İbrahim Karagül
"Baronlar" Savarona'da üç ülke hesapları bozdu
Meğer Savarona yatında fuhuş dışında başka şeyler yapılıyormuş! Çocuk yaşta kızlarla eğlence ayrıntıymış. Kurtarılan kızlar değil, bazı ülkelerin kaynaklarıymış, iktidarıymış. Bir tür "baronlar toplantısı"na baskın yapılmış. Kaynakların paylaşımı üzerinden iktidar hesapları yapan okyanus ötesi zenginler kulübünün temsilcileri ülkelerin kaderleri üzerinde senaryolar çiziyormuş.
Rusya'dan ABD'ye, Kazakistan'dan İsrail'e uzanan karmaşık ilişkiler ağı içinde, Avrasya'nın geleceğinin kimlerin elinde olacağına, bu işin yine bölgenin kaynaklarıyla nasıl finanse edileceğine, zenginler kulübünün istekleri doğrultusunda yeni iktidar yapılanmasına kadar bir çok şey için kararlar alınıyormuş.
Rusya'dan, Kazakistan'dan, Kırgızistan'dan siyasileri, işadamlarını bir araya getiren beş günlük toplantı, Rus, Kazak ve elbette Türk istihbarat ve güvenlik birimleri tarafından basılıyor. Normalde el üstünde tutulan insanlar rezil ediliyor, operasyon fuhuş baskını olarak duyuruluyor, Kazak Dışişleri Bakanı ve siyasiler gizlice ülkelerine gönderiliyor, katılımcılardan bazıları gözaltına alınıyor, bazıları sınır dışı ediliyor.
Milyar dolarlara hükmeden bu adamlara neden böyle bir uygulama yapıldı? Hangi devlet bu büyüklükte ekonomik güce sahip isimlere böyle bir muamele yapar? 14 hükümet yetkilisi ve altı milyarder ne amaçla rezil edilmiş olabilir? O zaman ortada çok daha derin, endişe verici, bu ülkeleri kaygılandırıcı şeyler var demektir. Onların milyar dolarlarının da üstünde çıkarlar var demektir. Ekonomik çıkarların çok daha ötesinde hesaplar var demektir.
Savarona yatı, hem Kazakistan hem de İsrail vatandaşı olan, Avrasya Yahudi Kongresi'ni kuran, Dünya Yahudi Kongresi üyesi olan, bilinen sermayesi 3 milyar doları aşan Alexander Mashkevitç tarafından beş günlüğüne kiralanmış. 20 davetli için özel olarak hazırlanmış. Tabi eğlence bölümü de ihmal edilmemiş. Kiralanan kadınlara 3 bin ile 10 bin dolar ödenmiş. Rus, Kazak Yahudi kökenli işadamlarını katıldığı toplantı için her şey düşünülmüş.
Katılımcılar Kazakistan'ın yer altı kaynaklarının paylaşmaktan Dışişleri Bakanı'nı ülkenin başına geçirmeye, Kırgızistan'ın geleceğinden Orta Asya-Hazar enerji projelerine kadar bir çok konuyu görüşmüşler. Bunlar dışında gündemlerinde neler vardı, bilmiyoruz. Toplantının, katılımcıların, planların bir ucu ABD'ye diğeri İsrail'e uzanıyor. Donalt Trump'tan İsrail merkezli para akışına kadar.
Peki üç ülke neden böyle bir operasyona gerek duydu? Rusya, daha çok Yahudi kökenli oligarklara karşı yıllardır sert bir mücadele yürütüyor. Bir çokları ülkeden çıkarıldı, bazılarının malvarlığına el konuldu. Bazıları Avrupa ve Amerika üzerinden Moskova'ya karşı sert bir siyasi mücadele yürütüyor. Bu mücadele ABD ve Avrupa ülkelerinin Rusya ile ilişkilerini de belli oranda belirliyor. Kazakistan, hem kendi kaynaklarının paylaşımı hem de Kazakistan'ın geleceğine ilişkin siyasi boyutu nedeniyle kendi siyasilerini, dışişleri bakanını gözden çıkararak komplonun ortaya çıkarılmasını istedi.
Dünyanın en zengin kaynaklarına sahip ülkelerinden olan Kazakistan, zenginliğin başına bela olacağını çok iyi biliyor. Nursultan Nazarbayev toplantıyı kendine karşı bir komplo olarak algılamış olabilir. Türkiye; Rusya ve Kazakistan'la ilişkilerinden Orta Asya'da siyasi istikrarsızlığa, enerji projelerinde çıkarlarına darbe vurulabileceğine kadar bir çok gerekçeyle operasyonun içinde olmalı. Eğer böyleyse, her üç ülke de toplantıyı ekonomik ve siyasi çıkarına karşı bir tehdit olarak algılamış olabilir. Yine eğer böyleyse o toplantı, üç ülkeyi de tehdit kadar ciddi olmalı.
Dar anlamda toplantıdan uzaklaşalım. Biraz geriden bakalım. Avrasya'ya yönelik Batı hesapları (İsrail dahil) ile bu ülkelerin çıkarları artık örtüşmüyor. Çin'den Akdeniz'e ulaşan yeni ilişkiler ağı, Türkiye-Rusya arasındaki ekonomik ortaklıklar, bu iki ülkeyi karşı karşıya getirmeye yönelik bir takım girişimler, İsrail'den sadece İran'a değil Hazar ve Orta Asya'ya yönelen agresif çıkışlar ile söz konusu baronlar toplantısı arasında bir ilişki olabilir mi?
Milyar dolarlara hükmeden, her biri Batı'nın sermaye merkezleriyle bağlantılı bu kişilerin, Rusya ve Orta Asya'ya dönük hesapların dışında olmaları mümkün değil. Hele İsrail'le bağlantıları soru işaretleriyle dolu. Türkiye-İsrail arasındaki ayrışmayı, Tel Aviv'in dünyayı Türkiye'ye karşı harekete geçirmeye yönelik kampanyasını, son olarak Çin'den Türkiye'ye kadar bütün bölgenin askeri ittifak kurduğuna dair Batı'yı korkuya sevkeden senaryolarını da hatırlatalım.
Sermaye, siyaset, güvenlik ilişkisine özellikle dikkat. İster iç siyasi gerilimler olsun, ister bölgesel stratejik müdahaleler ya da daha geniş jeopolitik hesaplar, kaynaklar ile ülkelerin pozisyonları ve askeri güvenlik stratejileri birbirini tamamlayan şeylerdir. Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da, Kırgızistan'da, Ortadoğu'yu iki cepheye ayırma planlarında, Türkiye üzerine yapılan sert tartışmalarda bunu açıkça görürüz.
Birkaç gündür siyasi, jeopolitik boyutu ile tartıştığımız konular; güç kaymaları, yeni ilişkiler ağı tartışması ile işadamlarının ülkeleri endişeye sevkeden toplantıları birbirinden bağımsız olamaz. Dün, yeni durumlara ilişkin notları içeren "Dünyayı ikiye bölen çizgi" başlıklı yazıda işte bunları anlatmaya çalıştık...
yenişafak