'Arap onuruna üç ağır darbe’

Meşhur “Arap Barış Planı”na göre, Arap devletlerinin İsrail’i cümleten tanımaları ve onunla ilişkilerini normalleştirmeleri için 1967 sınırları dahilinde -başkenti Doğu Kudüs olan- bağımsız bir Filistin devletinin kurulması gerekiyor; fakat bazı Arap Körfez devletleri, İsrail’in bu plana her zamankinden daha uzak olduğu bir dönemde İsrail’le ilişkilerini “normalleştirmekte” beis görmüyor. Gazze’de çocuklar İsrail’in kurşun yağmurunda can verirken, Batı Şeria’da Filistinlilerin evleri başlarına yıkılırken, Kudüs’e vurulan İsrail damgası derinleştikçe derinleşirken, mazlum Filistin’in imdat çığlığı yeri göğü inletirken, Birleşik Arap Emirlikleri (eşittir Suudi Arabistan), Umman ve dahî canımız ciğerimiz Katar, bu korkunç manzarayı öpüp başlarının üstüne koyarcasına, İsrail’i baş tacı etmek için birbiriyle yarışıyor. *** Umman, geçen hafta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ağırladı… Birleşik Arap Emirlikleri, geçen hafta İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev’i ağırladı… Katar, geçen hafta İsrail Jimnastik Takımı’nı ağırladı… Ne hafta ama! Londra merkezli Rai Al-Youm gazetesinin genel yayın yönetmeni ve yazarı Abdulbari Atvan’a göre utanç haftası; çünkü bu üç gelişme, “Arap onuruna üç ağır darbe”yi ifade ediyor. “Üç Körfez ülkesinden İsrail’in en kanlı ve en ırkçı hükümetine doğru bu aşağılayıcı normalleşme hücumu neden?” diye soruyor Atvan. Cevap, ama akla gelebilecek en alâkasız cevap, Umman gazetesi El-Vatan’ın manşetinde: “Barış, Umman’ın görev ve metodudur” Meğer Umman yönetimi “daha fazla kan akmaması ve siyasî çekişmelerin sonlandırılması amacıyla her zaman tarafların bakış açılarını yakınlaştırmaya çalışıyor”muş, zira “çok daha fazla hak ihlalinin yaşanmaması için barışın gücünü hikmetle kullanmayı hedefliyor”muş! İsrail’e ‘Araplar benimle her halükârda iş tutmaya hazır, demek ki bütün fenalıklarım yanıma kâr kalacak. Zulme hiç tereddütsüz devam!’ dedirterek mi durduracaklarmış hak ihlallerini? Çocuk katliamına varan İsrail saldırganlığını ödüllendirerek mi harekete geçireceklermiş barışın gücünü? Bir de “hikmet” diyorlar utanmadan! İsrailli yetkilileri ağırlayan Körfez devletlerinin, onlara “Bakın, sizi barışa teşvik etmek için iyi niyet gösteriyoruz. Bunun devamını arzu ediyorsanız Mescid-i Aksa’yı işgal siyasetinden vazgeçmeli ve 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletine razı olmalısınız. O yönde adımlar attığınızı görmezsek külahları tekrar değişiriz” mesajını verdiğini bilseydik ‘gene neyse’ derdik, ama nerdeee… *** Suudi Arabistan’ın Şarkul Avsat gazetesi yazarlarından Abdurrahman er-Raşid, Netanyahu’nun Umman ziyaretinin Arap basını ve halkları tarafından soğukkanlılıkla karşılandığını, bunun da Ortadoğu’nun eskisi gibi olmadığının ve bölgenin ne kadar değiştiğinin göstergesi olduğunu yazdı. “İsrail’in Körfez ülkelerinde siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda varlık göstermesi, yasak ilişki sürecinin sona erdiğinin göstergesi mi?” diye soran Raşid, Arapların İsrail ile normalleşmeye karşı olma kültürlerinin hâlâ derinliklerde varlığını koruduğunu, ancak bu faktörün bölgesel siyaseti yönlendirmede artık bir rolünün kalmadığını belirtti. Türkçesi: İlgili yönetimler, kendilerini, halkın bu hassasiyetine ‘zevahiri kurtarmak’ babında bile prim vermeye gerek duymayacak kadar güçlü hissediyor. Gün ola harman ola! *** İsrail’i ilk tanıyan devletler arasında yer alan, İsrail’le milyarlarca dolarlık alışveriş içinde olan ve bunu Mavi Marmara krizi sürecinde de devam ettiren, İsrail’in Mavi Marmara’ya kanlı saldırısı üzerine bozulan ilişkileri de anormal bir şekilde “normalleştiren” Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olduğumu hatırlatıp “Sen önce kendi devletine bak!” diyecek olan kimselere cevabımı da peşinen vereyim: Baktım, bakıyorum, bakmaya devam edeceğim inşaallah. Uyruklarımızı aşan bir mesele bu; Ümmet-i Muhammed’i de aşan bir insanlık meselesi. Karargazete

Bu yazı toplam 1097 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar