Hasan Karakaya
Akit’e taşlı saldırı... Bunlar Ülkücü olamaz!
Hepinizin duyduğu ve bildiği gibi, önceki gün, bir “saldırı”ya uğradık...
Akşam saatlerinde başlayıp, “4 saat” süren “kuşatma ve saldırı” esnasında,“binamız taşlandı, otomobillerimiz parçalandı, atılan taşlar yüzünden 2 arkadaşımız hastanelik oldu...”
Bu “saldırıyı baştan-sona yaşayan biri” olarak söylüyorum... O saatlerde,“tarihi filmler” geldi gözlerimin önüne...
Hani, filmlerde görürüz ya; bir “kale” vardır ve etrafı “düşman askerleri”ile kuşatılmıştır!..
“Kaleyi ele geçirmek” isteyen düşman güçleri; sürekli “top” atmakta,“surlarda gedik açmaya” çalışmaktadır... Bir kısmı merdiven kurup,“surlara çıkmaya” çalışmakta, bir kısmı da “kale kapısı”nı kırabilmek için“öküz başı” ile vurmaktadır!..
Kaledekiler ne yaparsa yapsın, mecburen “savunmada” kalmaktadır!.. Önceki gece; işte tam da bu “sahne”leri yaşadık!..
Adeta “düşman askerleri” tarafından çevrildik ve “4 saat boyu kuşatma altında” kaldık!..
“Pankart”lar açıldı!..
“Slogan”lar atıldı!..
“Bildiri”ler okundu!..
“Taşlar, mermer parçaları ve yumurtalar” atılıp, hem binamıza, hem otomobillerimize zarar verildi... Kimi göstericiler “demir parmaklıkları sökmeye”, kimi de “demir parmaklıklar üzerinden atlayıp, binamıza girmeye” çalıştı!.. Bu arada, “2 arkadaşımız”ın da, “kafaları yarıldı” ve hastanelik oldular!..
4 saat boyunca yaşadığımız manzara, özetle buydu...
POLİS, MÜDAHALE ETMEDİ
Peki, ya “polis”ler?..
Bizim “can güvenliğimizi sağlamak” gibi bir görevleri olan polisler, bu saldırılar esnasında, maalesef “kıllarını” bile kıpırdatmadılar!.
Bırakın “el”le müdahaleyi,
Bırakın “kol”la müdahaleyi,
“Kıl”larını bile kıpırdatmadılar!..
Adamlar “vurdular-kırdılar” ve hiçbir “müdahale”ye uğramadan, 4 saatin sonunda, eylemi sona erdirip, “kendileri” gittiler!..
Yani, bugüne kadarki eylemlerde “eylemcileri dağıtmak” için her türlü müdahaleyi yapan polis; “Akit’e saldıranlara” karşı, herhangi bir “dağıtma girişimi”nde bulunmadı!..
Onlar, “kendileri” gitti!..
Bu vesileyle, bize “yandaş” diyenlere de bir çift sözüm var...
Diyelim ki, biz “yandaş”ız...
Peki, polisin; “Hükümet yandaşı bir gazete”(!) konusunda çok daha hassas olması gerekmez mi?..
Oysa;
“Akit’e saldıranlar” konusunda hiçbir “tedbir” almayan ve saldırganlara adeta “özgürlük alanı” açan polis, Cumhuriyet Gazetesi önünde, adeta“etten duvar” ördü, gazetenin bulunduğu caddeyi trafiğe kapattı ve adeta kuş uçurtmadı!..
Dahası;
Gazete binasına hayli uzak bir yerde “protesto gösterisi” yapan insanlardan bazılarını “gözaltına” bile aldı!..
Özetleyecek olursak;
“Cumhuriyet’e tam bir koruma” uygulandı, “yandaş” denilen Akit’e “linç”uygulanması için ise, adeta göz yumuldu!..
Bu durumu bir kenara not ediyor, “Basra harap olduktan sonra” gelen“özür”leri “iyi niyetli” bulmakla birlikte “geçmişler ola” diyoruz...
AKİT’E NİYE SALDIRDILAR?
Bütün bunlar tamam da, “saldırı”ya gerekçe yapılan “olay” neydi?..
Onu da izah edelim...
Bizim, “resmi” olarak bir tek “internet sitemiz” var..
Onun dışında; “bizim adımızı taşıyan” çeşitli internet siteleri ve “Facebook sayfaları” da bulunuyor.
O siteler ve sayfalarda bizim “haber”lerimize, “yazı”larımıza ve“fotoğraf”larımıza yer veriliyor.
Ne var ki;
Bu “internet sitesi” veya “Facebook sayfaları” ile uzaktan yakından hiçbir bağlantımız yok... Dolayısıyla, oralarda yayınlanan, herhangi bir “haber, yazı, fotoğraf” bizi ilgilendirmez...
Ama, işte bu “Facebook sayfaları”nın birinde; hiç de tasvip etmediğimiz“bir fotoğraf” yayınlanmış;
“Atatürk’ün bir fotoğrafı”.
İşte bu fotoğrafı gerekçe gösteren ve kendilerinin “Ülkücü” olduğunu iddia eden bir grup, başlarında “Ülkü Ocakları Fatih İlçe Başkanı” da olduğu halde, önceki gece gazete binamızın önüne geldiler ve “malum saldırı”yı gerçekleştirdiler.
Kendilerine; “O Facebook Sayfası ile bizim hiçbir ilgimiz yok!.. Siz yanlış adrese gelmişsiniz” desek de, dikkate almadılar!..
Demek ki; maksatları “üzüm yemek” değil, “bağcıyı dövmek”ti!..
Hadi dedik;
“Bir yanlış anlama da olsa, protestonuzu yapın, pankartlarınızı açın, bildirinizi okuyun ve dağılın!”
Dağılmadılar!..
“Duvarlarımıza astıkları pankartlar”a müdahale edince de, çılgınca saldırmaya başladılar!..
“Taş”lar, “yumurta”lar!..
Dakikalarca “taş yağmuru” altında kaldık!..
Sonuç;
2 arkadaşımız ağır yaralı, araçlarımız ağır hasarlı!..
Bu “taş ve yumurta yağmuru”na rağmen polisin hiçbir müdahalede bulunmaması ise hayli manidar!..
Sanki “çözümün bir parçası” değil, “saldırının bir parçası” gibiydiler!..
Bütün olan-biteni, İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Selami Altınok’a da anlattım... Hayli üzgündü...
“Soruşturma açtım” dedi;
“İhmali ve kusuru olanlar tesbit edilecek ve haklarında gereken işlem yapılacak!”
İnşallah, bundan sonra gelebilecek “muhtemel saldırı”lara karşı,“zamanında” tedbir alırlar!..
Çünkü, “son 36 saattir” artarak devam eden “tehdit” telefonları ve “ölüm”mesajları onu gösteriyor ki, “yeni saldırılar” yapacaklar!..
BUNLAR ÜLKÜCÜ OLAMAZ!
Gelelim, bu “provokatif” saldırıyı “Fatih Ülkücüleri’nin üstlenmesi”meselesine!.. Gelenler Ülkücü olduklarını iddia edip “Bozkurt” işareti yapsalar bile; ben, bu saldırının “Ülkücü işi” olduğuna ihtimal vermiyorum...
Tamam, “saldırıyı resmen üstlendiler” ama, ben hâlâ tatmin olmuş değilim... Onlar “tetikçi” olabilir, “piyon” olabilir, “maşa” olarak kullanılmış olabilir ama ben onlara değil, “arkalarındaki organizatörlere”bakıyorum...
Benim bildiğim Ülkücüler veya MHP’liler, böyle bir “saldırı” yapabilecek zihniyette insanlar değildir...
Hele de; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sürekli olarak, “Ülkücü”leri uyarıp; “Sokaklar karanlık!.. Sokaklardan uzak durun!.. Sokak çare değil”derken, Ülkücülerin, Akit gibi bir gazeteye saldırıda bulunması, hiç de anlaşılır bir durum değildir!..
Bir yandan “Ya Allah, Bismillah” diye slogan atacaksın, bir yandan da“Peygamber Efendimiz’e yapılan hakaretlere en sert tepkiyi gösteren” bir gazeteyi basıp, “taş yağmuru”na tutacaksın!..
Dedim ya;
“Bunlar Ülkücü olamaz!”
Hâlâ, “Biz yaptık” diye ısrar ediyorlarsa da, o zaman; bir zamanlar “Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslümanız” diyen bu gençlere sorarım: Siz hangi ara “Müslümanlık”tan çıktınız da, bugün kalkmış, İslâmiyet için;“Arabın dini” diye mesajlar atıyor, bizi de; “Defolun, ülkeniz olan Suudi Arabistan’a gidin!” diye “tehdit” ediyorsunuz?!?..
Hayır, bunlar “Ülkücü” olamaz!..
Bunlar, başka bir şey!..
Yoksa, çok mu iyi niyetliyim?..
Acaba; Ülkücüler “yanlış yollara” saptılar da, benim mi haberim yok!?!..
Sorarım; “9 Işık” prensipleri;
Bu saldırının neresinde?..
Bu gençler; Cenab-ı Allah’a, ne zamandan beri “Tengri” demeye başladılar?.. İslâmiyet, ne zamandan beri “Arabın dini” oldu?..
Gerçekten hayretler içindeyim!..
BÜYÜK FOTOĞRAFA BAKIYORUM
Açık ve net söylüyorum:
“Resmen kabullenmiş” olsalar bile, “Akit’e yapılan saldırı”yı Ülkücülerin yapmış olabileceğine hâlâ ihtimal vermiyorum...
“İşin içinde başka işler var!”
İşin içinde “başka hesaplar, başka plân ve projeler” var!..
Şu anda, “fotoğrafın parçaları”nı birleştirmeye çalışıyorum... Birleştirince, elbette “büyük fotoğrafı” görecek ve “Akit’i çökertme plânı”nın arkasında hangi “derin ve karanlık odaklar”ın bulunduğunu ortaya çıkaracağım!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bu saldırı, tam da “Peygamber Efendimiz’e hakaret”lerin zirveye ulaştığı günlerde yapıldı... Ve bu saldırı, “hakaretleri perdeleme” gibi bir amaca hizmet etti!.. Bunda da; maalesef “Ülkücü” oldukları iddia edilen kişiler kullanıldı!..
Bu saldırıyı gerçekleştirenlerin, kimlerle “bağlantı”ları vardır, hangi yayın organlarında “kanka”ları vardır, gayet iyi biliyoruz...
Bir gün onları da açıklarız!..
Ama mesele, bu kadar basit değil... Mesele, sadece “Akit’i çökertmek” ve“proje yayın organlarının önünü açmak” değil!..
Asıl mesele, “Türkiye’yi çökertmek!”
“Akit’in hedef seçilmiş olması, kesinlikle bir tesadüf (!) değildir!”
Akit, bugüne kadar “Türkiye’ye yönelik kirli plânlar”ın ve tüm “darbe girişimleri”nin önünde bir “set” gibi durdu... Oynanmak istenen “oyun”ları, yapılan “plân”ları, kurulan “tuzak”ları “deşifre” etti ve nice kirli operasyonu akamete uğrattı!..
O halde, “Akit çökertilmeli ve susturulmalı”ydı!..
Ne var ki;
22 yıllık yayın hayatı boyunca, nice “baskın”lara, “bombalı ve kaleşnikoflu saldırı”lara maruz kaldığı halde “susmayan” bu gazete; bundan sonra da susmayacak, “gerçekleri haykırmaya ve milletimizi bilgilendirmeye”devam edecektir!..
Ucunda “ölüm” bile olsa!..
Bir çift sözüm daha var:
Charlie Hebdo adlı “paçavra”ya yapılan saldırıyı protesto için kol kola yürüyen “dünya”dan; Akit’e yapılan saldırıyı da, hiç olmazsa “protesto”etmelerini istersek, çok şey mi istemiş oluruz?!?..
Yoksa, bizim de “ölmemiz” mi gerekiyor?
Ülkücüler, “saldırının gerçek sebebi”ni açıklayabilir mi?
*********************************************************
Hâlâ anlayabilmiş değilim...
“Ülkücü” olduklarını iddia eden kişiler, “yanlış adres”e geldiklerini bile bile “Akit’i protesto” ettiler... Bağırdılar-çağırdılar, slogan attılar!.. Hepsini kabul ediyor, anlayışla karşılamaya çalışıyorum... Peki, bu “taş yağmuru”neyin nesi?.. Demek ki; “protesto”ya değil, “linç” etmeye geldiler!..
Tamam, geldiniz de, sizleri; “kim veya kimler” gönderdi, “hangi odaklar yönlendirdi?” Akit’e gelirken, şunu hiç düşündünüz mü; “Charlie Hebdo dergisindeki karikatürlerle ortalığı karıştıran mahfiller, acaba bizi de Akit’e saldırtarak Türkiye’yi mi karıştırmak istiyorlar?”
Gerçekten öğrenmek için soruyorum: Böyle bir ihtimal, Ülkücüler’in aklına hiç geldi mi?.. Meselâ, “Üst Akıl”ın, bir “taşeron” olarak kullandığı “Paralel İhanet Çetesi”nin böyle bir “kirli plân”ları olabileceğini hiç düşündüler mi?..
Öyle ya; Paralel İhanet Çetesi, aylardır “medyaya baskı”dan dem vurup, bunu “Türkiye aleyhinde” kullanmaya çalışıyor... Akit ise, bırakın “baskı”yı, resmen ve alenen “baskın”a uğradı!.. Bu baskın esnasında, bizim de“karşılık” vereceğimizi, “ortalığın hepten karışacağını” hesaplıyorlardı... Ne var ki, “oyun”larını ve “hesap”larını yine bozduk!.. Onun için soruyorum; “Ülkücü” olduğunu iddia eden şahıslar, bu olayda bir “Paralel parmağı” olduğunu ve “Paralel’in oyununa geldiklerini” hiç düşündüler mi acaba?..
Bu saldırının, “Terör Devleti İsrail’in küstahlıkları”nı sergilediğimiz ve“Paralel’in ihanetleri”ni belgelediğimiz “haber ve yazılarımız”dan sonra yapılması kafamızda “soru çengelleri” oluşturdu!..
Bu sorulara cevap verebilirler mi?..
Ama “taş”la değil, “söz”le!..
yeniakit