AKP Kürt Sorununa Öncelik Vermeli
Gücünü iyice artıran AKP, Atatürkçülüğün oligarşi tuzağına düşmemeli. Erdoğan yeni dönemde öncelikle Kürt sorununa odaklanmak ve meclisteki Kürt varlığını iyi okuyarak soruna barışçıl bir çıkış yolu bulmak zorunda.
HOŞENK OSE
AKP Kürt sorununa öncelik vermeli
Görünen o ki, AKP lideri Tayyip Erdoğan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası Atatürk devletinin üç temel noktasını abluka altına alarak, emellerinin büyük bölümünü gerçekleştirdi. Bu durum Erdoğan'ın AB üyeliği konusunu, önceliklerinin başına koymasını sağladı. Erdoğan şu an başbakan ve partisi de meclis çoğunluğuna sahip. Meclis Başkanı Köksal Toptan da AKP üyesi. Erdoğan rakiplerine karşı 'zaferlerini', yakın dostu ve AKP'nin ikinci ismi olan Gül'ü en büyük hayali Çankaya Köşkü'ne çıkararak taçlandırdı. Başbakan böylelikle, Türkiye'yi 80 yıldır siyasi, hukuki ve kültürel söylemleriyle ulusalcı bileşenlerin altında birleştirmeye çalışan Atatürkçülüğün İslamcı yüzünü oluşturdu.
Derin devletle savaşacak mı?
Bu noktada bazı sorular sorulabilir. Acaba Erdoğan Atatürkçülüğün oligarşi tuzağına düşecek mi? Yoksa Atatürkçülüğün, 'Erdoğanizm' diye adlandırılabilecek düzeltilmiş bir versiyonunun doğumuna mı tanık olacağız? Acaba Erdoğan, Türkiye'yi laikliğine dokunmaksızın asrın ruhuna uygun biçimde inşa edecek reformist bir ajandaya sahip mi? Yoksa sorun sadece bir iktidar çekişmesi mi? Peki başbakanın, bir televizyon açıklamasında Türkiye'yi boğmaya çalışan geleneksel güç odaklarına işaret etmek amacıyla söz ettiği 'derin devlet'le sorunları bitti mi? Yoksa bu odaklarla mücadelesine başlayacak mı? Erdoğan'ın beslendiği halk desteğiyle birlikte Türkiye'yi iç ve dış krizlerinden kurtarma projelerinin başarı elde etmesi, siyasi İslam'ın sunduğu 'çözüm İslam' söyleminin gerçekçi bir tercümesi olarak görülemez mi? Acaba en belirgin özelliği fikri ve siyasi çeşitlilik ve farklılığı kabul etmek olan bir Türkiye Cumhuriyeti'nin doğumunu görecek miyiz? Gül'ün yemin töreninde yaptığı konuşmada ifade ettiği üzere, Türkiye'nin milli, etnik, dini ve mezhepsel zenginliği, Atatürkçülüğün en önemli ilkelerinden biri olan 'Türkiye tek halk, tek din, tek bayrak ve tek dildir. Ne mutlu Türküm diyene' ilkesiyle çelişmiyor mu?
Gül'ün yemin törenindeki konuşması, İslamcı akımın 'kuşatması' ve bunun büyük devletlerin çıkarları üzerinde olumsuz etkide bulunup bulunmayacağına dair iç ve dış endişelerle ilgili olarak hem içeriyi hem de dışarıyı tatmin etmeyi amaçlayan mesajlar ve vaatlerle doluydu. Yeni cumhurbaşkanının konuşması, başta ABD, Avrupa, Rusya ve Arap âlemi olmak üzere tüm dünyada sıcak karşılandı. AKP'nin büyük halk desteği sayesinde yasama, yürütme ve devlet başkanlığını kontrol altına almasıyla aynı zamana denk gelen bu dikkat çekici uluslararası sıcak karşılama, Erdoğan'ın ordunun ortaya koyduğu engellerle mücadelede Türkiye'yi kendi gündemine uygun olarak yeniden düzenleme yönündeki çabalarına ve politikalarına destek olacaktır.
Şöyle bir varsayım var: Erdoğan 'bir adım geri iki adım ileri' politikası izliyor. Erdoğan'ın generallerin öfkesini dindirmek amacıyla geri adım atacağına, özellikle de Kürt sorunuyla ilgili reform projesini tehlikeli süreçlere sokacağına dair büyük bir korku var. Erdoğan, Kürt sorununu çözmek konusunda başarısız olduğu geçen yıllar boyunca ispatlanmış olan ordunun iradesini ve görüşünü örnek alırsa Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürt bölgelerinde kendisine oy veren gizli 'müttefiklerini' kaybedecektir.
Çözümsüzlük AB üyeliğine engel
Ayrıca PKK, AKP hükümetinin geçen döneminde tek taraflı ateşkes ilan ederek, partinin ekonomi politikalarının başarılı olmasına destek sundu ve dolayısıyla olumlu bir iklim yaratmıştır. Zira savaş ortamı, ne kadar güçlü olursa olsun kalkınma projelerinin bitmesine yol açar. Dolayısıyla Erdoğan, Türk treninin Avrupa rayından çıkmaması ve Türkiye'nin yeniden krizlerin göbeğinde yer almaması için, Türkiye meclisindeki Kürt varlığını doğru okumalı ve Kürt sorununa bir çıkış yolu bulmaya çalışmalı.
Kürt vekiller cumhurbaşkanlığı oylamasında Gül'e oy vermeyi reddederken, 'Gül'ün ajandasında Kürt sorununun çözümü için hiçbir proje bulunmadığına' vurgu yaptı. O halde ülkenin içine düşeceği şartların sorumluğunu sadece Erdoğan üstlenecektir. Zira Türkiye Erdoğan'ın reform yanlısı hayallerinden korkunç bir kâbusla uyanabilir. Asker kaybettiği siyasi ve anayasal mevzilerine dönebilir ve bekasını bir asır daha meşrulaştırabilir. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 2 Eylül 2007)