Aslını Unutmuş Arap Yazar Olunca..
Kendi değerlerini unutmuş,Arapların kime karşı kimle mucade ettiğini bilmeyen, sanki uzaydan birileri gelmiş bir yerleri işgal etmiş de el birliği ile kurtarmaya çalışıyormuşuz havası ile yazılmış bir ....
Kendi değerlerini unutmuş,Arapların kime karşı kimle mucade ettiğini bilmeyen, sanki uzaydan birileri gelmiş bir yerleri işgal etmiş de el birliği ile kurtarmaya çalışıyormuşuz havası ile yazılmış bir yazı.Bazen boş şeylerde okunur. Doluyu kavramak için(T.H.)
Erbakan'ın deneyimlerinden ders aldığı gözlenen Erdoğan, Arap-İslamcı partilerinde yokluğu hissedilen türden aydınlanmış-İslamcı tipte bir lider. AKP, Arap İslamcılar gibi sırtını sloganlara dayamıyor, geleceğe bakıyor
Araplar için en iyi Türkiye hükümeti
Laikliğiyle meşhur Türkiye'de, AKP'nin İslamcı seçmen kitlesinin desteğiyle kazandığı seçim zaferi, Arap ülkelerindeki İslamcı parti ve örgütler için bir ders teşkil ediyor; eğer niyetleri oy pusulası üzerinden başarı elde etmekse tabii. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın gerek başbakanlığı kazanması sonrası ordunun devirdiği Necmettin Erbakan'ın tecrübelerinden, gerekse İslamcılar ve siyasi yasaklılardan gelen 'tehdit'lere karşı cumhuriyeti koruyan Atatürk'ten ders aldığı söylenebilir. Erdoğan, Arap-İslamcı iktidarlarda yokluğu hissedilen, aydınlanmış-İslamcı tipte bir lider. Zira Arap-İslamcı iktidar anlayışı sırtını sloganlara yaslıyor, kimi zaman şiddete başvuruyor ya da gelecek için çabalamaktansa geçmişi uyandırmaya çalışıyor. Böylelikle, muhaliflerinde, onları sanki bir yüzleşmeye zorlarcasına korku uyandırıyor.
Sistemin sınırlarına saygılı
Umulan şu ki, Arap-İslam partileri, 2002'de iktidara yükselen ve sloganlarla oyalanmayan AKP'nin tecrübesinden ders alabilsin. Zira AKP oyalanmak yerine tüm vatandaşlarının yararını gördüğü güçlü bir ekonomi oluşturdu. Türk Lirası'nın dolara karşı değer kazanması ve borsanın hızla yükselmesi, vatandaşların güvenini gösteriyor.
AKP'nin zaferi, meclisteki 550 sandalyeden 341'ini alıp, Atatürk'ün partisi CHP'nin yüzde 21, aşırı sağcı MHP'nin yüzde 14'lük oy oranları karşısında oylarını yüzde 47'ye yükseltmesiyle, yani sadece rakamlarla değerlendirilemez. Bir iktidar partisinin 50 yılı aşkın bir süredir ilk kez oylarını artırması ve kavurucu sıcağa rağmen katılım oranının yüzde 80'i aşması da, Türklerin beş yıllık AKP iktidarının başarısına teşekkürü mahiyetinde görülebilir.
Seçim sonuçları, ordunun AKP hükümetine doğrudan müdahelesini zorlaştırıyor. Darbe dönemi artık bitti. Seçimle birlikte son bulan kriz ordunun 27 Nisan'da yayımladığı muhtırayla patlak vermişti. Ordu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığından dolayı laik rejimin bekasına dair duyduğu endişeyi dile getiriyordu. E-muhtıradan sonra muhalefetin kampanyası derinleşti ve Anayasa Mahkemesi'ne dava açıldı. Hal böyleyken, Erdoğan erken seçim düğmesine bastı ve belki de partisinin geleceğini riske atacak bir işe girişti. Ancak seçimi kazanmayı bildi.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Gül'ün adaylığına itirazların kaba ve bayağı bir yanı var. Genellikle söylenen, eşinin başörtüsü giymesiydi. Bu da laik demokratların ve ordunun demokrasisinde, kadına başörtüsü takıp takmamayı seçme hakkı tanıyan bir alan bulunmadığı anlamına geliyor.
Erdoğan başörtüsüne yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını istemiş, yüksek mevkilere önde gelen İslamcıları atamış ve zinayı hukuki ceza kapsamına sokmaya çalışmıştı. İslam'a bağlılığı barizdi ama, geçilmemesi gereken çizgilerin de farkındaydı. Birçok Arap İslamcı'nın tercih ettiğinin tersine, sistemin sınırları içinde kazanabilirdi. Bu bağlamda, Gül'ün adaylığını çekerek seçmene de kulak verdi.
AKP eşine az rastlanır ikinci zaferini kazandığında, Erdoğan kibirli ve kışkırtıcı davranmadı. Aksine, muhalefete el uzattı ve partisinin hukuk dahilinde işleyen sosyal, laik ve demokrat bir anlayışa sahip olduğunun teminatını verdi. Meclisin 30 gün içerisinde cumhurbaşkanını seçmesi gerekiyor; Erdoğan'ın muhalefet ve orduyu karşısına almadan, partisinden Gül yerine başka bir aday göstereceğini, böylelikle muhalefetin kendisine savaş açmasının ve olası ordu müdahalesini önleyeceğini tahmin ediyorum.
AKP 2002 seçimlerini kazandığında, yeni hükümetin, Araplar açısından şimdiye kadar gördüğümüz en iyi hükümet olduğunu söylemiştim. Erdoğan hükümetinin Araplarla dost, hatta müttefik olabileceği konusunda hâlâ aynı fikre sahibim. Arap hükümetleri, Araplar ve Türkler için faydalı olacak her konuda, Türk yönetimiyle işbirliği yapmalı.
AB ve Kuzey Irak zorlayacak
AKP'nin zaferi birçok sınavı da beraberinde getirdi: Öncelikle, muhafazakâr orta sınıf seçmenlerini güvenlerinin boşa çıkmayacağına ikna etmeli. Bu hükümet, AB yolunda etkin rol alacak, ancak Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan Avrupa merkez-sağ hükümetleri göz önüne alındığında, süreç durgunlaşacak gibi. Hükümet, üyeliğin ekonomik performansı kat kat artıracağını düşünerek, katılım sürecinde ekonomiyi inşa etmeye devam edebilir.
PKK'dan gelen terörist tehdit ve muhalefet partilerince desteklenen olası Kuzey Irak harekâtı da AKP'nin en zor sınavları arasında. Ne var ki böyle bir harekât, ABD'yle ilişkileri gerebilir ve Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtlerin terörist eylemlerinin yoğunlaştırabilir.
Ancak, Erdoğan geçen beş yılda makul sınırlar içinde kalarak, yönetiminin siyaset oyununu akıllıca oynayabildiğini kanıtladı. Arap İslami partileri bu deneyimden yararlanmalı
Londra'da İngilizce yayımlanan Hayat gazetesi,
Cİhad el Hazİn