Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Allah'tan Ümit Kesilmez!

Bugünlerde daha çok duyuyorum, bu memleketin hali nice olarak, nereye gidiyoruz? İslam dünyası, Gazze, Doğu Türkistan, dünya nereye gidiyor? Allah da ipini bırakan insanlara soruyor soruyor, “Fe eyne tezhebun” (Bu gidiş nereye!)

Herşey Allah’ın bilgisi, iradesi altında meçhul olmayan bir gelece doğru gidiyor.

Siz Allah’dan “Ya Rab zalimleri cezalandır, onları kahret” demiyor mu idiniz, işte öyle oluyor. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye düşünmemiz gerekmez mi idi, böyle derken. Allah (cc) bunu bizim ellerimizle yapmak ve yine bizim ellerimizle mazlumlara yardım etmek istiyordu. Biz bu görevi yapmadık. Biliyorsunuz “haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır”. Onları yakacak ateş, o sessiz kalanlara da dokunacaktı. (Hud 113)’de ne buyuruluyordu: “Allah’dan başka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz. (Ey îmân edenler! Yaptıklarına rıza göstermek sûretiyle ya da başka şekillerde) zulmedenlere (asla) meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur”. Hadi Global resetçilerin, Uluslararası sistemin, TransHuman’cıların, İklimcilerin, Chemstrailcilerin, “ıslah edicileriz” diye gelip, “bozgunculuk yapanlar”ın peşine takılın. (Taha 135)’i hatırlayın “De ki: ‘Herkes [geleceğin kendilerine getireceği şeyi] ümitle beklemektedir; öyleyse siz de bekleyin, bakalım; çünkü kimlerin düz yolu seçtiğini ve kimlerin doğru yolu bulduğunu yakında göreceksiniz!”

Allah da o zalimleri birbirinin başına musallat etti ve aynı zamanda o zalimleri yakacak olan ateş zalimler karşısında susanlara da dokunmaya başladı. Yani işin ucu bize de dokundu. Duamız gerçekleşmiş oldu.

Hatırlayın (Tevbe 14-15)’de ne buyurdu Allah (cc): “Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”.

Biz Allah’ın ipine tutunur yardımlaşacak olursak bize yardım edecek, Kitap’ta buyurduğu gibi onların birbirlerine yardım etmelerine izin verilmeyecek ve (Melekler o kâfirlere şöyle der): “- Ne oldu sizlere, (azabdan kurtulmak için) yardımlaşmıyorsunuz?”

Ah! Kardeşlerim, güç ve kuvvet sahibi Allah’tır. Ona sığının ve Ondan yardım isteyelim. Onların atom bombaları var, onlar uzayı işgal ettiler, onların çok paraları var, sizin ise “ol” deyince olduran “öl” deyince öldüren, kadiri mutlak, kadere, rızga ve ecele hükmeden bir Allah’ımız var! Kim daha güçlü, onlar, o uluslararası sistem dedikleriniz mi, biz mi? Biz gücümüzün farkında değiliz. Hasbunallah!

Kitab’da bize ilginç bir uyarılar var, İns ve Cinleri işledikleri yüzünden zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına dost yapabileceği gibi, onları birbirine musallat edebileceği haberini de veriyor. “… İşte biz, asî insanlarla cinleri böyle birbirinden faydalandırdığımız gibi, zalimlerin bazısını bazısına, kazandıkları işler sebebiyle idareci ve hâkim yaparız” diyor ve devamında Onları birbirine musallat edeceğini söylüyor. Öyle ya, böyle olmasaydı zaten yeryüzü fesada uğrardı. (Hac 4)Onlar ki; haksız yere ve sadece: Rabbımız Allah’tır dedikleri için yurtlarından çıkarılmışlardır. Şüphesiz ki Allah; insanların bir kısmını diğerleriyle bertaraf etmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok anılan mescidler yıkılır giderdi. Allah; kendisine yardım edenlere elbette yardım eder”.

(Enam 130), “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugünle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? “Kendi aleyhimize şahitlik ederiz” derler; dünya hayatı onları aldatmış oldu ve (âhirette) kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler

Unutmayın, eğer siz Uluslararası sistemin zalimlerini dost edinirseniz, Allah da onları size karşı birleştirir. (Saffat 25)’de deniliyor ki: “Onlara azarlayıcı bir hitapla: “Ne oldu size; azaptan kurtulmak için neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?” Allah (cc) dilemedikçe o kafirler de bir araya gelemez..

(Nisa 25)’deki şu soruya ne cevap vereceğiz din günü, sorulduğunda? Dersimizde çalıştık mı? “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz”?

Yaratanımız, (Ali İmran 103-104)’de şöyle buyurdu “Bir ateş çukurunun kenarındaydınız, oradan sizi O kurtardı. Allah, âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”. Dikkat zalimler, bu emre uyanları her zaman cezalandırdılar, tıpkı, Raşit halifelerimiz ve Isırıcı meliklerin peşinden giden Halifelerin mezheb imamlarımıza yaptıkları gibi.

Kelle alacak, hesap soracaksanız, önce, Hz. Yusuf gibi, kendi nefsimizi tezkiye etmeden hesaba çekeceğiz ve sonra da kendimizden ve en yakınımızdan başlayacağız, adaletten sapmadan, haddi aşmadan, zalimler arasında ayırım yapmadan, yakınlık sebebi ile birileri görmemezlikten gelmeden, zalim babamız, annemiz, kardeşimiz de olsa, çocuklarımız da olsa yapmak gerek bu işi. “Adil Şahidler Olmak” böyle bir şey. Değil ise bu batılı hakla perdelemek için gibi münafıkça bir şey olur.

Evet, karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Allah bize şah damarımızdan daha yakın. Ona ulaşmak, gerçekten iman edenler için zor ya da uzak değil.

(Rad 11)’de bize ne deniyordu: “Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara (kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak) bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O’na karşı koruyabilecek kimseleri yoktur”. Bu konuda liderlerinize, örgütünüze, Şeyhinize güvenmeyin. Mehdi, Mesih gelecek, sizi kurtaracak, böyle bir kurtuluş yok. Peygamberler ve Azizler, insanları Hakka çağırırlar, yoksa “Kalpleri çeviren yalnız Allah’tır”. . Siz günah işlemeye devam edeceksiniz, biri gelip sizi kurtaracak, böyle bir kurtarıcı yok. Cumaya gittiniz, Hac’ca Umre’ye gittiniz, birilerinden tövbe aldınız “Töbe” dediniz bu efsunlu kelimeyi söylediniz diye bütün günahlarınız silinecek öyle mi? Dikkat edin Şeytan sizi/bizi Allahla aldatmasın! (Necm 39) da ne deniliyordu; “insanları için yalnız kendi yaptığının karşılığı vardır” ve o da “Misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah ölçüsünde tastamam verilecektir. (Zilzal 7-8) de şöyle denmedi mi “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

Kurtuluş için Allah’ın ipine sarılacak, üzerimizdeki haram para, makam, mal, makam gibi o her ne ise ondan Kurtulmak için haksız edinimi sahibine iade edeceğiz, tekrar yapmamak üzere tevbe edeceğiz. Kul hakkı ile Allah’ın huzuruna çıkmayacağız.

Gelin, vakit çok geç olmadan, iş işten geçmeden, kalplerimiz mühürlenmeden tövbe edelim. Ve bilelim ki asıl sorun bizim cahilliğimizle ilgili, zalimliğimizle, korkaklığımızla, ihtiraslarımız, kibrimizle ilgili.

Bana “hırsızın hiç mi suçu yok” diyorlar. O 2. Planda, biz haram para, mal biriktirirsek, haram mal günahkarları davet eder. Şeytan onlara kapıları açar. Onun. İçin “bir sadaka bin musibeti defeder denmiştir. Bir günah’ta, bin fasık, kafire ve Şeytan’a, zalimlere, hırsızlara davetiye çıkartır.

Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Bilelim ki, hayır da şer de, Melek de, Şeytan da, İns ve Cin de Allah’ın iradesine tabidir. Biz O’nun rızasına tabi olalım. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer olabileceği gibi, Allah onda hayır murat etmiş de olabilir. Allaha birilerinin servet ve iktidarını, gücünü artırarak da ona bu verdiklerini gazab vesilesi yapabilir, bir takım musibetler de ikaz, ve bir takım ahvali şahsiye’ye müteallik günahlarımız için bir kefaret ya da ikaz anlamına gelebilir. Zira, bazan bir musibet bin nasihad’tan daha etkili olabilmektedir.

Şeytan’ların bağı çözülürken, Ramazanın ruhaniyetine bürünüp, Şeytan taşlamaya hazır mıyız, Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Haacerin kendine gelen Şeytanı taşladığı gibi. Sahi siz Hac’da size gelen şeytanı mı taşlıyorsunuz, yoksa Hz. İbrahim’in Şeytanını mı taşlıyorsunuz. Yoksa onun yaptığı gibi, kendinizde gelen Şeytanı mı taşlıyorsunuz? Bir yanlışı düzeltmek istiyorsak önce kendi nefsimizden ve sonra yakınlarımızdan başlayarak, Resulullahın veda haccı hutbesinin ardından, Riba ve kan davası ile ilgili yaptığı gibi. Selam ve dua ile.

mirathaber

Bu yazı toplam 274 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar