Abdurrahman Dilipak
Aileyi Ve Toplumu Tehdit Eden Eşcinsellik
Derin Gerçekler
Geçenlerde İstanbul’da bir aile forumu yapıldı.
Aynı zamanda Muhammed Binici’nin eşcinsellerle ilgili, yeni çıkan kitabının tanıtımı vardı.
Bu konuda ve aile konusunda aslında söylenecek çok şey var.
Bu sorunların temelinde AHLAK sorunu var, Cahillik var. Sebep ise FITRAT’IN BOZULMASI. Fırtat’ın bozulmasında yine en büyük sebep AHLAKSIZLIĞI MEŞRULAŞMASI ve ÖZENDİRİLMESİ, yaygınlaştırılmasının yanında, BESLENME ve HAYAT TARZI’dır.
Meşrulaştırma, önce YASA ile oldu.
ZİNA zaten suç değildi.
“VERGİLENDİRİLMİŞ KAZANÇ KUTSAL” olunca Matilt hanımefendi(!?) de KUTSAL KAZANÇ sahibi olmuştu.
Artık bizim de “KUTSANMIŞ FAHİŞE”miz vardı!
Bir adım sonrasında da bir ilimizde yıllar önce KURBAN kesilerek, TEKBİR SESLERİ ile GENELEV açıldı.
Bugün geldiğimiz noktada, önce ZİNA, ŞİKAYETE BAĞLI SUÇ kapsamına alındı ve ardandan NAS’dan uzaklaşıldı ve suç olmaktan çıkartıldı. TOPLUMSAL CİNSİYET perdesi altında CİNSİYETSİZLEŞTİRME OPERASYONU gerçekleştirildi.
KİMLİK KARTLARInda Cinsiyet tanımı olarak GENDER yazıldı.
LGBTIQXP+ yazdırılabilir hale geldi. Artık Kimliklerde KADIN-ERKEK AYIRIMI yok.
ANNE-BABA, DEDE-NİNE, HALA-TEYZE, AMCA-DAYI, GELİN-DAMAT DA YOK artık.
KİŞİ, ŞAHIS, FERD yok BİREY var.
O da, DİN, AHLAK, GELENEK, BİYOLOJİK CİNSİYETİNDEN BAĞIMSIZ, “GENDER” DİYE TANIMLANAN “GENOM” BİR NESNE’yi ifade ediyor.
TRANS HUMANİZM projesi kapsamında Z KUŞAĞI , BİYOLOJİK İNSAN için TARİHİN SONU’nu ifade ediyor. NEURALİNK ile birlikte, Z KUŞAĞI sadece “Alfabenin son harfi“ değil, aynı zamanda ULUSLARARASI SİSTEME DİRENENLER için ZOMBİ KUŞAĞI’nı ifade ediyor.
NESNE olan “insan” artık “insan” olarak değil SİBORG olarak tanımlanacak ve NESNELERARASI İLETİŞİM’in NESNE’si olacak.
500 milyon NESNE yanında, sayısız AVATAR, HUMANOİD, KLONOİDlarla birlikte yaşayacak.
Artık yeni dünyada PORTAKAL AĞACINDA KARANFİL KOKULU SARIMSAK yetiştirebilişiniz ya, kök hücreden sentetik insan embriyosu üretildi ya, insanat çifliklerinde siber kuluçkalarda “insan” da yetiştirilecek, GEN MÜHENDİSLİĞİ ile.
Gen implantı ile artık tavşan gibi üreyen, koyun gibi büyüyen, sincap gibi beslenen, insan gibi düşünen canlılar üretmek mümkün.
Sperm ve yumurtasız tam insan embriyosu modeli geliştirilmiş. Yeni kurulacak dünyada yeni Tanrılarımız olacak. Hatta biz de ''tanrı'' olabilecekmişiz. Yeni siber cennette din, ahlak, günah, suç ve ceza da yok. Emek maliyeti de yok artık, robotlar görecek o işleri.
Atomaltı parçacıklarla MADDE’nin yapısını değiştirebiliyoruz. Ve sınırsız bir enerji var evrende. Yani anlayacağınız enerji maliyeti de yok.
NANO CHİP ile üretilmiş Kuantum Bilgisayarlarla geliştirilen YAPAY ZEKAnın bir üst versiyonu olan NATO TÜP’lerla çalışan KUANTUM FİZİĞİ, MANTIK ve MATEMATİĞİ üzerinden çalışan YAPAY BİLİNÇ ile tüm Bilgisayarlar, BIG DATA’lar, HAYVAN’ların BEYNİ, BİTKİLERDEKİ GİZLİ DATA herşey online erişime açık olacak.
Birileri YERYÜZÜNDE BİR CENNET ve ÖLÜMSÜZ BİR HAYAT vadediyor da, şu fazlalık olan 7,5 MİLYAR ÇÖP İNSANdan nasıl kurtulacaklar, onların derdi de bu. Onların SIFIR ATIK dedikleri, İnekler gibi çevreyi kirleten, ÇÖP İNSAN’lar.
Siz, “SOKAK KÖPEKlerinden nasıl kurtuluruz” diye birbirinizle tartışırken onlar da ŞU SOKAKLARDAKİ KALABALIKLARdan nasıl kurtuluruz hesabı yapıyorlar. KÖPEKlerden nasıl kurtulacağınıza bundan sonra yasalar ya da siz değil, YAPAY ZEKA karar verecek.
İsterseniz sorun GPT4-Omni’ye o size söylesin.
Mevlana ya da Eflatun’un AVATAR’ını çağırın, onlar bu konuyu tartışsın ve size sonucu söylesinler.
Sahi siz kim oluyorsunuz ki?
Onlar karar verdiklerinde zaten onu yapacaklar, size mi soracaklar. İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ya da LANZAROTE’Yİ SİZE Mİ SORDULAR. Yoksa bunlara siz kendiniz karar verdiğinizi mi sanıyorsunuz. Biz bunlar olurken, gözümüz açık ve uyuyorduk. Aklımızı, kalbimizi, midemizi işgal ettiler. Siz hala Tanklarla düşman askerlerinin topraklarımıza girmesini mi bekliyordunuz!?
Büyülü yeşil kağıtları verince toprak da alıyorlar, vatandaşlık ta. TÜRKİYE YÜZYILINA BÖYLE GİRİYORUZ. Siz göklere bakın. “İstikbal göklerdedir”. Uzay’a gidiyoruz, uzaya, Bak İHA’mız SİHAmız var. Ama dikkat önünüzdeki çukura düşmeyin de. Aaa, kuşa bakın kuşa.. Oyunuzu alanlar Cüzdanınızdaki parayı da çalmasınlar sakın! AMAN DİKKAT. YA HU, CİNSİYET YOKSA, SİZ HANGİ EŞCİNSELLİKTEN SÖZ EDİYORSUNUZ. Artık biz AKIŞKAN ve DEĞİŞKEN bir cinsiyete sahibiz.
Devlet bu kara lekeyi alnımıza çaktı. EŞCİNSEL EVLİLİK mi dediniz, evlenen iki kişiden biri, cinsiyet değiştirsin, evlilik devam ediyor. Al sana eşcinsel evlilik. Sakallı imam, ben kadın hissediyorum kendimi derse, görevden alabilecek misiniz. O onun özel hayatı!
İpin ucunu kaçırdık ve sanırım geç kaldık. Şimdi yine de zararın neresinden dönebilirsek orası kardır.
Bakın, İNTERNET başımızın belası. WiFi ile heryer büyük gözaltında.
G. ORWEL’in dediğinden fazlası oldu. Wifi’ler bir silaha dönüşebilir ya da bir ajana.
BioResonanceile beynimiz ve karaciğer fonksiyonumuz manipüle edilebilir.
BİO HACKER’ler, artık heryede herkese ulaşabiliyor.
Akıllı telefonlar, akıllı evler, akıllı otomobiller, akıllı işletmeler, ofisler üzerinden hayati tehdit de sözkonusu, hormonal dengelerimizin manipüle edilmesi de. Mesela Ostrojen salgınız artırılırsa, cinsel saldırganlık da mümkün, teşhircilikde, kadınsı ya da erkeksi davranışlar da provake edilebilir.
Bütün endüstriyel gıdalarda gıda kimyasalları var.
Bu kimyasalların bir çoğu Karaciğer fonksiyonlarını radikal şekilde kalıcı ya da anlık olarak dönüştürebiliyor. Ostrojen salgısı çok yaygın. Bütün Tavuklarda östrojen var. HOROZ civcivler çıkar çıkmaz öldürülüyor ve yeme dönüştürülüyor. Zaten hayvanlara yapılan aşılar, verilen ilaçlar, aynen bize geçiyor. Yediğiniz çiftlik balıkları da hep dişi, Isıl işlemle erkek yumurtalar öldürülüyor.
O hayvanların yedikleri yemler de hormonlu.
Bitkilerdeki zirai zehirler, gübreler ve geni ile oynanmış tohumlar, hormonlar..
Chemistrail ile tepemizden püskürtülen pislikler, çevre kirliliği sonunda Hava, su, toprak üzerinden bize geliyor.
Yavaş yavaş öldürülüyoruz.
Aslında, cinsel kimliğimizin dönüştürülmesinde tarım, hayvancılık ve endüstriyel gıdalar, gıda kimyasalları, ilaç, kozmetik en büyük etken.
