Ahmet Altan: Halk Orduyla Çatışır
Ordu, AKP ile böyle çatışırsa, bugün AKP'nin yüzde 30 oyu var desek, halkın üçte biri yani 20 - 25 milyon insanı karşısına alamaz. O zaman o halk da orduyu karşısına alır..
Ahmet Altan Aktüel'e konuştu:
Türkiye "her zamanki gibi" yine çok hassas bir dönemden geçiyor. Hrant Dink cinayetiyle başlayan süreç, seçimden önce Kuzey Irak'a girme planları, terör saldırıları ve toplumdaki kamplaşmanın şiddetlenmesiyle devam ediyor. Birçok insanın kendini saf tutmak için yol ayrımında hissettiği bu dönemde, gazeteci - yazar Ahmet Altan "Üçüncü Dünya Savaşı, Türkiye'den çıkabilir" yazısıyla bir anda dikkatleri başka bir yöne, çok yüksek sesle söylenmeyen bir tehlikeye çekti: "İç savaş!" Telaffuz edilmesi bile tüyler ürperten bu konuya ilişkin soruları yanıtlayan Ahmet Altan çok endişeli ama uzun vadede de iyimser!
- "Üçüncü Dünya Savaşı, Türkiye'den çıkabilir" başlıklı yazınız büyük yankı uyandırdı. Fransız Le Monde Gazetesi ve Alman Stern Dergisi de yazınızı yayımladı
İnsanlar bir türlü tabloyu net göremiyor. Çünkü insanları yaşama biçimleriyle sınıflara ayırdılar: Bir, hiç Batılıya benzemeyen, kapalı, entelektüel zevkleri gelişmemiş bir kesim var. Bir de çok Batılı gözüken, iyi eğitim almış bir kesim ama durdukları yer, görüntüleriyle tutarlı değil. Daha Batı'ya yabancı gibi duranlar Batı'ya, AB'ye doğru ilerlemeye çalışıyor. Batı'nın doğal müttefiki gibi gözüken, onun en azından estetik değerlerini, edebiyatını, eğitimini paylaşan kesimse Batı'ya düşman gözüküyor. Bu insanların tüketim ve yaşama biçimlerine bakarak işin içinden çıkamazsınız, üretim biçimlerine bakmak lazım. Bugün Batılı gözüküp Batı'ya düşman olan kesim -ki onlara Kemalist ya da ulusalcı da deniyor- aslında büyük ölçüde üretimden kopuk. 800 bin kişilik ordu, bürokrasi, onların yanında yer alan aydınların çok büyük bir kısmı yani bu hareketin belkemiğini, hatta gövdesini üretim dışı bir kesim oluşturuyor. Diğer grup ise üretimin içinde...
Bugün AKP'nin özellikle sağlam bir ekonomik temeli var: Anadolu'daki üretim yapan güçlerÜretim yapanlar, kaçınılmaz olarak üretimi dünyaya satmak ve dünyadan mal almak zorunda olduğundan şecereleri, yaşama biçimleri ne olursa olsun, Batı'nın değerlerini paylaşıyor. Üretim dışı olanlar ise, biraz da hayatın kendilerini dışarıya itmesinden endişe ettiklerinden Batı'nın tüm değerlerine, demokrasiye, hukuka karşı çıkıp üretim dışı bir iktidar anlayışını sürdürmek istiyor. Bütünleşme üretim ve paylaşım üzerinden oluyor. Orada kendilerine yer bulamayacaklarından korkuyor ve zannediyorlar ki Türkiye'nin içinde bir set kurarlarsa dünyanın Türkiye'yle bütünleşmesini önleyebilirler. Bunu önleyemezler, Türkiye dünyanın bir parçası. Ama bunu önlemeye çalışırken, burada çok kanlı sonuçlara yol açabilirler. Bundan çok endişeliyim.
HALK ORDUYU KARŞISINA ALIR
- Kimse sizin kadar açık söylemiyor bunları
Endişemin temel nedeni, ordunun tutumu; siyasete karışmakla kalmıyor, en azından görüntüde bir partinin silahlı propaganda birliği gibi davranıyor. Yani ordu halkın oylarıyla seçilmiş iktidardaki bir siyasi partinin yasalar çerçevesindeki davranışlarına karşı tavır alıyor. Bu çok tehlikeli! Ordu, dünyadaki bütün ülkelerde "bizim ordu"dur, halk kendi ordusu olarak görür. Ordu kendi halkının bir kısmına rakip olamaz. Ordu, AKP ile böyle çatışırsa ki bu çatışmanın yasal hiçbir nedeni yok; bugün AKP'nin yüzde 30 oyu var desek, halkın üçte biri yani 20 - 25 milyon insanı karşısına alamaz. O zaman o halk da orduyu karşısına alır, çok kötü olaylar olur. Emekli generaller birkaç politikacı görüp çok kolay sindirebileceklerini zannediyor. Ama o politikacıların arkasında halkın büyük bir kısmı var. Meseleyi sadece başörtüsüne indirgersek de, CHP dışındaki tüm partilerin seçmeni bütünleşir, başörtü konusunda ordunun yanında durmaz.
- Ortam gerçekten çok gergin
Yakın tarihimizde asla görülmeyecek bir şey oldu: Bir subayı dövdüler. Subayları koruyan sadece silah ya da ceza değildir, ülkelerindeki insanların o orduyu kendi ordusu olarak görmesidir. Bir tür kutsallığı, dokunulmazlığı vardır ordunun. Bizde subaya el kalkmaz. Bir toplantıda subayı dövdüler. Çünkü çok büyük bir ihtimalle subay da onlara çok kibar davranmadı ve rakip bir siyasi partinin adamına davranır gibi davrandı. Orduyu artık siyasi rakip gibi görüyorlar. Bu en korkunç tehlikelerden biri
"Orduyu siyasi parti haline getiriyorlar"
- Askeri yekpare bir yapı olarak düşünmek doğru mu?
Generaller şunu fark edemiyor: General, ordunun ideolojisini yapan insandır. Bir subay grubu var ama bir de astsubay ve er grubu var. Erler, astsubaylar bugün AKP'nin gövdesini oluşturan yerden çıkıyor. Bunlar o insanların çocukları, kardeşleriBu ikisini karşı karşıya getiremezsiniz. Bu solcuları asmaya, Aleviler'i sindirmeye veya Kürtler'le savaşmaya benzemez. Çok büyük bir tehlike! İkincisi, ordunun içindeki ilişkileri de bilmiyoruz. Bu da çok tuhaf! Geçenlerde İsmet Berkan yazdı; Genelkurmay Başkanı, Finlandiya Büyükelçiliği'nde gazetecilerle konuşurken diyor ki: "Kürt meselesi 1990'lardaki gibi bir durumda değil, asla da öyle olmayacak." İki saat sonra Genelkurmay Başkanı'nın söylediğinin tam tersi bir bildiri konuyor Genelkurmay Başkanlığı web sitesineYa Genelkurmay Başkanı iki saatte bir fikir değiştiriyor ya da orduda kendisini tehdit edecek bir başka güç var. İki ihtimalin de sonucu iyi olmaz! Ayrıca ordu hiç üretim yönünden bakmadığı için AB ile Türkiye'nin kaynaşmasını önleyebileceğini sanıyor. Ordunun AB'den korkmasının nedeni şu; Türkiye AB ile bütünleşirse, buraya demokrasi ve hukuk gelir. O zaman ordu siyasete karışamaz. Siyasete halkın oyunu alan insanlar karışır.
Ordu siyasete karışırsa, halkının bir kısmıyla rakip duruma gelir. Bu iç savaş demektir. AKP hatalıysa, halk bu hataları seçimde değerlendirir. Seçimden korkuyorsan, kendi halkından korkuyorsun demektir. Bu halkın çok büyük kesimi üretim nedeniyle dünyayla kaynaşmış vaziyette. Ayrıca bu demokrasiyi önleyeceğim derken bütün hukuk sistemini mahvediyorsun. Bir ülkede seçim yapılabiliyorsa, çok büyük bir problem yoktur. Ama askeri hataları düzeltmek imkânı çok elde değildir. Türkiye'de özellikle generaller çok siyaset konuşuyor ama Türkiye'nin asıl konuşması gereken askeri mevzular.
- Hangi askeri konular konuşulmalı?
Çünkü orada büyük hatalar var. Bizim bir karakolumuz basıldı, iki kişi gelip 15 kişiyi vurdu, 7'sini öldürdü ve biri kaçtı. Bu konuşulmalı! Bütün yollarda mayınlar patlıyor. O mayınları önleyecek alet olmasına rağmen neden o aletleri daha yeni kullanmaya başladık? Ordu siyasetle ilgileneceğine, kendi çocuklarını korumakla ilgilenmeli. Neden askerlerimiz ölüp duruyor? Resmi rakamlara göre Cudi'de sadece 35, Gabar'da 100 PKK'lı varmış. Ordu oradaki 35 ya da 100 kişiyi yakalayamadığı için Türkiye'nin bütün siyasi dengesi alt üst oluyor, ordu kalkıp Kuzey Irak'a girmeye çalışıyor. Oraya girmek demek çok daha fazla çocuk ölecek demek! Ayrıca Kara Kuvvetleri'ne ait bombalar nasıl oluyor da emekli generallerin kurduğu örgütlerin eline geçiyor? Kara Kuvvetleri'nin cephaneleri çalınır mı? Böyle şey olur mu? Bir emekli binbaşının evinde C3 bombaları, kanas suikast silahları ne arar? Bunlar hangi komutanın zamanında kayboldu? Türkiye bunları konuşmalı. Ama onun yerine, her şeyin usulüne uygun gittiği siyaseti konuşuyoruz. Ordunun bunu konuşmaya hakkı yok. Orduya ne? Bütün dengesini bozacak Türkiye'nin. Türkiye iç savaşa gidecek diye ödüm patlıyor.
aktuel