ABD Türkiye'yi Kaybediyor

ABD Türkiye'yi Kaybediyor

Bush'un dış politikası, Irak, Türkiye, Afganistan ve Pakistan'da çöktü. Türkiye'de ABD'yi öncelikli düşman olarak görenler giderek artıyor .

ABD Türkiye'yi kaybediyor

ABD Türkiye'yi kaybediyor
Bush'un dış politikası, Irak, Türkiye, Afganistan ve Pakistan'da çöktü. Türkiye'de ABD'yi öncelikli düşman olarak görenler giderek artıyor

 

AHMED AMRABİ

ABD Savunma Bakanı Robert Gates "Beni endişelendiren şey, iç sorunların uzun sürmesinin, Pakistan ordusunun sınırdaki terör tehdidin yerine iç şartlara yönelmesine yol açması" dedi. ABD durumu böyle okuyor ancak Washington'ı saran endişe Pakistan'la sınırlı değil. Zira endişe diğer üç 'gözbebeği'ni, yani Afganistan, Irak ve Türkiye'yi de kapsıyor. Bu dört ülkedeki gelişmeler, ABD'nin uluslararası stratejisinin çöküşünün habercisi. Yeni şartların uyarısını yapan değişim rüzgârları esiyor; bu durumdan belki de, Amerikan stratejisinin zayıflayacağı sonucu çıkıyor.
Pakistan'da, demokrasinin dönüşüne yol açacak doğum sancıları yaşanıyor. 'Çocuğun' sakat doğmasına yol açabilecek zorluklara rağmen, bu durumdan her halükârda en fazla yararlanacak taraf sınır ötesindeki Taliban hareketi liderleriyle koalisyon içinde bulunan radikal İslamcı örgütler ve partiler olacak.

Pakistan'da İslamcılar dışlanamaz
ABD şu an, Amerikan gündeminin eksiksiz destekçisi Benazir Butto liderliğindeki Pakistan Halk Partisi'ne bel bağlıyor. Evet Butto Amerikan desteğiyle genel seçimleri kazanabilir. Ancak, siyasi özgürlükleri güvence altına alacak demokratik sistemin gölgesinde, İslamcı partiler ve örgütler, Taliban içindeki amca çocuklarıyla, Usame bin Ladin ve Kaide'ye her türlü maddi ve manevi destek vererek zorlu bir muhalefete girişecektir. İşte bu gerçekleştiğinde, Taliban'ın Afganistan'da ABD'nin komutanlığını yaptığı NATO güçlerine karşı nihai zaferi sadece an meselesi olacaktır.
Irak'taysa, Amerikan güçlerinin yaklaşık beş yıldır üst üste uğradığı yenilgiler, Washington'a sadece iki tercih bıraktı: Ya nihai yenilgiyi beklemek ya da 'şerefli çekilme'. Yani, zorluk bakımından biri diğerinden geride kalmayan iki seçenek. Zira Washington İran'a karşı, nükleer tesislerini hedef almak amacıyla savaş kararı alamaz. Çünkü böyle bir karar Irak'taki Amerikan güçlerinin toplu idamı anlamına gelir. ABD Irak'tan çekilirse de, Irak hızla Tahran destekli bir Şii devletine dönüşür.

Kuzey Irak siyaseti en önemli neden
Türkiye'deyse, ABD'nin Ankara'nın NATO üyeliği kanalıyla Batı'ya çalışan bir devlet olarak kalması için uzun yıllardır bel bağladığı ordunun nüfuzu tükeniyor. Türkiye'deki demokratik eğilim bir açıdan, seçilmiş hükümetlerin, ordunun aleyhine olacak biçimde güçlenmesine yol açarak büyüyor. Diğer yandan, AB'nin Ankara'nın üyeliğine karşı tavrı Türkiye'deki asli kimlik duygularını uyandırdı. Bu noktadan hareketle İslami kimlikle karışmış milliyetçi bir eğilim büyümeye başladı. Bu da ülkenin siyasi geleceğinin anahtarının, milliyetçi ve İslamcı örgütlerin eline geçtiğinin haberini veriyor. Bu örgütler ABD'yi Türklerin birinci düşmanı sayıyor. Türkiye ve Irak'taki Kürt azınlığa yönelik gizli bir Amerikan taraftarlığı olduğu düşüncesi, Türk sokaklarında yer ettikçe bu akım güçlenebilir.
O halde yakın gelecek, ABD'nin bu dört gözbebeğindeki değişim rüzgârlarının sert esmesine sahne olacak. Bu da ABD'nin 'teröre karşı savaş' adıyla İslam ülkeleri halklarına karşı izlediği düşmanca politikaya yönelik halk tepkisi. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, genel yayın yönetmeni, 13 Kasım 2007)