'Başörtülüler Ağır Makyaj Yapıyor'

'Başörtülüler Ağır Makyaj Yapıyor'

Sosyolog Nilüfer Göle ile röportaj…

Röportaj: Balçiçek Pamir-SABAH


* Modern mahrem kavramını bir yere bırakırsak, mahrem kelimesi sizin için ne ifade ediyor?
Bu soruyu "Modern toplumda mahremiyetin yeri nedir?" şeklinde genişletebiliriz. Çünkü mahrem deyince akla önce kadın geliyor. Bu durum sadece İslami toplumlara has değil. Kadının bedeni ve cinselliği, özel alankamusal alan ikiliğini, içeri-dışarı mekânlarını, haremlik-selamlık ayrımlarını, neyin serbest, neyin yasak olacağını belirliyor. Mahrem deyince sadece örtüyü ya da kadının cinselliğini, kişiye ait olanı değil aynı zamanda mekânları, mimariyi de düşünmek gerekir. Nitekim sergi mekânını bir sanatçı mahrem alana dönüştürdü. Akademisyenler de modern mimarinin, şeffaflık arayışının mahremi dönüştürdüğünü, bireyleri kontrol etmeye yönelik olduğunu gösterdi.

* Mahrem sergisine dönersek, beni rahatsız eden bir çalışma vardı. Bütün moda dergilerinin kapağında çarşaflı kadınlar var.
İlginç bir çalışma. Mahreme estetik ve modayı katıyor. Örtünme ve açılma arasındaki, estetik ve din arasındaki ilişkileri irdeliyor. Yani başörtüsü siyasi bir simge, ikon olmaktan çıkıyor.

* Kapalı ama ağır makyajlı kesim de var.
Doğru. Tahran'da da öyle. Makyaj onlar için çok önemli çünkü kendilerini ifade edebilecekleri tek yer yüzleri. Baskıya en çok karşı duran başı örtülü kızların en fazla makyaj yaptığına, boyandığına tanık oluyoruz.

* Altında yatan bir mesaj mı var yani?
Ben ona kişiselleştirme diyorum. Örtünün farklılaştırıcı olduğu kadar aynılaştırıcı bir işlevi de var. Sergide üç peçeli kızın birbirinin resmini çektiği iş, buna güzel bir örnek.

CHP beni daha çok yaralıyor

* Kişisel bir soru. Yönetenlerin başıörtülü eşlerinin fazlalığı Türkiye imajı açısından sizi rahatsız etmiyor mu?
AKP kanımca çok önemli bir değişimi, dönüşümü temsil ediyor. Bunun sınırları aşan bir öneme sahip olduğunun da farkındayım. Ama öte yandan bu toplu görüntünün Türkiye'yi temsil etmediğini düşünüyorum. Bu homojen görüntü tabii ki beni rahatsız ediyor. Beni başka şeyler daha fazla rahatsız ediyor. Acaba Türkiye'ye, laik seçkinlere, laik geleneğe MHP yakışıyor mu? Peki beni temsil eden geçmişimdeki CHP nerede, bu sorular beni daha çok yaralıyor.

"Avrupa'da örtünmek kolay" efsanesi

* Örtünenlerle ilgili çalışmalardan başka satırbaşları var mı?
Almanya ve Fransa'da örtünen kızlarla yaptığımız konuşmalardan öğreniyoruz ki. Örtünmeye karar vermek de kolay değil. Sadece örtünmek değil onun kararı da önemli. Çünkü her ne kadar Türkiye'de tersini iddia etseler de Avrupa'da örtünen kişi ötekileşiyor. Herkes bir anda ona farklı bir şekilde bakmaya başlıyor. Erkek arkadaşı da farklı bakıyor. Müslüman kimliği bir sınır olarak görüyorlar. Bu sınırı korumak bazen kolay değil. Batı toplumlarında kadın olarak Müslümanlık üzerine yeniden düşünmek zorunda kalınıyor. Türkiye'dekiler sanıyor ki, Avrupalı örtünen insanlara karşı kayıtsız. "Avrupa veya Amerika'ya gittiğimizde istediğimiz gibi giyiniriz" deniliyor, o biraz efsane. Yok öyle bir şey.

İslami kesim estetiğe de talip

* Başı örtülü eşlerin siyasi arenada çoğunluk oluşturmaya başlaması, sadece görüntü açısından İslam'ı kullanmak değil mi?
Haklısınız orada İslami bir boyut var. Örtüler de değişti. Geleneksel örtü artık yok. İslami kesim sadece iktidara talip değil estetiğe de talip. Buna iyi bir şey olarak da bakabilirsiniz, tehdit edici bir gelişme olarak da. Eskiden örtünme geleneksel dünyayla ilişkiliydi, sonra kentleşme olgusuyla birlikte, sosyologların "kentlerin kasabalaşması" diye adlandırdığı, pantolon üzerine etek, bir hırka ve başörtüsünden oluşan bir çeşit estetik karmaşa çıktı.

* Yani türban "cahil köylü kadın" ın tekelinden mi çıktı?
Almanya'daki işçilerin görünümü de benzer. Üzerlerine giydikleri montları, ellerinde taşıdıkları radyoları lastik ayakkabılarını düşünün. Bugün karşımızdaki İslam görüntüsü ise şehirli bir görüntü. Geleneksel semboller değişime uğramış.

* Nasıl yani?
Hani 60'lı yıllarda çıkan "Siyah güzeldir" diyenler gibi. Feminizmin iki ayağı vardır, birincisi bu slogandan ilham alır, yani "Biz farklılıklarımızı kabul ettirerek topluma katılacağız. Kadın güzeldir" düşüncesinden hareket eder. "Eşit olmak için farklılıklarımızı silmek istemiyoruz" der. İkinci yorumda ise eşitlik ilkesi, farklılığın önüne geçer.

* İslami hareket hangisine benziyor?
Biraz "Kadın güzeldir"e benziyor. "Bu değerler daha iyidir daha güzeldir, İslamiyet güzeldir ve üstündür" söylemi var. Katılın ya da katılmayın, dindar insanların örtünmeyle kendilerini daha iyi insan kategorisine koyma eğilimi var.

Dalga geçtiler, haklı çıktım

* Modern Mahrem'i yazdığınız zaman çok da eleştirilmiştiniz. Haklı çıkmak nasıl bir duygu?
Ben Modern Mahrem'i yazdığımda konu hiç bu kadar gündemde değildi. O zamanlar İslami hareketler üzerine araştırmalar gündemdeydi. Siyaset bilimcisi arkadaşlarım benimle biraz dalga geçiyorlardı. "Biz seni akıllı bilirdik, tuttun türban konusu gibi ikincil önemde bir konu üzerine çalışıyorsun" diyorlardı. Tabii burada ikincil kavramını, kadının ikincil bir konumda algılanmasına bağlamak lazım. Haklı çıkmak güzel bir duygu tabii. İslami hareketleri anlamak için kadını merkeze oturtmak, esas meselenin siyasi rejimlerle değil modernlikle ilgili olduğunu, din, cinsellik ve kamusal alan arasındaki ilişkilerin önem kazandığını söylemiştim. Entelektüel bahsi kazandığımı düşünüyorum.

* O zamanlar İran korkusu vardı, bugün Malezya tartışılıyor.
Böylelikle Türkiye belki farklı ülkelerin tarihlerini, siyasi yapılarını daha fazla öğrenir, merak eder. İslami hareketlerin içinde totalizan, yani toplumun tüm katmanlarını, bireyin özel hayatını, siyaseti, devleti, hukuku İslam'ın yasalarına tabi tutma eğilimi var. İran devriminden sonra buna yok diyebilir miyiz? Ama Türkiye'nin farklı bir güzergâhta ilerlediğini de söyleyebilmeliyiz.


Kaynak: Sabah