"Ayakları Yerden Kesen Esaslı Bir Hamleydi"
Türkiye ve Brezilya, "İran, Türkiye'nin sınavıdır" diyen müeyyide yandaşlarını dünyanın gözü önünde adalet sınavına çekti.
Batı'da ve Türkiye'de daha Türk Dış Politikası - 101 dersini almamış bazı çevreler, Türkiye'yi batıdan uzaklaştıran bir dış politika izlendiğini iddia ederken, İran'ı "felç edici müeyyidelerin" Türkiye'nin Batı'ya bağlılık sınavı olduğunu dillendiriyorlardı. Onlara göre "İran, Türkiye'nin sınavıydı." Bakalım Türkiye bu sınavı geçebilecek miydi?
Türkiye bu sınavı geçemezse, Batı'dan kopmuş demekti.
Türkiye'ye NATO'nun kanat ülkesi muamelesini yapanların uydurduğu bir bağımlılık testiydi bu ve Türkiye'nin, işbirliğine dayalı, çoktaraflı bir uluslararası sistem arzusuna aykırıydı. Türkiye'nin kavramları, ilkeleri, formülleri olan, sistematik ve hayli öngörülebilir bir dış politikası varken münasebetsizlikti de.
Türkiye'nin yürüttüğü önleyici diplomasi, hem gereksiz müeyyidelere katılma gereğini ortadan kaldırdı hem de sınava çekecek ve sınava çekilecek taraflara karşılıklı olarak aniden yer değiştirtti. Bunun yerine, Brezilya'nın değerli katkılarıyla Türkiye, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle, "adaletinizi göreceğiz" diyerek müeyyide yandaşlarını dünyanın gözü önünde adalet sınavına çekti. İşin ucunda, yine yeniden vicdanlarda mahkum, uluslar câmiasında rezil olmak var.
Ayakları yerden kesen esaslı bir hamleydi.
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın imzacısı bile olmayan, elinde yüzlerce nükleer silah bulunan İsrail adına hareket ederek İran'ın uluslararası anlaşmalara uygun, sivil amaçlı nükleer programına karşı çıkan, (varsayılan) ahlâki otoritesini çoktan kaybetmiş bir Amerika ve onun peşine takılan bazı Avrupa devletleri, bu sınavdan geçmeksizin Türkiye'den ve dünyadan müeyyidelere destek talep edebilecekleri ne ahlâki ne de hukuki bir zemine sahipler.
Türkiye ve Brezilya'nın aracılık ettiği takas anlaşmasına kayıtsızlık sergilenip BM'de ambargo tasarısının sunulması üzerine Brezilya, müeyyidelere destek vermeyeceğini de açıkladı.
Bu sınavdan geçememeleri, amacın İran nükleer programını durdurmak olmadığını, barışçıl bir çözüm istemediklerini, İran'ı tecrit etmekten, rejim değişikliğinden, "Uzun Savaş'tan" başka bir şey düşünmediklerini gösterir.
ABD ve İsrail'in vicdana ve ahlâka sığmayan fiillerine, çoktaraflılık gölgesinde meşruiyet kazandırmalarına imkan vermemek gerektiği yaygın bir kanı. İşte bu inisiyatif, daha âdil küresel yönetim talebinde bulunan devletlerin, devlet dışı aktörlerin hatta İsrail lobisinin satın al/a/madığı Amerikalı yurtseverlerin bu gayri meşru fiiller dizisine, sırf İsrail öyle istiyor diye İran'ın tecrit edilmesine, mafya ruhuna ve "Uzun Savaş" emeline karşı çıkacakları yeni bir ahlâki, hukuki ve siyasi gerekçe sundu.
Esasen Amerikalıların da hayrına bir gelişme bu. Ama gelin de Evanjeliklere anlatın. Neyse ki İsrail lobisinin ABD dış politikasını rehin aldığını gören Amerikalı yurtseverler, sırtlarında taşıdıkları kamburun farkındalar ve ağırlığını hissediyorlar
dünyabülteni