Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

'Allah' depremin neresinde!?

Derin Gerçekler

İmar yolsuzluğu, tarım alanı, Hollanda su üstünde. Tek suçlu müteahhit değil belediyecilerin DEĞİL. mal varlığına bakın, politikacı ve bürokrat suç ortağı. Tarım alanlarını, fay hattı üstünü İmara açanlar kimler. Sadece müteahhitleri halkın önüne atarak, Günah keçileri ile bu cinayeti geçiştiremeyiz.

Öldüren ve diriltecek olan da Allah’tır. Herşey Onun bilgisi ve iradesi içindedir. Ancak bu olanların çoğu Onun rızasına uygun işlerin sonucu değildir. Başımıza gelen bütün felaketler, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri, bizim yanlışlarımız ya da bir imtihanın gereğidir. Biri zulüm yapmadan nasıl cehenneme girecek, biri ona karşı direnmeden nasıl cennete gidecek. Kim bu dünyada ne kadar mutluluk üretirse, cenneti o kadar mamur olacak. Kim doğrudan ve dolaylı olarak ne kadar acıya sebeb olursa, cehennemi o kadar yakıcı olacak. Herşeyi gören, duyan, bilen bir Allah var!

Evet! “… Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minellahu teala”. Allah ölümüze dirimize rahmet etsin.

Bu memlekette aydın-okumuş geçinen bir çok kişi AMENTÜ seviyesinde, İMAN’ı bırakın, BİLGİ sahibi bile değil. Onun içinde bir çok kimse olanları bu pencereden görmüyor, yorumlamıyor.

Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmeyecek mi idi. Hani bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilirdi. Lut kavminin başına gelenleri hatırlayın, Nuh kavminin başına gelenleri hatırlayalım. Orada da çocuklar da vardı. Bunların ölümüne sebeb olan zalimlerin isyan ve ihmalleri o akibetin sebebi oldu. Biz masumların kurtuluşunun sebeblerini üretelim, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın.

Bu fitne, uyanışa vesile olacak Tevbe için bir ibret dersi, şefkat tokatı, bir şok olamaz mı? Bu felaketin temeli, o inşaatın daha temelleri atılmadan, bir takım imzalar atılırken atıldı.

Bütün bu olanların KADER, RIZIK ve ECEL ile ilişkisi, ne neden düşünmüyoruz!

Deprem olmuş, hala kardeş kardeşle konuşmuyor. Bu deprem alanında hırsızlık yapanlar kim? Realty Show’lardaki rezillikleri görüyorsunuz. Bakın bu depremin maddi sebebleri var, manevi sebebleri var. Manevi sebebleri kimse konuşmuyor. O lüks, kibir, ihtişam, o servetin nasıl elde edildiği, nasıl israf edildiği, o evlerin bir çoğunun nasıl işret, kumar günah evlerine dönüştüğünü kimse konuşmuyor. Sahi, bu kadar cahillik, bu kadar ahlaksızlık nasıl oldu. Okul, aile, toplum, polis, istihbarat, bunlar olurken neredeydi. Bunlar bir anda olmadı. Büyükler götürürken, bunlar da onlara imrenmiş olmalı. O büyükler(!?) de bu bataklıktan beslenmiş olmalı. Tetikçiler, troller, provakatörler, fahişeler bu yapılardan besleniyor olsalar gerek.

Sahi, “Anne” olmayı aşağılayan o Feminist sosyetenin, kadın hakları savunucusu örgütlerinin, deprem bölgesinde logolarını neden görmedik. Neredeydiler? Yabancı fonlar para göndermedi diye mi gelmediler!?. Parfüm kokan, sıcacık 5 yıldızlı otellerin lüks salonlarından çıkıp toz toprak için soğuk gecelerin alaca karanlığında ceset kokuları ve şen kahkahalar yerine ağlayan anne-baba, çocukların hıçkırıkları arasında ne işleri vardı değil mi? Şehirler artık ceset kokuyor. İnsanlar aç.. Şen kahkaha sesleri duyamıyorsunuz. İsraf edilen lüks sofralar kurulmuyor artık.

Kimileri bu ortamda hala “göçmen düşmanlığı” yapıyor. Kimi müteahhit düşmanlığına döndürecek bu işi. Suçlu Türk mü, Arap mı, Kürt mü, Suriyeli mi’den önce gerçekten suçlumu, değil mi ona bakmak gerek. Hatta o insanları bu şekilde örgütleyen Mafia babaları, sakın sizin ırkınızdan olmasınlar. Uyuşturucu mafiası, beyaz kadın ticareti yapanlar, kumar mafiası, ihale mafyası hepsi ötekilerin işi mi? Suçun oluşmasında müştereken ve müteselsilen suçlu olanların tamamına karşı aynı şekilde davranmıyorlar, kendi yakınlarınızı himaye etmeye çalışıyor olursanız, siz de o suçun parçası olursunuz ve sorumluluğunuz, günahınız katlanır. İnsanlar iyi ve kötü günde ayrı ayrı imtihan ediliyorlar ki, gerçek yüzleri ortaya çıksın. Biz iyi günde de, sabreden ve şükredenlerden olalım. İyi şeyler yapalım, güzel söz ve hikmetle kendi nefsimizi terbiye edelim, sonra da, insanları Hakka ve hayra çağıralım. Kibirle, “ben” diye, geleceğe dair, sahip olmadığımız güç ve imkanların sahibiymiş gibi davranmayalım. Allah onları o sözleri ile imtihan eder.

Elbette, “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır”, tabi aklımızı başımıza toplarsak. Olanlardan ders alır, tevbe edersek, ama değilse beterin de beteri var.

Depremin olduğu bu coğrafyanın TeoPolitik özelliği hakkında kimse nedense bir çift söz söylemedi. Ne diyanet, ne cemaat. Bu kelimelerin hepsi bu bu coğrafya ile ilgili. Mehdi, mesih, Deccal, Dabbetül Arz, Emanet sandığı, Melheme-i Kübra, Armagedon.. Kimse “Yuhanna vahyi”nden sözetmiyor. HAARP kadar “Amik ovası” gündem olmuyor. 2 deprem oldu, birinin yönü GAP, öteki Kudüs’e dönük. Bu bölge Arz-ı mev’ud coğrafyası, yani Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanı içinde.. Yarın bu olayların benzeri Kudüs, GAP, İstanbul, İzmir’de de yaşanabilir. Sonunda Kader, Rızık ve Ecel boyutunda yaratılıştan gelen zaman içinde vadesi dolan her ne var ise o gerçek olacak.

Bu depremden ilk kurtarılması gereken Adalet! Ve sonra Akıl ve Vijdan.. Bunlara sahip çıkalım ki cahillerden ve zalimlerden olmayalım. Haksızlıklar karşısında susanlardan olmayalım. Kolonu kesen adama ses çıkartmazsan bu ev başına çöker. Hayır da, şer de olsa, olan herşey Allah’ın iradesi içindedir. (Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minellahi teala) Şeytan da, Mafia’da, Fahişeler de Allah’ın iradesi içindedir. Bu zalimler Şeytanların zihniyet ikizidirler. Onları da Allah yarattı. Onlar ve onlara destek verenler ve onlar karşısında sessiz kalanlarda da suç ortağıdır. Biz Allah’ın rızasına talep olacağız. İyilik olunca kendi eserleri, yanlış giden şeyler ise Takdir-i ilahı. Kelime-i tevhidin yarısını okursanız ya da “sarhoş olduğunuz zaman namaza yaklaşmayın” ayetinin başını unutup, sadece ikinci yarısını okursanız bu Allah’a iftiradır.

Her hangi bir milletin yok edilmesi için, mutlaka Atom bombası veya uzun menzilli füzelerin kullanılması gerekmez. Maarifin seviyesini düşürün, sınavlarda kopya çekilmesine, soruların, çalınmasına, tezlerin alınıp satılmasına, rüşvet ve torpille diploma teminine sebeb olan bu yolları açmak yeterlidir. Bunlar olursa, hastalar bu tür doktorların elinde ölür. Binalar, bu tür mühendislerin elinde çöker, para bu tür ekonomistlerin ve muhasebecilerin elinde kaybolur, insanlık bu tür din görevlilerin elinde ölür. Adalet bu tür yargıçların elinde kaybolur. Maarifin çöküşü milletin çöküşüdür.”(Alıntı) Evet, siyaset bu tür insanların elinde, maslahat üretmez, ehliyetsiz ve liyakatsız insanların elinde sorun çözmekten çıkar sorun üretir. Sivil toplum ve media siyasetin elinde oyuncak olur. Aklımızı başımıza toplayalım, Tevbe edelim, Devleti ve bir takım kamu kurumlarını övelim derken, halkın kurduğu örgütleri rakip olarak görenlerden, millete efendilik ve efelik taslayanlardan olmayalım. “Hayrunnas men yenfaunnas”. Siyaset Hakka ve halka hizmet meselesi olarak, Tevazu gerektiren bir hizmet vesilesidir. Kim ki, halka tepeden bakarak, kendini mülkün sahibi olarak görürse ve birileri de Allah’ı unutup onların peşine takılırsa Allah’ın gazabı bir şekilde onlar bulur. Biz nimet verilenlerden olalım, gazaba uğrayanlardan değil. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 391 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar