Ahmedinejad'a Düzenlenen Komplo Neyi Kanıtladı?
Amerikan kamuoyunun, ahmedinejad'ı işitmemesi için çıkarılan medyatik gürültünün amacı neydi?
BM Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’ta bulunan İran Cumhurbaşkanı Dr. Mahmud Ahmedinejad, önceden planlandığı üzere Colombia Üniversitesi’nde bir konferans vermek üzere bu üniversiteye gittiğinde muhtemelen üniversitenin rektörünün hakaretiyle karşılaşacağını tahmin etmemişti.
Hiçbir üniversitede, konuk olarak davet edilen bir konuşmacıya böyle davranılmayacağı, bunun akademik terbiyeye de, konukseverliğe de aykırı olduğu söylenebilir. Fakat Colombia Üniversitesi Rektörü Lee Bollinger, bütün nezaket kurallarını ve ABD’nin en değer verdiği ifade özgürlüğü ilkesini ayaklar altına alarak İran’ın seçilmiş cumhurbaşkanına “zalim diktatör” dedi.
İki aşamalı bir seçimle cumhurbaşkanı seçilmiş bir politikacıya böyle hitap edilebilmesi ancak taşan bir nefretle açıklanabilir.
Bollinger’in konuğuna hitaben söze böyle bir hakaretle girmesinin nedeni de Ahmedinejad’ın Yahudi soykırımının araştırılması gerektiğini söylemesi ve bu soykırımın Filistinliler aleyhindeki politikalara meşruiyet sağlamasına izin verilmemesini talep etmesidir.
Bu iki konudaki itiraz, Siyonist lobilerin yönlendirdiği medya tarafından Ahmedinejad’a karşı kampanya açılmasına gerekçe oluşturmaya yetti.
Ahmedinejad konferans salonuna gelinceye kadar televizyonlarda, internet sitelerinde ve gazetelerde devam eden ağır saldırılar bir tek şeyi kanıtladı: ABD’nin temel değeri olan inanç ve ifade özgürlüğü bu ülkede en kolay terk edilebilecek ahlaki prensipten ibarettir!
Ahmedinejad’ın konuşmasını engellemeye çalışan Amerikan medyası, politikacılar ve üniversite çevreleri belki bu tavırlarıyla aslında gizlemeye ve bastırmaya çalıştıkları gerçeğin büyüklüğünü de göstermiş oldular.
İran Cumhurbaşkanı, Colombia Üniversitesi Rektörü Bollinger’ın hakareti karşısında onu böyle konuşmaya zorlayan medyatik baskıyı hatırlattı ve dostça davranmamasının bu baskıdan kaynaklandığını söyledi. Zaten Bollinger’ın da Ahmedinejad’a hakaretle söze başlamayı önceden planladığı ve bu sözleri söyleyerek kendi kariyerini güvence altına almaya çalıştığı hemen anlaşıldı.
Bu maceranın ortaya koyduğu sonuç şudur ki, Amerikalılar başkalarına ifade özgürlüğü talkını verirken kendi ülkelerinde bu ilkeye pek tahammüllü olmadıklarını ispatlamışlardır. Ahmedinejad’ın 11 Eylül 2001’de saldırıya uğrayan New York’taki İkiz Kuleler bölgesini (Sıfır Noktası) ziyaret etmek istemesine olumlu cevap vermemelerinin de nedeni bu olsa gerek.
Terörist faaliyetlerle adı bu kadar sık anılan Bush hükümetinin, 1979’daki İslam devriminden bu yana terörist faaliyetlerde bu kadar çok kayıp vermiş İran’ın cumhurbaşkanının 11 Eylül terör saldırıları alanında fotoğraf vermesine bile katlanamadı.
Colombia Üniversitesi’nde kurulan bir tuzak ve komploda hakaret sözleri işitmiş olsa da Ahmedinejad, konferans anına kadar günlerce devam eden boykot çağrılarının aksine binlerce öğrenci tarafından konferans salonunda ve üniversitenin bahçesinde Ahmedinejad’ın konuşmasını izledi. Amerikan medyası, Ahmedinejad ve İran aleyhindeki kampanyasına rağmen bu günlerce bu konferansı gündemde tutmaktan kendini alıkoyamadı. El-Cezire başta olmak üzere başka kanallar konferansı yayınladı.
Ahmedinejad, boykot çağrılarına ve ağır medya kampanyasına rağmen konferansta sözünü vicdanlara hitaben söyledi:
“Yahudi soykırımı Avrupa’da olduğu halde bu suçun cezasını ve bedelini neden Filistin’deki Müslümanlar ödedi ve ödüyor? Filistin neden işgal edildi, neden işgal devam ediyor?”
“Sizin silah depolarınız ağzına kadar nükleer silahlarla dolu olduğu ve biz bu tür silahlar edinmeyi de, kullanmayı da dinen haram saydığımız halde nükleer enerji üretmemize neden engel olmaya çalışıyorsunuz? Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, nükleer programımızda hiçbir sapma olmadığını son raporunda yayınladığı halde bu kurumu yoksayarak neden tehdit ve şantajla bize baskı uygulamaya çalışıyorsunuz”
“Geçmişimizde bu utanç verici suçun işlendiğine dair bir tek örnek olmamasına rağmen bizi atom bombası edinme ihtimaliyle suçlarken, siz bu kitle imha silahlarını defalarca kullanmış ve geçmişi utanç tablolarıyla dolu bir ülke değil misiniz? Sizin tam destek verdiğiniz ve silahlandırdığınız Saddam, İran’a saldırdığı savaş boyunca defalarca bizim askerlerimize ve kendi halkına karşı kimyasal silahlar kullanmış olmasına rağmen biz bir kez olsun aynı silahla karşılık vermemişken bizi nükleer silah edinmekle suçlamanızın propagandadan başka bir değeri var mı?”
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Amerikan medyasının ağır kampanyasına karşın gerçekleri dinlemeye hazır Amerikan kamuoyuna ulaşmayı başarmış görünüyor. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada da hayati gerçekleri dile getirdi ve konuşması BBC başta olmak üzere uluslararası kanallarda canlı olarak yayınlandı.
Ahmedinejad’ın New York seyahati dolayısıyla Amerikan yönetiminin en çok korktuğu şeyin gerçeklerin ortaya çıkması olduğunu anlamış olduk.
Bu olayda İranlıların Amerikalılara sorduğu soru şuydu: Madem Ahmedinejad, “zalim bir diktatör”, neden konuşmasından ve onun sözünü dinlemekten bu kadar korktunuz? Neden konuşmasını engellemeye çalıştınız?
Kendiniz davet ettiğiniz bir konuğa hakaret ederek propaganda ve psikolojik savaş tekniğini kullanmaya neden bu kadar büyük ihtiyaç duydunuz?
“Zalim bir diktatör”ün söyleyecek ne sözü olabilir ve samimi vicdanları nasıl ikna edebilir?
Amerikan kamuoyunun, Ahmedinejad’ı işitmemesi için çıkarılan medyatik gürültünün amacı neydi?
fikritakip