Abdurrahman Dilipak
“Bana güven, gerisini merak etme sen”!
Bana, babanıza, liderinize, örgütünüze, şeyhinize mutlak anlamda güvenmeyin. Unutmayın babanız peygamber olsa gelse (Ki, haşa! Artık bu mümkün değil ve kıyamete kadar da mümkün değil) sizi / bizi kurtaramaz. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Göklerin ordularının ve hazinelerinin anahtarı kimsenin elinde değildir. Hasbünallahü ve nimel vekil ve nimel Mevla ve nimel nasir. Allah yeter. Allah’tan umud kesilmez. Ve bizim her hâlükârda havf ile reca / korku ile umud arasında bir yerde durmamız gerekiyor.
Bunları hep söyleyip duruyorum: Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Allah ise bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. “Kellim kellim la yenfağ”..
İşler daha da karışmaya devam ediyor. Büyükanıt da öldü. Dolmabahçe mutabakatının karşı tarafı sırları ile birlikte toprağa gömüldü. Elbet bir gün gizlenen gerçekler, kapalı kapılar arkasındaki fısıltı ile konuşulanlar, halktan saklanan gün yüzüne çıkacaktır.
FETÖ’ye sırtımızı dayadık, BÇG ile mücadele ettik. BÇG’nin devamı olan Ergenekoncular ve Balyozculara sırtımızı dayadık FETÖ ile mücadele etmeye koyulduk. Hep NATO’cuyduk. BÇG de, FETÖ de, PKK da, PYD de, DHKP-C de, hatta DAEŞ de NATO’nun / NATO’cuların kanatları, koruması altındaydı. NATO komünizme karşıydı ama, Çin komünizmini İngiltere üzerinden Rusya’ya karşı desteklediler. Balkanlar’da Yugoslavya, Arnavutluk örneklerine destek verdiler. Fransa üzerinde Euro Sosyalizm ve Sosyal Demokrasi, Demokratik Sol’u Troçkistlerle ilişkilendirdiler. Vatikan Hristiyan Sosyalizmine destek verdi. Bizde “Ulusal sol” Kemalizm’le ilişkilendirilmeye çalışıldı. Sol’u da atomize, nötralize ettiler..
Ziya Gökalp, “Kürt Milliyetçiliğinin Esasları”nı yazmıştı, derin bir müdahale ile Gökalp’in, sol söyleme açık Kibbutz ve Kolhoz karışımı kooperatifçi anlayışla hazırlanan, Emil Durkhaim sosyolojisini temel alan kitabı olan “Kürt ulusçuluğunun esasları”, sağcı bir Türkçü projeye dönüştürüldü.
Bu işler hep böyledir. Apo’yu yazdım. Apo’nun “kırmızı bültenle aranan” kardeşini TRT’ye çıkaran akla dikkat.
Diyorlar ki, “ehlibeyt” kökenli, eski, Laik Kemalist Türk ulusalcısı, bir zamanlar Apo’ya karanfil sunan Perinçek’le birlik olup, yeni Erdoğancı olan Sancak, nasıl Araplarla ortak olur! AK Parti üzerinden Araplarla savunma sanayii işine girer ve nasıl AK Parti’nin Mediası’nın patronu olur. İşte böyle olur.
“Olmaz olmaz deme olmaz olmaz”. Boşuna bağırıp durmuyorum “Kushner lobisi”ne dikkat diye.. McKinsey’ler sadece Erdoğan’ın yakın çevresi ile iş tutmuyor. Erdoğan’ın “hain” ilan ettikleri, hatta “savaştıkları”, ulusal ve uluslararası planda karşı karşıya oldukları ile de iş tutuyorlar. Bu işler dün böyleydi, bugün de böyle, bu akılla giderse, gerçekler hep 40. odada kalacak ve biz yeni hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar yaşayacağız. Şeytan ve onun dostları yollarına devam edecekler.
Şimdi “Avrasyacılık” moda. Bu “Avrasya” dünkü “Avrasya” değil. Kavramsallaştıracaksak doğru kavramsallaştıralım. Bizim için doğru olan “Avrasyafrika”..
Çin treni gelip geçti ya! Bakın, ABD’nin Missouri zırhlısının İstanbul’a gelişi neyse, bu trenin İstanbul’dan geçişi aynı. Şimdi Tahran, Yalta, Postdam’ı bekleyin. Soçi yetmez. Tek başına “İpekyolu” Rothschild / İngiliz destekli bir Çin projesidir. Bu projede artık Rusya ve Çin karşı karşıya değildir. NATO üyesi İngiltere ve Türkiye de artık Rus tehlikesinden söz etmemektedir.
