Abdurrahman Dilipak
Aldatıldık ey halkım...
Derin Gerçekler
Biz ilk kez resetlenmiyoruz.
Kemalizm bir GlobalReset hareketi idi. Çok kısa bir dönemde, Çanakkale savaşı ile başlayan süreçte, 3 yıl iki ay gibi bir zamanda bir imparatorluk tasfiye edildi gitti. Biz o kadar sürede İstanbul’da bir mahallenin kentsel dönüşümünü bile yapamıyoruz.
Tabi iş Cumhuriyetle başlamadı. Lale devri ile başladı. Daha geriye giderseniz Kanuni ile başladı. Bizans’ın saray entrikaları, bizde saray oluşmaya başlayınca oraya da sirayet etti. Fuzuli'nin “Selam verdim rüşvet değuldür deyu almadılar” diye başlayan Şikayetnamesi o günleri anlatır. Elbette bir çok güzellikler de vardı ama Lale Devri sonrası kötüler iyileri sarayda boğmaya başladılar.
O mevsim hazan mevsimi idi, biz saltanatımızın zirvesinde iken, gemilerimizin direkleri gümüşten, yelkenleri ipekten iken Endülüs'e ağıt yakıyordu kardeşlerimiz. Horosan beylikleri dağılıyordu, Babür Şahlığı yıkılıyordu. Bizde ise VIP takımı, Lale devri çocukları, saray uleması, sermaye sahipleri “iç bade, sev güzel, varsa aklı şuurun” havasındaydı.
Bu size neyi hatırlatıyor?
Sonra Osmanlı, Glastnost ve Preestroikası yani Yeniden Yapılanma, Revizyonizm, Restorasyon dönemi, “yıktık haneyi, eyledik viran” ya, gidip haşa kendini “Mülkün sahibi” zanneden “Zıllullah” makamında avanesine “kullarım” diye hitap eden, halkın kendine “Gavur Padişah” dediği padişahımız, çareyi batılı reçetelerde bulmuştu.
Bakın, Abdulhamid, 2. Mahmud’un biyolojik torunudur, Mustafa Kemal, 2. Mahmud'un bir bakıma manevi torunu sayılır. A
bdulhamid'in Manevi Kuvvesi'ne atfen 7 tarikatın postunda oturur hikayesi vardır. O işler şimdi daha kolay oldu; 7 tarikattan iş verdiğin, kaynak aktardığın 7’sini çağır, seninde postun olsun. Kaz gelecek yerden post esirgenmez.
2. Abdulhamid Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı, 113. İslam halifesi.
31 Agustos 1876’da taht’a geçti, 27 Nisan 1909 da indirildi.
Abdülmecid 31. Osmanlı padişahı ve 110. İslam halifesidir. 2. Mahmud'un Bezm-i Alem Sultan'dan olan oğludur. Tanzimat Fermanı'nı ilan ettiren odur.
2 Temmuz 1839 tarihinde tahta çıktı, 25 Haziran 1861'de 38 yaşında veremden öldü.
Abdülaziz, 32. Osmanlı padişahı ve 111. İslam halifesidir.
2. Mahmud ve Pertevniyal Valide Sultan'ın oğlu, Abdülmecid'in kardeşidir. Abdülaziz 25 Haziran 1861 tarihinde kardeşinin ölümü üzerine, 31 yaşında iken tahta geçmiştir. 30 Mayıs 1876’da taht’tan indirilip öldürülen son padişahtır. Bundana sonra göreve gelen 2. Abdülhamid'tir.
Mustafa Kemal’in yaptıklarının hemen hemen tamamı 2. Mahmut döneminde başlatılmış işlerdir. Zaten bir kısmı Osmanlı'da mevcuttu. Kemalistler İslami, dini olanı yasakladılar. Yoksa Latince de vardı daha önce, şapka, batılı giyim kuşam, ölçü-tartı, takvim, Laikleşme de o dönemde başladı. Örfi Hukuk, Şer’i hukukun önüne geçti. Usulen, Şeyhülislama “ya kelleni gönder, ya da fetvayı” deniyordu. Tek parti döneminde de yaşadı bu toprağın çocukları.
Kemalist devrimler, Tek Parti, tam bir “Resetleme” hareketi idi. Din, tarih, gelenek herşey resetlendi. Harf devrimi yapıldı, Tevhid-i Tedrisat ile eğitim reformu yapıldı, Laiklik uygulamaları ile din irtica, dindar mürteci ilan edildi., Açık oy-gizli tasnifle seçimler yapıldı, kanuna göre karar veren değil, verdiği kanun karar olan mahkemeler kuruldu. Resmi ideoloji dinleştirildi. Olan oldu. Ve hala o günlerin tabusu olan kavramlar ve kurumlarla yönetiliyoruz. Türkiye halkı, 19.YY'ın sonundaki savaş yıllarında , Kapitalizm, Komünizm ve Faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla yönetiliyor. Bunların değiştirilmesi teklif bile edilemiyor.
