü teyzeler’ geliyor... Oturup, hep birlikte Kur’an okuyorlar...
Eskiden yaptıkları gibi; ‘mobilya’dan, ‘gelin’den, ‘kaynana’dan konuşmuyor, onu-bunu çekiştirmiyorlar...
Ellerini açıp, ‘dua’ ediyorlar.
Sevim Teyze bile başını örtmüş...
Çok da yakışmış...
l Ramazan 22 - Her şey aynen devam ediyor... Televizyonlar bile uslu uslu konuşuyor... Her kanalda, akşamları ‘ezan’ okunuyor... ‘Şimdi iftar vakti’ deyip, bütün şehir aynı anda yemeğe başlıyor...
Ne kadar hoş...
l Ramazan 24 - Şu Oruç kimdir, nasıl biridir çok merak ediyorum...
Geçen gün Ayşe teyzem annemle konuşuyorlardı... Şöyle şöyle yaparsam Oruç bozulur mu? Yok, böyle olursa Oruç kaçar mı?
Demek ki Oruç, çok duygulu birisi... İnsanlar kötü bir şey yapınca bozuluyor.
Kötülüğü gördüğü yerden kaçıyor. Oruç’u ve Ramazan’ı artık iyice merak ediyorum. Onlarla tanışmaya can atıyorum.
l Ramazan 25 - Bu günlerde herkes Kadir gecesinden bahsediyor... Şimdiye kadar gecesi olan bir adam göremedim. Bu Kadir de kim? Bin aydan hayırlı gecesi varmış. O gece uyumamak, namaz kılmak, Kur’an okumak önemliymiş.
l Ramazan 26 - İftarı çok sevdim. Akşam yemek yemeye İftar diyorlar. Gece yemek yemenin adı da Sahur.
İftar sonrası eğlenceler oluyor. Babam camilere götürüyor bizi... Herkes sokaklarda, camide neşe içinde.
KADİR’DEN SONRA BAYRAM
l Ramazan 28 - Merak içinde beklerken uyuyakaldım... Kadir gecesiyle beraber gelmiş gitmiş.
Ben göremedim.
Anlayamıyorum.
Bu yüzden ağabeyimi çok özlüyorum. Ablama soru sormaya kalksam, bana doya doya gülüyor. Sonra da arkadaşlarına anlatıyor, birlikte gülüyorlar. Sinir oluyorum.
Abim, uzak bir şehirde üniversitede okuyor... ‘Abim ne zaman geliyor?’ diye anneme soruyorum. ‘Bayram gelsin o da gelecek’ diyor. Oruç, Ramazan ve gece gelen Kadir’den sonra şimdi de Bayram!..
Soramıyorum, ‘Bayram kim?’ diye. Neden o gelmeden abim gelemiyor? Belki de ağabeyimin arkadaşıdır. Çok özledim abimi. Bayram’ı da alsın, gelsin tanışalım.
l Ramazan 29 - Arefe. O kadar erkek isminden sonra bugün nihayet bir hanım ismi duyabildim.
Arife diyemiyorlar mı ne?
Niye Arefe?
‘Arife’ olması gerekmiyor mu?
Yengemin adı gibi yani... ‘Arefe geliyor, daha temizliği bitirmedik’ diyor annem. İyice telaşlandılar. Bir Bayram diyorlar, bir Arefe, harıl harıl çalışıyorlar. Temizlik yapılıyor. Yemekler hazırlanıyor. Anneme “Bayram ne zaman gelecek?” dedim; ‘Arefe’den sonra’ dedi.
Demek ki Bayram ile Arefe evli değil. Akraba da değil.
Kafam karma karışık. Salih abim bi gelse de, bana her şeyi anlatsa...
... VE BAYRAM GELDİ!
Sabah kalktığımda, herkesi kahvaltıda yakaladım! Herhalde Oruç öldü diye düşündüm.
Abim gece gelmiş.
Sevinçten haykırdım.
Çok özlemişiz birbirimizi.
Bütün olanı biteni bir güzel anlattım abime... Yüzüme bakarken, bana tebessüm ettiğini gördüm. Ablama sormamakla ne iyi ettiğimi anladım. Abimin tebessüm ettiği yerde, ablam kahkaha atar. Abime küser gibi yaptım hemen gönlümü aldı. Bana her şeyi baştan anlattı, bu sefer de ben gülmeye başladım.
..........
Abimden söz aldım. Kimseye anlatmayacak, konuştuklarımızı yazmak için izin istedi.
Ben de verdim...
Ramazan günlüğü işte böyle ortaya çıktı. Abim buna bir de isim buldu.
5 Yaş Sendromu.
Sendromu anlamadım.
Ama olsun, abime güveniyorum. Gerçi ablama göre 4 yaşındayım. Annem 5 yaşında olduğumu söylüyor. Babam daha 4 yaşından gün almadı diyor. Abim ‘bu konu beni aşar’ diyor.
Bayramı çok sevdim. Ama ablam tekrar o sinirli haline dönecek diye, Ramazan’ın gidişine çok üzüldüm. Bizim için her gün Ramazan olsa!..
Ne iyi olur.”
............
Umarım; Yeni Hareket gazetesinden aktardığım “5 yaşındaki Zeynep’in Ramazan günlüğü” hoşunuza gitmiştir...
“11 ayın sultanı”na bir defa daha “Hoşgeldin” diyor, Ramazan”ınızı tebrik ediyorum.
İnşallah, “O’nun rızası”na kavuşuruz...
****************************************************************************************
Ecevit de CHP Genel Başkanı’ydı... Ama “Jurnalci” değildi
Ecevit’in “tavır”larını, “görüş”lerini ve “icraat”larını çok eleştirdim... Yeri geldiğinde yine eleştiririm... Ama, Ecevit’te; zaman zaman ortaya koyduğu bir “devlet adamı olgunluğu” vardı... Malûm, o da, bir “12 Eylül mağduru”ydu... Tutuklanmış ve partisi CHP kapatılmıştı...
Sonraki yıllarda düzenlediği bir basın toplantısında, “Batılı gazeteciler” sormuştu Ecevit’e; “12 Eylül rejimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?”
Ecevit, şu cevabı vermişti: “Ben yurdumun iç meselelerini burada sizinle tartışamam!”
CHP, aynı CHP... Ama, başında Ecevit yok, Kılıçdaroğlu var... Ve bu Kılıçdaroğlu; daha önce Avrupa ve ABD’de yaptığı gibi, dün de Almanya’da yine “Türkiye’yi şikâyet” etmiş... Bununla da yetinmeyip; “IŞİD’in kullandığı silahların büyük kısmı Türkiye’den giden silahlar” diyerek; “Tayyip Erdoğan’a duyduğu kin”in hangi seviyelerde olduğunu göstermiş!.. Şu hâle bakın: Adam, elinden gelse; “Türkiye teröristlere yardım ve yataklık ediyor” deyip, ülkeye “ambargo” konulmasını isteyecek!..
“Tayyip düşmanlığı”nın gözlerini kör ettiği Kılıçdaroğlu’na bakınca, Ecevit’e rahmet okuyasım geliyor!..
yeniakit