Siz hangi marka cep telefonu kullanıyorsunuz. Apple mi, Samsung mu, Huawei mi? Hangi global sisteme bağlısınız. Ülkenizin rölelerinin altyapısını kim kurdu, Motorola mı Nokia mı? Peki, şu çılgın adam Tesla dünyanın etrafını uydularla donatıyor. Yeni bir global telefon sistemi geliyor. Daha ucuz, hatta bedava olursa ne güzel olur değil mi? Bedava dedimse, alışverişinizi sisteme bağlı firmalardan yaparsanız bu kanaldan bedava yararlanabilir ve paranızı bu sistemin sanal bankasında tutabilir ve borsada oynayarak para kazanabilirsiniz. Hatta emeklilik sigortanızı da burada yapabilirsiniz.
Dikkat! Her şeyinizi izleyecekler. Bağımlı olacaksınız.
Perinçekgiller yeniden aktif olduğuna göre, bu FETÖ, BÇG sürecinde 3. bir ray değiştirmenin habercisi olabilir. AK Parti’de beklenen değişimin zamanı geldi anlaşılan. Ama bu değişim parti tabanının beklediği değişim olmayabilir. CHP de değişecektir bu proje kapsamında, MHP de. Yeni oluşumlar da gündeme gelecektir.
BOP sürecinden daha farklı yeni bir BOP süreci ile karşı karşıyayız.
Dikkat! Türkiye, Malezya, Pakistan yakınlaşacak. Çin Türkiye’yi, Doğu-Batı, Kuzey-Güney hattında bir sıçrama tahtası, bir müttefik olarak görmek istiyor. Londra-Washington hattı yerine, Londra-Pekin hattı aktifleşiyor. Malezya ekonomisinin %80’i Made in China.. Pakistan da Butto’dan bu yana güçlü bir Çin lobisinin etki alanında. Pakistan’da Sufi, Selefi ve Şii unsurları giderek artan bir etkinliğe sahip.
Ve Çin Türkiye’den geçti! Ankara Pekin’le daha yakınlaşacak. Rusya da bu İttifaka dahil.
Burada Pakistan’la Çin arasında bir yakınlaşma söz konusu. Çin’le Hindistan arasında ilişkiler çok sağlıklı değil.
Uluslararası sistem, İran ile Suudi Arabistan arasında bir füze savaşını ne kadar isterse Pakistan’la Hindistan arasında, Keşmir üzerinden, “Yeryüzü cenneti’nin sağır bir vadisinde” bir nükleer savaşı da o kadar ister. “Savaş Tanrıları”(!) kan istiyorlar!.
Dikkat. Çin’in ipek yolu yanında bir de Hindistan’ın ipek yolu var. İpek yolu üzerinde bir de D8 var. D8’in en önemli üç ülkesi Türkiye, Pakistan ve Malezya. Bu ülkeler arasındaki ilişkileri yakın takibe alın.
Ben “herkese kapıları kapatalım” demiyorum. “Gelen ağam-giden paşam. Herkesle “Kanka olalım” da demiyorum. Kapıları açalım. Ama “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber”in ümmeti olarak herkese söyleyecek sözümüz olmalı. Hz. Peygamber yaşasaydı, böyle bir durumda nasıl davranırdı, onu düşünelim. Ama uydurma, hamaset dolu mefahirler’den yola çıkmayalım.
Yine unutmayalım ki, gideceği limanı bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz. “Günü kurtarmak” değil. Başkalarının kavram ve kurumlarına dayalı bir gelecek tasavvuru bizi global aktörlerin elinde oyuncak yapar. Bu anlamda siyaset, sivil toplum denilen yapı, cemaat, üniversite daha bağımsız ve özgün fikirler geliştirebilmeli. Yoksa herkes birbirinin üzerine çöker.
Türkiye zor bir süreçte. Tarihi kavşak noktalarından birindeyiz. “Para” burada asıl sorun değil. Rızgı veren Allah. Ama birileri para bulmak için birilerinin peşine takılmak isterse, hatırlatmak isterim ki, para bu adamların oltalarına taktıkları yemdir. Bir adım sonrası söyleyecekleri söz şu: Oltaya takılan balık yem istemez!
“İzmir’in dağlarında çiçekler açar”. Yaşasın yeşil liberal Kemalist sağ!? Selâm ve dua ile.