İbrahim Karagül
Ama bunları hep söyledik..
Bazı bilgiler, altında imza olan yazışmalar bizi hem aydınlatıyor hem haklı çıkarıyor. Her ne kadar "Wikileaks operasyonu"yla ilgili soru işaretlerini daha çok önemsiyorsak da, yıllardır burada yazılan bazı gerçeklerin o notlardan çok daha kapsamlı bilgiler içerdiğini görmek beni bile hayrete düşürüyor.
Böyle olunca da, bugünküler gibi "üçüncü sınıf" bilgilerin değil çok daha hassas, mahrem bilgilerin de bir gün sızabileceği düşüncesi heyecanımı artırıyor. Ayrıca, şahsıma karşı kullanılan itibarsızlaştırma, değersizleştirme kampanyasının ne kadar haklı olduğunu bugünlerde daha iyi anlıyorum. Bütün dikkatlerimizi gerçekleri aramaya yoğunlaştırdığımız için bunları algılamakta ihmalkar davranmışız.
Paylaştığımız acı şeyler de vardı. Mesela işkence uçakları gibi. Türkiye dahil, bir çok ülkede varolduğu iddia edilen gizli sorgu evleri gibi. İnsan hakları konusunda dünyayı titreten ülkelerin nasıl bir terör, işkence ortaklığı yaptığı gibi. Kirli para trafiği, Afganistan'dan New York'a ulaşan uyuşturucu trafiğinde kimlerin eli olduğu gibi, dev miktarda paranın nasıl paylaşıldığı gibi, suikastler gibi.. Bir gün bunlar da çıkacak ortaya. O zaman gerçekten çok şaşıracağız...
İki konudan söz edeceğim bugün: Papa'nın Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişe nasıl karşı durduğu ve Etiyopya ordusunun Somali'yi işgalinin arkasındaki kirli pazarlıkları.
Wikileaks notlarında 2004 yılında kardinal olan, 2005'te Papa olan ve 2006'da Türkiye'yi ziyaret eden Papa 16. Benediktus'un, Türkiye'nin AB üyeliğine kesin olarak karşı çıktığı, bir Müslüman ülkenin AB üyesi olamayacağına inandığı belirtiliyor. Aynı yıllarda "O bir şahin" nitelemesiyle birlikte Ratzinger'in, Hristiyan Birliği çağrılarını, Türkiye'yi kesinlikle AB içinde görmek istediğine ilişkin sözlerini tartışırken bu bakışın Batı karşıtlığından kaynaklandığı suçlamalarına muhatap olmuştuk. Oysa Ratzinger, Bizans İmparatoru Manual II Paleologos'tan şu cümleleri alıntı yapıyordu: "Hz Muhammed, gayri insani ve şeytanca olanın dışında hiçbir şey getirmedi."
Karikatür krizinin ortamı alabildiğine gerdiği dönemlerde bu sözler AB Yüksel Temsilcisi Javier Solana'yı bile ürkütmüştü. Bazıları buradan destek alarak Müslümanlara karşı kampanyalar başlatmıştı. O dönemde bunları sorgularken, tam da 21. "Yüzyıl Papası" demiş, İslam karşıtı kampanyanın derinliğine dikkat çekmiş, AB'nin bir medeniyet projesi gibi algılandığını ve Türkiye'ye kapıların açılmayacağını not etmiştik.. Şimdi notlar ortaya çıktı... Gerçekten de işin aslı böyleymiş...
2006 sonlarında 50 bin Etiyopya askeri Somali'yi işgal etti. Sızdırılan bilgilerde işgal projesinin ABD tarafından geliştirildiği, Etiyopya'ya bu ülkeyi işgal emri verildiği belirtiliyor. O günlere dönelim: 28 Aralık 2006'da "Abizaid bir ziyaretle kirli savaşı başlattı" başlığı altında CENTCOM generali John Abizaid'in 4 Aralık tarihli Etiyopya ziyaretine atıfta bulunarak bu kirli savaşı şöyle anlatmıştık.
Orta Asya ve Ortadoğu'dan sonra üçüncü cephe açıldı. Afganistan, Irak, Lübnan ve Filistin'den sonra beşinci savaş, en az Yemen kadar en az Basra Körfezi kadar, en az Doğu Akdeniz kadar önemli olan bir başka coğrafya'da, Doğu Afrika'da, Afrika Boynuzu olarak nitelene Somali'de başlatıldı.
11 Eylül'den hemen sonra Cibuti'yi askeri üsse dönüştüren, Kızıldeniz'i abluka altına alan ABD, yine terör ve El Kaide argümanını önümüze sürerek bir ülkeyi daha işgal ediyor. Ama bu sefer doğrudan değil, Somali'nin sınır komşusu Etiyopya askerleriyle. ABD tarafından eğitilen, silahlandırılan, finanse edilen Etiyopya askerleri Somali topraklarını işgal ediyor, bombalıyor, ABD donanması da denizden abluka altına alıyor. Haziran'daki çatışmalar sırasında ABD, İslamcı gruplara karşı terör gruplarına açıkça finans ve silah desteği verdi ve örtülü operasyonlarla bu çatışmada yerini aldı. Ama başarılı olamadı.
ABD, 1993 yılında Somali'ye binlerce askerin katıldığı kanlı bir operasyon yaptı. Korkunç bir facia yaşadı. Tam anlamıyla fiyaskoydu. Amaç, her zamanki gibi insani bir müdahaleydi! Oysa beş ABD firması Somali topraklarının üçte ikisini petrol ve doğalgaz sondajları için neredeyse kapatmıştı. Operasyon, bu şirketlerin çıkarlarını güvence altına almak için yapılmıştı.
Bütün Afrika'ya açılan ve ABD'ye karşı bir denge oluşturan Çin, Sudan'a 3 milyar dolarlık enerji yatırımı yaptı. Güney'den Kızıldeniz'e petrol boru hattı döşeyecekti. Asya'nın Sudan çıkarmasına ABD, petrol ve doğalgaz zengini Darfur ile cevap verdi.
Somali, tıpkı Yemen gibi, enerji güvenliği için kritik bir ülke. Başkalarının kontrolüne geçerse ABD'nin Afrika-Ortadoğu bağlantısı çökecek. ABD'nin Afganistan'ı işgal gerekçesi neyse, Yemen'i kontrol altında tutma gerekçesi neyse, Somali'yi kontrol etme gerekçesi de o.
1993'teki operasyon bir başka şekliyle tekrar başlatıldı, şirketlerin önü açılacaktı. Örtülü operasyonlara sonucu iç çatışma yeniden patlak verdi. Bu, büyük enerji savaşının ve jeopolitik oyunun yeni bir aşamasıydı. Ama hesap yine tutmadı. ABD karşıtı güçler kazandı. Somali'de ikinci hezimetti bu. Altı ay geçmedi. ABD bu sefer Etiyopya üzerinden saldırıya geçti.
Tereddüdü olanlar için bir not daha: ABD'nin Irak ordularını komuta eden General John Abizaid, bu ay Etiyopya'daydı. Birkaç gün sonra Etiyopya ordusu ABD ile birlikte saldırıya geçti. Ne ilginç değil mi? Tam da Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun Kenya, Sudan ve Etiyopya'ya gidip enerji anlaşmaları yapmasından sonra.
Bunlar işgal devam ederken yazılmıştı. Bazen iyi bir okuma, resmi belgelerden daha fazla şey anlatır. İzninizle bu kadarını bari söyleyelim...
Yenişafak