Abdurrahman Dilipak
Başarıya odaklanmak!
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim” diyen Yunus’un bildiği bir şey vardı. “Geçici” olan ile “ebedi” olan, yani “sonsuz”la, sınırlı olanın kıyaslanması gibi bir şey.
Sonuçta dünya bir oyun, eğlence, zevk/keyif verici bir oyalanma mekanı değildir. Kur’an-ı Kerim’de “Müfterinler” diye, Refah/Zevk peşinde koşanlar kınanır.
Bizim medeniyetimizde çile ve hüzün, neşe ve eğlenceye tercih edilir. Cehd / çaba çileyle birleşince “Cihad” anlamı kazanır. Çile aynı zamanda bir nefs terbiyesi yöntemidir.. Saadet’e ulaşmanın yoludur. Çile Farsça bir kelime olup “kırk gün” anlamında “kırklama” anlamına gelen bir kelimedir. “Kırklama” “40 kere yıkama, temizleme, temizlenme” anlamına gelir. Ayrıca Hz. Musa’nın Tur-i Sina’da Tevrat’ı almak için kırk gün riyazette kalması ve Tih çölünde geçen 40 günlük, Çileli bir yolculuğu ifade eder. (Hz. Muhammed’in Hira’daki itikaf’ı da böyle bir şeydir. “Çilehane”ler, Tefekkür, Tezekkür, ibadet, dua için geçici bir inziva, kendisi ile baş başa kalmasını sağlayan, beden ve nefs terbiyesi için bir mektebdir. Rahat terk edilecek, az yenecek, az uyunacak, az konuşulacak, en azla yetinmeyi öğrenerek, sabretmek, şükretmek ve direnmek öğrenilecektir.
Biz ise Ramazanda bile kilo alıyoruz. Uyuyor, sürekli yiyor-içiyor ve sürekli konuşuyoruz. Elbette başarısızlığa odaklanacak değiliz. Ama başarıya odaklanmak ne demek?. Başarı sizin elinizde mi?
Hz. Lut, Hz. Nuh başarısız mı idi? Ebazer acından öldü, Yezid İslam toplumunu zenginleştirdi. Allah’ın arslanı, ilmin kapısı ehli beytin kaynağı Hz. Ali başarısız mı idi!
Hz. İsa da başarısızdı değil mi!? Hz. Yusuf 7 yıl başarılı gitti, 7 yıl başarısız!?.
Dale Carnegie’nin (1888-1955) 100 yıllık deneyimleri ile oluşturulan, Kişisel Gelişim, Liderlik ve Koçluk Eğitimleri kişilerin becerilerini artırmayı ve performanslarını artırmayı hedefliyordu. Birçok kitap yazıldı. Söz söyleme ve iş başarma sanatı, İşten ve yaşamdan zevk almanın yolları, Dost kazanma ve insanları etkileme sanatı, Hayatınızdaki çatışmalardan kurtulun, Üzüntüyü bırak yaşamaya bak, Etkili ve Güzel Konuşma Tekniği, Daha kaliteli bir yaşam, Başarıya giden yolda iletişim, Hayat kısa mükemmelleştirmeye bak, İşine aşık ol, Kendinizi ödüllendirin, Doğru ve etkin liderlik, Stres ve endişeyle başa çıkmanın yolları, Özgüven kazanma yolları, Kocanızın başarısı sizin ellerinizde, Üzüntüsüz yaşama sanatı. Bütün bunlar bir teknik konusu (!).. Herhalde Peygamberler bu yöntemleri bilmedikleri için sorunlar yaşamış olsalar gerek!? (Haşa)
Dale bizimkileri iyi kandırmış. Bakıyorum diziler, reklamlar, her partiden siyasiler hep başarıya odaklanmışlar. Ve hepsi benzer metotlar uyguluyorlar. NLP’cülerin, Psikolojik danışma merkezlerinin çoğunun yaptığı da farklı bir şey değil aslında. Bunların hepsi aydınlanma felsefesinin çocukları. Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış.. Prometheus’un ateşi (bilgiyi) çalarak insanlara vermesi ile Tanrıdan kurtulmanın yolu açılmış..
Eğitimin sembolü onun için meş’aledir. “Yavru kurt”ların hepsi birer promete olarak düşünülmüştü “Milli (!) Eğitimci”ler tarafından.
Promete, seküler uygarlığın ilk öncülerindendir. Mitoloji’de, Tanrılar Tanrısı Zeus, balçıktan yaratılan insana can vermek ve onu özgürleştirmek, Tanrısal bir bilgi ile bilgilendirmek için gökyüzünden ateşi çalan Promete’yi cezalandırır. O gün bugündür Promete daima insanlık uğruna çile çeken ve bu uğurda her türlü eziyete katlananların; Zeus ise zulmün, haksızlığın, keyfiliğin ve zorbalığın timsali olarak kendi köşesinde insanlara karşı yeni planlar yapmakta, onların arasına kan, gözyaşı ve ateş salmaktadır.
Bir de Pandora’nın Kutusu mitolojisi var. Efsaneye göre Promete Tanrı Zeus’tan gizlice ateşi çalmış ve insanlığa vermiştir. Zeus Prometeye öfkelenir. Zeus Demirci Tanrı Hephaistos’a emreder, toprak ve suyla yaptığı heykele Tanrıça Afrodit’in biçimini vererek ilk kadına hayat verir. Adı da “bütün tanrıların kötülüklerinin sırrını taşıyan gizemli armağan” anlamına gelen “Pandora” denir. Ona içinde kötülüklerin şifresi olduğu bir kutu/çömlek verir. Pandora merak edip göz kamaştırıcı bu kutuyu açması sonucu onun eli ile kötülükler dünyaya yayılır. “Tanrıyı kıyamete zorlama” ya da “O’nun elinden ekmeği çalma” iddiasındaki batı insanı işte bu insandır. Aslında modern eğitimin gayesi, Tanrı’dan o evrensel gerçeğin ışığını çalmak ve Tanrısal özelliklerin sırrını ele geçirmektir.
En’am 50’de bize denir ki, “De ki: Size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum ve size ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. ... 57- De ki: Ben Rabbimden apaçık bir delile dayanmaktayım, siz ise onu yalanladınız. O çabuk gelmesini istediğiniz azab benim elimde değildir, hüküm ancak Allah›a aittir, ... 59- Gaybın anahtarları O›nun katındadır, onları O’ndan başkası bilmez…”
Siyaset, eğitim, sivil toplum, sermaye, media, herkes başarıya odaklanmış durumda. Başarısız olma korkusu kariyeristleri, bürokratları korkutuyor. Başarısızlık onlar için sanki, en büyük günahtır ve cezası çok ağırdır. Siyasetin dili, ucuz politikacılar sayesinde, genel olarak, pek saygın değil. Çok kırıcı, agresif, demogojik. Laf kalabalığı içinde hikmet kayboluyor. Kalabalıkları güldürmek, öfkelendirmek, heyecanlandırmak, ağlatmak, slogan attırmak zor değil. En zor olan düşündürmektir. Onlara Promete’nin ve Pandora’nın vaad ettiklerini vaad etmeniz gerekiyor “başarı” için, Şeytan bize sürekli bunu öğütlüyor. “Hikmet”i önemsemeyen politikacılar sanki işportacı cazgırlara benziyor çoğu zaman.. “Fareli köyün kavalcısı” gibiler.. İnsanlara duymak istedikleri şeyi söylüyorsunuz ve hayal tacirliği yapıyorsunuz. İnandığınız şeyleri değil. Bazı politikacılar kamuoyu şirketlerinin belirlediği toplumun beklentileri ve endişelerine yönelik, reklam metni yazarlarının hazırladığı yarım saatlik bir konuşma, popüler bir şarkıcı, çeyrek ekmek arası döner ve bir kutu ayran %7 oy yapabiliyor. Bir reklam ajansı için siyasi bir afiş, bir deterjan reklamı ya da Jean, çiklet reklamından, Pizza reklamından daha farklı değil. Çalkala, köpürt ve hüple.
Nasıl olsa “gayeye giden her şey meşrudur”!?. Sonuçta gerçek düşünceni kimseye söylemeyeceksin, insanlara duymak istedikleri şeyi, nazlanarak söyleyeceksin.. Onların şapkasını giyecek, o şehrin takımının atkısını boynuna dolayacaksın. Onların oyununu oynayıp, onların şarkısını söyleyeceksin. Renk vermeyeceksin, hep güleceksin. Güven vereceksin, zafiyet ve tereddüt göstermeyeceksin, ağlamayacaksın, “ben ben” diyeceksin, rakibini suçlayacak, aşağılayacaksın. Acımayacaksın. Kitleleri rakamlara boğacaksın. Çok, daha çok, büyük, daha büyük.. Dün hamaset, yarın hayal ülkesi!
Bakara 249’da bakar mısınız; “Tâlût, ordu ile hareket edince, ‘Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka’ dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) ‘Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok’ dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: ‘Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir’.” Buradaki uyarıya baktınız mı, “içmemeniz gerek su”ya acil bir zaruret hali dışında el uzatır içerseniz kaybedersiniz. Tamam, pek azı hariç hepsi içince, “eyvah” dediler, “geriye kimse kalmadı.” Ayet diyor ki: ‘Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir’. Daha fazla oy almak, başarı sağlamak için “yasak su”ya el uzatanlardan uzak dur!. (Acil zaruret hali müstesna) Bu haddi aşan, yasaya uymayanların çoğunu kaybetsen de, hatta bu kayıp, başarısızlık endişesine yol açsa da, korkma! Allah o az olanı galib getirecek. Sabret! Yoksa Promete gelir sizi kandırır. Pandorosa gelir ve kötülükler sizi kuşatır.
Karar verelim Talut’un tarafında mıyız, Calut’un tarafında mı? Allah kimden yana ise galib gelecek olan odur, o! O’nun kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.
CHP Promete’nin dilini kullanıyor. Biz Talut’un dilini kullanalım. Selâm ve dua ile.