İbrahim Karagül
ABD savaş uçakları Yemen'i bombalıyor!
Sessiz sedasız, bölgesel etkileri olacak, belki bazı ülkelerin parçalanmasına yol açabilecek bir savaşımız daha oldu. Irak işgalinden sonra, en yıpratıcı savaş olma ihtimali yüksek. Sadece bölgesel değil, yıllardır burada tartıştığımız; enerji savaşlarından jeopolitik mücadelelere, mezhep çatışmalarından terörle mücadele safsatasına kadar, bildiğimiz her konuyla bağlantılı bir savaş bu. Görünüşte bir aşiretin, topluluğun isyanı ama daha şimdiden çokuluslu müdahale aşamasına geldi bile.
Suudi Arabistan'ın sınırlarını, İran'ın sınırlarının ötesindeki nüfuz savaşını ve krizi sınırlarından uzağa itme stratejisini, Kızıldeniz'deki güç mücadelesini, Aden Körfezi'ndeki "korsanlığı", İsrail'in güvenliğini, ABD ve Batılı ülkelerin yeni Afrika projelerini, Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılma hesaplarını etkileyecek, yayılma eğilimi gösteren bir kriz"
Yemen'de 2004'te başlayan iç savaş, bu yıl bölgesel savaşa dönüştü. Merkezi hükümetle çatışan, ülkeden kopma eğilimleri gösteren Kuzey Yemen'deki Husi'ler artık sadece Yemen ordusuyla değil, Suudi Arabistan'la savaşıyor. Zeydi Husiler'le Vahhabi Suudiler arasındaki savaş, öyle sanıldığı gibi yerel çatışma ve güvenlik sorunlarıyla sınırlı değil. 3 Kasım'dan bu yana Suudi Hava Kuvvetleri, bölgeye ağır saldırılar düzenliyor. Yerel kaynaklar ve insan hakları örgütleri, Suudiler'in fosfor bombaları kullandığını, çok sayıda sivil zayiat olduğunu haber veriyor. Suudi yönetimi fosfor iddiasını yalanladı ve soruşturma açıldığını duyurdu.
Husi'lerin bölgesi Sada ve çevresinde, S. Arabistan sınırlarına yakın dağlarda çok ağır çatışmalar yaşanıyor. Bölgeden gelen en son haberde, Husi savaşçılarının bir Suudi sınır karakolunu ele geçirdiği iddia edilirken Riyad yönetimi, Zeydi'leri mümkün olduğunca sınırdan uzaklara sürmeye çalışıyor.
Buraya kadar yerel nitelikli gelişmeleri sıraladık. Kriz, Yemen iç güvenliği ve ülkenin bütünlüğü ile S. Arabistan'ın sınır güvenliği, biraz da Şii-Vehhabi gerilimiyle sınırlı gibi. Ama gerçek öyle değil. Nasıl?
3 Kasım'dan beri devam eden Suudi-Yemen ordularıyla Husiler arasındaki savaş, daha doğrusu bölgeye yönelik saldırı hiçbir sonuç vermedi. Bunun üzerine durum hızla uluslararası boyut kazandı. S. Arabistan'ın ve Yemen'in isteği üzerine Ürdün ve Fas elit birlikleri bölgeye gönderildi. Bir anda çokuluslu bir cephe oluştu. Husi kaynakları, iki ülke özel birliklerinin 22 Kasım'da bölgeye geldiğini ve savaş katıldığını duyurdu. Uluslararası Af Örgütü bölgedeki insani kıyıma dikkat çekerken, Londra'da yayınlanan el Kuds-ul Arabi gazetesi, Suudi birliklerinin başarısız olduğunu, bu yüzden iki ülkenin yardım sağladığını, Kuzey Yemen'e karşı şiddetli saldırıların başladığını yazdı. En son dün gelen haberlerde, hava saldırıları yüzünden 70 sivilin öldüğü, 100 kişinin de yaralandığı duyuruldu. Üç ülkenin, ABD'den büyük oranda destek aldıkları belirtiliyor.
ABD desteği bu kadarla sınırlı değil. Amerikan özel operasyon birliklerinin bölgeye gönderildiği, yine ABD savaş uçaklarının dün itibariyle Kuzey Yemen'deki yerleşim birimlerine yirmi kez hava saldırısı düzenlediği, hareket eden her aracın vurulduğu, aynı gün Suudi güçlerinin bölgeye 375 roket attığı bildirildi. Bölgeye gönderilen ABD güçleri, görünüşte Yemen birliklerini eğitecek ve El Kaide'ye karşı operasyonlar yapacak! Ama olayın aslı hiç de öyle görünmüyor. ABD bizzat savaşa dahil olmuş durumda. Belki de Yemen'i, sudan'dan daha önce parçalayacaklar..
Krizin bölgesel ve siyasal sonuçlarına bakalım. Kızıldeniz, dünyanın en önemli enerji koridorlarından biri. Bu yüzden bölgenin güvenliği bütün dünyayı ilgilendiriyor. ABD ve NATO birlikleri, 11 Eylül'den hemen sonra Kızıldeniz'in batı sahiline yerleşti. Cibuti'de dev bir askeri üs kuruldu. Hint Okyanusu'na açılan bütün bölge, Batılı savaş gemileri tarafından kontrol ediliyor. Buradan hem Afrika hem de Ortadoğu'ya yönelik operasyonlar yönetiliyor. Somali, Sudan, Darfur krizleri ve bazı ülkelerin Afrika projeleriyle bölgedeki askeri yerleşim birbiriyle bağlantılı.
Hem ABD hem de İsrail için ve hemen bütün Avrupa ülkeleri için kritik önem kazanan Kızıldeniz'in doğu kıyısında, Aden Körfezi bölgesinde Yemen var. Yemen'in kuzeyi, yine S. Arabistan ve Kızıldeniz çevresinde de Husi'ler var. Yemen'den ayrılmak isteyen Husi'ler Şii mezhebine mensup. Böyle olunca da, yerel sorunlar, mezhep farklılığı gizli gerçekler üzerinden küresel hesaplar yapılıyor. Krizin; S. Arabistan-İran krizi olduğu, bir başka değişle İran-ABD krizi olduğu belirtiliyor. Yemen yönetimi, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin 6 Kasım'daki ziyaretini kabul etmediğini de ekleyelim.
Irak'ta denenen mezhep eksenli bölgesel kamplaşma şimdi Yemen'de deneniyor. Peki, Irak'ta bu savaşı kim ne adına tezgahlamıştı? Aynı gerekçeler bugün de geçerli. Anlaşılan; "Şii yayılmasına karşı Sünni blok" projesinden vazgeçilmiş değil. İran'ın, sınırlarından çok ötelerde mevzi inşa etme stratejisi de hala etkili görünüyor. Hizbullah, Hamas'tan sonra Yemen'de Husi'ler üzerinden bir direnç merkezi daha oluşturulmak istendiği söyleniyor.
Kısaca, Osmanlı'nın Yemen'de ağır kayıplar vermesinin, ısrar etmesinin sebebi neyse, bugünkü savaşın sebebi de o. Dikkatle okuyalım. Büyük bir güç mücadelesine tanık oluyoruz. Türkiye'nin bu gelişmeye ilgisiz kalması beklenemez