Saltanatın kaldırılması tamam da, Osmanlı topraklarında da 1919’da mesela Kars İslam Cumhuriyeti ilan edilmişti. Cumhuriyet ilanı da yeni değildi. Ankara'nın Başkent olması da Osmanlı Meclisi Mebusanı'nın devamı olmasındandır. Hilâfet zaten büyük ölçüde işlevsiz hale getirilmiş, yerine Şeyhülİslamlık makamı getirilmişti. Halife olması gereken zat’a halk, “Gavur padişah” diyordu. Mason Şeyhülislamlar da vardı. Kadınlara Seçme Hakkının Tanınması Kars İslam Cumhuriyetinde gerçekleştirildi. Hem de 18 yaşındakiler için. Laikliğin Anayasaya girmesinden söz ediliyor da, Türkiye hiçbir zaman gerçek anlamda laik olmadı, ya da Osmanlı'da Katolikler için Laiklik her zaman vardı. Ecevit’in “Gardrob devrimi” dediği Şapka ve Kıyafet Devrimine Osmanlı'da gerek yoktu, çünkü herkes istediği gibi giyiniyordu. Kıyafet zorlaması ise aslında bir devrim filan değil, zorbalık idi. Tekke, Zaviye ve Türbeleri Kapattılar, en büyük türbeyi anıtkabir diye Mustafa Kemal'e yaptılar.
Milletlerarası Takvim ve Saatin, Yeni Rakamların Kabulü ve Ölçülerde Değişiklik falan hikaye, İslami ve İslam geleneğinde olanı yasakladılar. Gregoryen, Jüllien sistemini getirmek marifet değil. Kaldı ki onlar zaten Hristiyanlar tarafından kullanılıyordu. Soyadı, Lakap ve unvanların kaldırılması, aslında kimliklerin gizlenmesi, kim kimdir belli olmaması için düşünülmüş bir projeydi. Harf inkılabı dinle, tarihle, gelenekle toplumun bağını kesmek, köklerinden kopartmak için düşünülmüştür. TDK, TTK bunun için kuruldu. “Eskiyi unut, yeni yolu tut” diyorlardı. “10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan” diyorlardı, “Kanla irfan”la kurdukları rejimde din kişisel planda vicdanlarda, toplumsal planda mabedlerde yer bulabilecekti ancak. Türk Yurdu, Türk Ocakları, Halkevleri, Moiz Kohen, Lazaro Franko, Aleksander Güsberg, Agob Dilaçar, Dikran Çerçiyan, Şimon Zwi vd. Şimdi de Global bir Reset tehdidi ile karşı karşıyayız. Her yerden, her yönde saldırıyorlar. Din, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız BİREY’lerden oluşan GENDER diye tanımlanan GENOMlardan oluşan SIBORGlara dönüştürülmüş, Human 2 olarak kodlanan Nesnelerarası iletimin bir parçası olacak olan Humonoid’lerde oluşacak toplum 5’in endüstrisi için Industry4’ü hazırlıyorlar.
Seçimden önceki kur ile bugünkü kur aynı değil. O zaman biri bize yalan söyledi. Ve biz de yuttuk. CoVID ve mRNA öncesini hatırlayın, bir de bugünü, ölüm rakamlarına bakın, reel rakamlara bakın. Biri bize yalan söyledi. Seçim öncesi ölüm rakamlarına bakın, bir de bundan sonra açıklanacak rakamlara bakın. Biri bize yalan söyledi. Faiz haramdı, bugün helal mi oldu. Şimşek öncesi ve Şimşek sonrası. Biri İngilizce sordu, o Kürtçe cevap verdi ama biz bir şey anlamadık.
Hay Allah, yeni Dışişleri Bakanı ile Sağlık Bakanı aynı aşirettenmiş. Ve Sağlık Bakanı'na üstün başarı ödülü olarak Medipol’e 4 milyar 834 milyon lira teşvik verilmiş. Koca, şanslı bir adam. mRNA uygulanan tüm dünyadaki sağlık bakanları ne yapacağını bilmezken o ödüllendiriliyor. Öte yandan nihayet, elhamdülillah Türeciler Almanya’da ve birkaç ülkede daha hakim karşısındalar. Haklarında açılan hem hukuk hem de ceza davaları var. Şimdi onların işbirlikçileri, onlara alkış tutanlar, siyasi emellerini ve şahsi menfaatlerini onların şahsi menfaatleri ile tevhid edenler düşünsün.
Mediadaki, meslek örgütlerindeki, STK’lardaki Akademilerdeki şakşakçıları düşünsün. Siyaset, Bürokrasi, iş dünyasındaki ve yargıdaki zihniyet ikizleri düşünsün. Tabi din günündeki hesapalaşmamız ayrı, eğer itiraf edip, tazmin edip, tevbe etmezlerse. Dün neredeyse Nobel’e aday gösterilen “Muhteşem Türk” diye lanse edilen bu iki BİREY sadece ABD’de 600.000 insanın ölümünden sorumlu. Tüm dünyada ölümünden sorumlu oldukları insan sayısı, muhtemelen 1. Dünya savaşından, 2. Dünya savaşından, soğuk savaştan daha fazla insanın ölümünden sorumlu ve bu ölümler, sakat kalmalar, kısırlaştırma ve sakat doğumlardan sorumlu olanlar Musolini’den, Hitler’den, Mao’dan, Stalin’den daha büyük bir iş başardılar (!?) GlobalReset çetesi için, işledikleri cinayetlerle. Sahi, dün bize kafa tutan, meydan okuyan, bize bilimden söz edenler neredeler şimdi. Özür dilemeyi düşünüyorlar mı?
Dün dinlemediniz, barı bugün şu iklim, Karbon ayak izi yalanına, Chemistrail uygulamalarına, Performans Pass'ına, tek para sistemine, 5G cinayetine, DSÖ nün yeni komplolarına alet olmayın. Bir gün bu insanlar uyanır ve bunun hesabını sorar sizden.
Selam ve dua ile.