İbrahim Karagül
500 milyon yeni terörist
Hazır Türkiye telekulak tartışmasına kilitlenmişken 30 Kasım'da, yani Lizbon Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinden bir gün önce, Avrupa Birliği ile ABD arasında yapılacak bir anlaşmaya dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle "mahkeme kararıyla dinleme"nin neredeyse istisna haline geldiğini, güvenlik teknolojilerine vakıf her çevrenin istediği telefonu rahatlıkla dinleyebileceğini ve dinlediğini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan büyük bir kesimin "dinleme" mağduru olduğunu, yasadışı dinlemeye verilen cezanın caydırıcılıktan çok uzak olduğunu, cezaların artırılmasının da yeterli etkiyi göstermeyeceğini, sıkı denetim gerektiğini, dinleme yapılan adresin tespitinin bu günkü teknolojiyle pekala mümkün olduğunu, dinleyeni cezalandırmak yerine dinlemenin önlenmesi üzerine çaba harcamak gerektiğini, bütün bunların hepsinden önce devletin kendine ve vatandaşlarına karşı dürüst olması gerektiğini, "yasadışı bir şey yapmayanın endişe etmesine gerek yok" mantığı ile bakanların maalesef olayın vahametini kavramaktan çok uzak olduğunu, dünyayı saran güvenlik paranoyasının maalesef dinlemeyi daha çok teşvik ettiğini, devletin vatandaşına karşı sorumluluğu yerine devletin herkesi tehdit algılamasının konuyu çözümden uzaklaştırdığını, hakim iradenin tam tersine dinlemeye odaklandığını not edelim. Gelelim AB ile ABD arasında yapılacak anlaşmaya. AB üyesi 27 ülkenin adalet bakanı, 30 Kasım'da ABD ile bir güvenlik anlaşması imzalayacak. Bu anlaşma, ABD ve İsrail'in öncülük ettiği küresel terörle mücadele yolunda çok önemli bir adım olarak gösteriliyor. Anlaşma ile ABD otoriteleri, 27 AB ülkesinin vatandaşlarına ait banka hesaplarına girebilecek. Para transferlerini izleyecek. Her bir AB vatandaşının her hangi bir bankadaki hesapları, günlük harcamaları, para transferleri en küçük detayına kadar ABD istihbaratının elinde olacak. Sadece para transferleri değil, kişisel bilgiler de bu anlaşmaya göre CIA tarafından izlenebilecek. Anayasal haklar, temel haklar ve özgürlükler, bunları en önemli değer ihracı gören AB tarafından çöpe atılıyor. Her hangi bir AB ülkesi vatandaşının bu anlaşmadan sonra gizleyebilecek hiçbir şeyi kalmayacak. "Gizleme" sözcüğü kullanılınca hemen yasadışı ve suç içeren eylemler anlaşılıyor değil mi? Öyle değil. Kişisel olan, mahrem olan, kişi hak ve özgürlükleri kapsamına giren, başkalarının bilmesine gerek olmayan her eylem güvenlik konusu haline gelecek ve izlenecek. ABD istihbaratının bu bilgileri nasıl kullanacağını sorgulamaya bile gerek yok. ABD'nin, bıraktık elli yıldır dünyanın her köşesinde milyonların ölümüyle sonuçlanan uygulamalarını, son on yıldır, terörle mücadele adı altında yeryüzünün tamamında ne tür insan hakları ihlallerine imza attığını, gizli işkence merkezlerinden insan kaçakçılığına, esir kamplarından okyanuslarda ve Avrupa başkentlerindeki sorgu evlerine kadar insanlığın ortak değerlerinin nasıl da çiğnediğini, hala da çiğnemeye devam ettiğini biliyoruz. CIA'in insan kaçakçılığı için yürüttüğü uçuş programı kapsamında yüzlerce uçuşun büyük kısmı AB ülkelerine yapıldı ve Avrupa liderleri bunların hepsinden haberdardı. Daha doğrusu bu "haberdar olmak" ABD ile yapılan gizli anlaşmalara dayanıyordu. Yeni anlaşmayla, aynı ortaklık devam edecek demektir. AB vatandaşı her hangi bir kimse, "teröre destek olduğunu", terör listesine girdiğini fark etmeyecek bile. Aldığı her hangi bir şey, ABD'nin ambargolu şirketlerinden birine mensupsa, bu kişiler bir anda kendilerini ABD cezaevlerinde bulabilecekler. Anlaşma bu imkanı da sağlıyor. İşin tuhaf tarafı, söz konusu AB vatandaşları "suç işlediklerini" bilemeyecekler. Mesela Afganistan'ın bombalanmasına karşı çıkmak ABD için suç olabilecek, verdikleri küçük insani yardımlar teröre destek kabul edilebilecek. AB yönetimi ve ulusal hükümetleri yüz milyonlarca insanı CIA'nın insafına terk etmiş oluyor. Türkiye'de dinlemeyi tartışırken dünyada hakim olan güvenlik paranoyasına dikkate almak gerekiyor. Bu paranoya bu kadar güçlüyken bireyler ne yapabilir, kendilerini nasıl korur, nasıl savunur, temel haklarını nasıl korur? "Devlet" bu güvenceyi veremiyorsa, aksine vatandaşı daha da korumasız halde bırakıyorsa neyi sorgulamak lazım! Ne dersiniz; ABD bu anlaşmayı Türkiye ile de yapar mı? Yoksa yapıldı da biz mi bilmiyoruz!