O sporlar, o moda akımlar, filimler, müzik, sanatsal etkinlikler, eğlence sektörü, tekstil, kozmetik, makyaj ürünleri hepsi, cinsiyetsizleştirme lobisinin emellerine hizmet ediyor. Yasa onları koruyor. Akademi onları destekliyor, “uluslararası sistem” onları himaye ediyor ve onlardan yana. STK’lar onlara hizmet ediyor, iş dünyası onlarla birlikte hareket ediyor. Basın da zaten“parayı verenin çaldığı bir düdük”.
Siyaset onlardan yana, yargı onlardan yana, yasama onlardan yana, hal böyle olunca bürokrasinin de siyasetin arka bahçesine sığınan ya da siyasete geçiş için cemaat ve STK’ları sıçrama tahtası olarak kullanan, popülist “çakma kanaat önderleri”nin peşine takılan kalabalıkların sesi çıkmıyor. Bunu Gazze konusunda da gördük.
İstanbul sözleşmesinden çekildik dediler, çekilmediler. UN WOMAN geldi, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote ve CEDAW’ı AİHM ile birlikte bir bütün olarak ele aldı. Biz de UN WOMAN’a, DSÖ ye gelen ve gelmekte olan yeni kuruluşlara dadiplomatik dokunulmazlık, Vergi ve Yargı muafiyeti tanıdık. Dahası, tüm kurumlarla doğrudan ve dolaylı işbirliği imkanı verdik. Bugün UN WOMAN GREVİO’dan çok daha güçlü şekilde faal.
“Çalışan kadın” kampanyaları ile, bir yandan işsizlik artıyor, bir yandan emek arzı artınca emek ucuzluyor, öte yandan bir ailede iki kişi çalışırken, öteki aile işsiz. Zaten robotik sistemler, rekabet edebilmek için daha kaliteli emek talebi yerine robotik sistemler tercih edilince, iki maaşlı ailelerde bile gündüz bakım evine bırakılacak çocuklar için kaynak sıkıntısı çekilince çocuk yapmaktan vazgeçtiler.
Boşanmalar patladı, evlenme yaşı yükseldi.
Devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı düştü.
Boşanan kadın evli kadından daha özgür hissetmeye başladı kendini.
Çile’den uzaklaşıp, Hedonist bir akıl hayata yön vermeye başlayınca herkes herşeyi deneylemeye başladı.
Alkol, uyuşturucu, eğlence, sex partileri, eş değiştirme seansları, dinden uzaklaşma öyle bir noktaya geldi ki, Laiklik’ten de öte, önce “Deizm” dediler, Ateizm’den döndüler, kalabalıkların çoğu dini artık “BİREYSEL bir kültürel aidiyet” olarak görüyor. Neye inanacaklarını şaşırdılar. Asistematik AGNOSTİK oldular psikolojik bunalım arttı ve intiharın eşiğine geldiler.
Sadece karı koca ayrılmadı, ergin yaştaki gençler ailelerinden koptular.
Onlar tam bu yaşta Sex ve uyuşturucu ile tanışıyorlar.
Köylü, şehirli, okumuş, işçi ya da zengin, dindar ya da laik çocuğufarketmiyor.
Aynı çukura yuvarlanıyorlar.
Eş cinselleri kurtarmak ayrı bir konu.
Sinek ve bataklık örneğinde olduğu gibi, önce bu bataklığı sulayan kanalları kesmek gerek.
Yoksa sel gibi artarak gelen bu tufan karşısında tekil örneklerle kendimizi avutursak, göze yaklaştırılan kibrit çöpü gibi, arkasında yanan bir ormanı görmeyebiliriz.
Önce başta iktidar ve muhalefeti ile siyaset ve onun emrindeki bürokrasi, devletin temel unsurları yasama, yürütme ve yargı olmak üzere, aile, okul, cami-cemaat, iş dünyası, STK, Media, Akademi biz hepimiz suçluyuz.
Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır.
AGARTHA’nın da arkasında HABAT’in önünü almazsanız, Uluslararası sistemin peşinde ilerleyecek olursanız, Domuz ağılında malaklarını emziren Domuzu emmek için ağılın kapısında 3 çeyrek asırdır bekleyen “koyun” gibi beklemeye devam edecek olursak haber veriyorum, gelecek günler geçen günleri aratacak.
Çocuklarınızı Metaverse’de, ya da Astral yolculuklarında, LucidDream’larda kaybederseniz, onlar geri dönseler bile ruhsuz birer canlı cesed halinde size dönmüş olabilirler.
Tehlikenin farkında mısınız?
Şimdi içimizdeki kendini “ıslah ediciler” olarak gören “bozguncu beynnsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye düşünmemiz gerek.
Şimdi Tevbe etme zamanıdır.
Biliyoruz değil mi,
“haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır”.
“Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir”.
“Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir”
Selam ve dua ile.