Hasan Karakaya
Abla’lara telkin: Onlar mayo giyiyorsa, siz bikini giyin!
Hanefi Avcı’nın “tahliye” edilmesinden sonra, Fetullah Gülen ve Cemaat, yeniden “tartışma gündemi”ne oturdu...
Tartışılacak çok konu var ama, “Hanefi Avcı’nın evinde arama” sahnesi ve “tutuklama” sonrası “Fetullah Gülen’in sarfettiği sözler” benim çok ilgimi çekti.
Önce arama olayı... Hanefi Avcı’nın avukatı Refik Ali Uçarcı, önceki gece A Haber’de anlatıyordu... Hanefi Avcı’nın evinde veya ofisinde “arama” yapılıyor... Sıra geliyor, bir “dolap”ın bulunduğu odaya... Arama ekibi, sağı-solu aradıktan sonra, “dolabın üstü”nü de aramak istiyor.
Ama, dolap hayli yüksek...
Bir “sandalye”nin üzerine çıkıyorlar ve “dolapla tavan arasındaki çanta”yı “elleriyle koymuş gibi” buluyorlar.
“Çanta”da, güya “kasetler” var!..
O “kaset”lere dayanarak, Hanefi Avcı’nın “yasadışı dinlemeler” yaptırdığını ve bunları kasete aldığını iddia edecekler.
Ama, “hiç düşünemedikleri” bir şey yapıyorlar... O kadar “acemice bir senaryo” uyguluyorlar ki; dolabın üstünde “gizlenen” çantanın alt kısmı, doğal olarak “tozlu”dur ama üst tarafı, “sanki cilalanmış gibi tertemiz”dir!..
Bu da göstermiştir ki;
O çanta; üstü “tozlu” olan dolabın üstüne “kendileri tarafından” konulmuş ama, çantanın üstünü “toza bulamayı” akledememişlerdir!..
“ALLAH TAKSİRATINI AFFETSİN!”
Bu tür “uyduruk senaryolar”la Hanefi Avcı’yı gözaltına almışlar, “eldeki deliller”(!) ışığında, “Devrimci Karargah Örgütü’ne yardım ve yataklık”tan ”tutuklanmasını” sağlamışlar ve 28 Eylül 2010 tarihinde hapse attırmışlardır!
İşte o “tutuklama”dan kısa bir süre sonra; 10 Ekim 2010 tarihinde Fetullah Gülen, bir açıklama yapar... Gülen; isim vermeyerek, Hanefi Avcı için “Allah taksiratını affetsin” der...
Biliriz ki; “Allah taksiratını affetsin” sözü, “ölenlerin arkasından” söylenir.
Evet, Hanefi Avcı’nın çektiği çilenin sırrı Gülen’in bu sözünde saklıdır;
“Allah taksiratını affetsin!” Fetullah Gülen, herkul.org internet sitesinde yayınlanan videosunda, Hanefi Avcı için şu sözleri kullanır: “Son günlerde Emniyet Teşkilatı’ndan birisinin ‘falan yerde kadrolaşma’ gibi çok yakışıksız iddiaları oldu... Allah taksirâtını affetsin, Allah insanları cehenneme gitme yoluna düşürmesin, sükut ettirmesin.
(...)
Nalına-mıhına gitmiş insan; aslında kendi değerine mıh çakıyor, kendi kıymetine bir nal vuruyor demektir.
O mum uzun sürmez; yalancı demiyorum, terbiyem müsaade etmez; fakat, o mum uzun sürmez, sürse bile yatsıya kadar sürer ve söner.”
Fetullah Gülen’in; bu sözleri ile Hanefi Avcı’ya “beddua” mı ettiği yoksa “birilerine işaret” mi verdiği, o günlerde pek anlaşılamasa da; Hanefi Avcı, yaklaşık 4 yıl cezaevinde kaldı...
Yine de şanslı sayılır!..
Çünkü, Av. Refik Ali Uçarcı’ya göre; Fetullah Gülen, onun için “Allah taksiratını affetsin” demekle; Avcı’nın, “ölünceye kadar cezaevinde kalması” gerektiğinin “işaret”ini vermişti!..
Peki, niye?..
Herkes biliyor ki;
“Cemaatin devlet içinde örgütlenmesi”ni anlattığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabını yazmasıydı, hiç tutuklanmaz ve özgürce yaşardı.
Eğer o kitabı yazmasaydı;
Ne onlarca soruşturmaya uğrar, ne yıllar boyu tutuklu kalır ve ne de hakkında yarım asır hapis cezası istenirdi.
