Abdullah Büyük
AHİRETE İMANIN MÜ’MİNE KAZANDIRDIKLARI
Ahirete iman dünya hayatımızın tamamını düzen ve intizama sokma özelliğine sahiptir. Maddi imkânların insan hayatına veremeyeceği düzeni elde etmenin tek yolu ahirete iman etmektir. Bunun için de nebevi tavsiyeler doğrultusunda bir ibadet şuuruyla yapacağımız, canlı vaiz olan ölümü çokça hatırlamamız aklın ve fikrin zikri vazifesini görecektir. Ahirete imanın hayatımıza nasıl intizam kazandıracağını daha iyi anlamak için tabloyu biraz küçültelim ve aile hayatımıza bakalım. Bugün devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkımızın çözmekte aciz kaldığı evlilik ve aile hayatı problemlerini, boşanmaları çözüme kavuşturmanın, aile hayatında mutluluk, huzur ve saadeti yakalamanın yolu da ahirete imandır. Zira ölümün, ahiretin, hesabın gerçek olduğuna inanan çiftler, eşlerinin ve çocuklarının üzerlerinde olan haklarının da bilincinde olacaklardır. Bu şuura sahip olanlardan sorumsuz ve yanlış hareketler sadır olmayacaktır. Çünkü bir mü’minin, eşlerin birbirinden, çocukların anne babalarından şikâyetçi olacağı ahiret gününü anlatan ayetleri okuyup da onların haklarını gözetmemesi düşünülemez. Bu şuura ulaşmanın yolu da ahirete olan imanı sağlam, kuvvetli ve aktif hale getirebilmektir. Hayatında ve hassaten aile hayatında var olan karışıklığı nasıl çözüme ulaştıracağını düşünen insanlar başka adreslere başvurmamalı, ahirete imanını gözden geçirmelidir.
Ahiret inancı işlenmesi muhtemel bütün suç ve günahlara karşı sağlam bir barikattır. Tefekkürü ibadet olarak kabul eden bir dinimiz var. Unutmayalım ki, ahireti ve tüm evrelerini, Kur’an-ı Kerim’de canlandırılan kıyamet sahnelerini düşünmek insanı bütün günahlara karşı koruma altına alacaktır.
Ahiret inancı kullar arası hak ve hukukun ihlalini önler, gayr-i müslim ve Müslüman arasındaki diyalogun sağlıklı bir zeminde oluşmasını sağlar. Çünkü ahirete imanı kuvvetli olan bir mü’min, muhatabı Müslüman veya gayr-i müslim olsa hak ve hukukuna riayet etmediğinde Allah’ın huzurunda ondan hesap soracağını bilir ve ona göre hareket eder.
Şunu da belirtmemiz gerekir ki, ahiret inancı ve ölümün hatırlanması hayatı karartan, daima üzülmeyi gerekli kılan, meşru eğlence ve faaliyetlerden alıkoyan ve hayatı yaşanmaz hale getiren bir etken olarak görülmemelidir.
Varlığından ve geleceğinden hiçbir şüphe ve tereddüt bulunmayan ahiretten, Rabbimizin anlattığı sahneler içeren Tekvir, İnfitar ve İnşikak surelerini düzenli bir şekilde okuyalım. Bu surelerde aktarılan sahnelerin aklımızda ve kalbimizde yer etmesini sağlayalım.
Özetle hayatımızda düzensizlik varsa, aile hayatında problem yaşanıyorsa, hakka ve hukuka riayet edilmiyorsa, adalet değil de zulüm hâkim olmuşsa ve akrabalar arası ilişkilerde de sıkıntı yaşanıyorsa ahirete olan imanımızı gözden geçirmeliyiz. Malumunuz ki, Efendimiz (s.a.v) “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, yoksulu doyur ve yetimin başını okşa” diye buyuruyor, kalbinin katılaştığını söyleyen sahabesine böyle bir yol göstermiştir. Biz de dünyevileşme hastalığından şikâyet edenlere Tekvir, İnfitar ve İnşikak surelerini okumalarını ısrarla tavsiye ediyoruz.
Elimizden geldiği kadar bu sureleri metin ve meal olarak okumalı, mümkünse tefsirlerine de göz atmalıyız. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Kıyamet günü manzarasını kendi gözüyle görmek isteyen Tekvir, İnfitar ve İnşikak surelerini okusun.” Efendimiz (s.a.v)’den gelen bu nasihati bir emir olarak algılayıp gereğini yerine getirmeliyiz. Cenab-ı Allah’tan “Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.” ( Sad, 38/46) dediği zümreye bizleri de dahil etmesini niyaz ediyorum.
Hayatını imanına şahit kılma mücadelesi ile yaşamış, kalemi ve kelamıyla Allah’ın dinine hizmeti vazife edinmiş, değerli gazeteci-yazar kardeşimiz Hasan Karakaya Beyefendi’yi kutsal topraklarda ebedi aleme uğurladık. Rabbim kendisinden razı olsun, rahmetiyle muamele etsin, yakınlarının ve dostlarının başı sağolsun.
yeniakit