Evet; herkes biliyor bu gerçeği...
GÜLEN LOCASI!
Sadece bu gerçeği değil, başka gerçekleri de biliyor insanlar...
Öyle ya; her şey yazılmış, çizilmiş..
Mesela;
ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait diplomatik yazışmaların yayınlandığı Wikileaks belgelerinde “Cemaat”le ilgili Masonları hatırlatır bir şekilde “loca” ifadesi kullanılıyor.
10 Aralık 2004 tarihli, zamanın ABD Büyükelçisi Eric Edelman imzalı “Gülen Locası’nın Aktiviteleri” başlıklı yazışmada şöyle deniyor: “Büyük iş, ticaret ve yayıncılık faaliyetleri yapıyor. Politik sahneye, özellikle AKP’nin ve Türk polisinin üst seviyelerine nüfuz etmiş durumda.”
“Fethullah Gülen ve cemaatinin nasıl yapılandığını ve örgütlendiğini” araştıran FBI Danışmanı Prof. Paul L. Williams’ın iddiaları ise; Wikileaks’te, CIA’nin düşünce kuruluşu olarak bilinen Stratfor yetkililerinin yazdığı raporlarda da yer alıyor.
Bu yazışmalarda Gülen ve cemaat yapılanması hakkında da son derece çarpıcı bilgiler var. Yazışmalardaki bilgilere göre “Gülen, 1990’lardan bu yana CIA’e hizmet ediyor!”
Bu yapılanmada ağırlıklı olarak öğrencilerden oluşan “dış çember”, maaş ödemeleri ve maddi kaynak sağlamakla sorumlu işadamlarından oluşan “orta çember” ve üst düzey yöneticilerden, gazeteciler ve lobicilerden oluşan “iç çember” bulunuyor.
Gülen’e en sadık olan “iç çember”in üyelerine, cemaatte “altın nesil” adı veriliyor.
Belgelerde, Gülen’in 100 kişilik sadık bir ekip tarafından korunduğu ifade ediliyor.
İşte Wikileaks’te yer alan Gülen belgeleri:
7 Ocak 2011 tarihli belgede “CIA’e bağlı Stratfor düşünce kuruluşu”na Sean Noonan imzasıyla gönderilen bir yazıda, eski bir “en üst düzey” Türk istihbarat çalışanının anlattıklarına yer veriliyor.
OKULLARDAKİ CIA AJANLARI!
Türk istihbaratçının verdiği bilgilere göre; Pensilvanya’daki yapılanma, 1990’ların ortalarından beri CIA için hizmet veriyor ve CIA faaliyetlerini kamufle ediyor.
İstihbaratçının ayrıca Paris kökenli Intelligence Online haber sitesine verdiği mülakatta, Gülen’in; 1990’lar boyunca Kırgızistan ve Özbekistan’daki okullarında 130 CIA ajanını sakladığı yazılı.
Belgede CIA’nin Orta Asya ve Kafkasya eski direktörü Robert Baer’e bu konunun sorulduğu ve Baer’in kendi dönemi sonrasında “CIA’in gemiyi bu yöne çevirmiş olabileceği” ihtimalinin bulunduğu sözlerine yer veriliyor. Belgede Gülen’in görüşlerinin “ABD politikasıyla genellikle uyumlu” olduğunun altı çizilirken, Gülen’e referans mektubu yazan eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller’in yaptığı özel açıklamaya da yer veriliyor... Fuller, açıklamasında; “2006 yılında FBI’a bir mektup yazarak Gülen’in ABD karşısında bir güvenlik tehdidi oluşturmadığını ifade ettim ki halen böyle düşünüyorum” sözlerine yer veriliyor.
Sharon-Krespin ise, Gülen’in ABD’deki çiftliğinde üst düzey bir cemaat üyesinin “Emniyet’te polis kıyafeti giyerek yönetici olan imamlar var. Birçok Emniyet mensubu emirlerini bu imamlardan alıyor” sözlerine de yer veriyor.
MAYO DEĞİL, BİKİNİ GİYİN!
Başka “iddialar” da var...
İddialara göre; “Gülen Grubu’na gönül vermiş Abla’ların hangi okulda okuyacaklarına, nerede görev yapacaklarına ve en önemlisi de kiminle evleneceklerine Şehir ve Bölge İmamları karar veriyor!”
Abla’lara, bir “polis”le ya da bir “asker”le evlenmeleri, özellikle dikte ediliyor.
Ve de;
“Açık vermemeleri” yani “deşifre” olmamaları için, onlara deniliyor ki;
“Tıpkı onlar gibi, siz de denize gidin!.. Hatta, onlar mayo giyiyorlarsa, siz bikini giyin!..”
“Abla”lara bunları dikte edenler, “Abi”lere de, herhalde şöyle telkinde bulunuyorlardır:
“İçkili ortamlarda bulunun, otellerin barlarında görünün... Onlar bira içiyorsa, siz viski için!”
Bütün bunları yapacaksın, sonra da “Dini bir cemaat” olduğunu, “Hizmet” yaptığını iddia edeceksin!..
Peki, sormazlar mı adama;
“Ofisine böcek yerleştirip, Başbakan’ı dinlettin!.. Dışişleri’ndeki gizli toplantıyı kaydettirdin!.. Bürokratından işadamına, STK temsilcisinden gazetecisine kadar binlerce kişiyi dinlettirdin!.. Peki, bu dinleme kayıtlarını kimlere, ya da hangi ülkenin, hangi istihbarat kuruluşuna servis ettin?”
BEDDUA MI, İŞARET Mİ?
Bütün bunları merak etmekle birlikte, “Hanefi Avcı’ya kurulan kumpas”ın bir benzerinin, daha başka kimlere kurulduğunu çok merak ediyorum...
Dünkü “Hürriyet’in manşeti”nde, “Ölümüne sıfırlama” başlıklı bir haber vardı... Haberde özetle deniliyordu ki;
“Soma’da 301 madencinin can verdiği faciada savcıların cevap aradığı soru şu: Gaz ölçüm sensörleri defalarca sinyal verdiği halde, önlem almak yerine o cihazları kim sıfırlattı?”
Burada bir “koku” var!..
Hayır; “gaz veya kömür kokusu” değil, “çok daha pis bir koku!”
Hanefi Avcı tutuklandıktan kısa bir süre sonra “Allah taksiratını affetsin” diyerek birilerine “işareti çakan” Fetullah Gülen, “Soma’daki facia” öncesinde; “Allah evlerine, ocaklarına ateşler salsın” derken, acaba “beddua”da mı bulunuyordu, yoksa “işaret” mi veriyordu?..
Bu soru, kafamı hep kurcalamıştır... “Dolabın üstündeki çanta” olayından sonra, hepten kurcalamaya başladı!..
Tamam, “Hizmet” ediyorlar da,
“Kime Hizmet” ediyorlar!
“Türkiye’ye” olmadığı kesin!..
O halde, kime, kimlere?..
Tanzanya Büyükelçiliği “tehdit makamı” değildir!
****************************************************************************************
Malûm, Tanzanya’dan geldikten sonra, bir yazı yazdım ve “Paralel Yapı’nın ilişkiler ağı”nı deşifre etmeye çalıştım... O yazıdan sonra ortalık karıştı, herkes “muhbir” aramaya ve “suçu birilerinin üzerine atmaya” başladı.
Duyduğum o ki; Tanzanya Büyükelçimiz Ali Davutoğlu ve eşi Yeşim Hanım da, kendilerine göre bir “günah keçisi”(!) bulmuşlar ve ona “baskı” yapıp, “tehdit”te bulunmaya başlamışlar!.. Açık söyleyeyim, elde ettiğim “bilgi”lerin, “tehdit ettikleri şahıs”la uzaktan yakından ilgisi yok... Bazı bilgiler, “kendi şahit olduğum olaylar” esnasında elde edilmiştir... Bazıları da, “yıllar boyu Cemaat’in içinde bulunan ve onların kazığını yiyen kişiler”den elde edilmiştir!.. Bazıları, “Cemaat Abisi değilim” dese de, onların “Cemaat’in para trafiğini yönettiğini” iyi biliyorum...
Şunu da ekleyeyim: Büyükelçimiz Ali Davutoğlu ve özellikle eşi Yeşim Hanım hakkında; Tanzanya’da bulunduğun günlerde, “çok iyi şeyler yazmak” niyetindeydim... Ama, “etkinliklerin altında başka kişiler ve başka niyetler olduğunu” görünce, bundan vazgeçtim...
Kısaca demem o ki; “Fail”leri, “yanlış adresler”de arıyorlar ve yanlış kişileri “tehdit” ediyorlar!..
“Muhbir” arıyorlarsa, “dışarıda” aramasınlar, “kendi içlerine” baksınlar!
İşlerini de düzgün yapsınlar!..
yeniakit