Batı medeniyetinin kanseri: SAVAŞ / Muhammed Abid el-Cabiri
Sizlere sormak istiyorum, bir günü Dünya Savaş Karşıtlığı Günü olarak tahsis etmek gerekmiyor mu?
Bu başlık benim icat ettiğim bir başlık değil. Birkaç hafta önce ekran başına geçmiş televizyon seyrediyordum. Önceden planlanmış ve programlanmış olmaksızın bir bayan doktorun Dünya Kanserle Savaş Günü münasebeti ile kanserle ilgili yoğun bir konuşmasına tanıklık etmiştim.
Derken birden, bu haberin peşinden ağırlıklı olarak Amerikan güçlerinin Irak"ın Remâdi bölgesindeki, uluslararası ittifak güçlerinin de doğu Afganistan"daki ve İsrail"in Gazze"de ve Batı Şeria"daki bazı bölgelerde gerçekleştirdiği askerî operasyonlarından bahsedilmeye başlandı. Özetle haber bültenine son yıllarda olduğu gibi savaş haberleri damgasını vurmaktaydı. Belki de radyo, televizyon ve diğer medya araçları ile haber bültenlerinin yayınlandığı tarihten bu yana hep böyle olagelmiştir.
Bu iki konu etrafında dönüp duran konuşmalar zihnimde bir tür anlam çağrıştırması yaptı ve uzun yıllar boyu uyumakta olan bir ifadeyi tekrardan aklıma getirdi. Bu ifadeyi 1975 yılında vefat etmiş olan meşhur İngiliz tarihçi Arnold Toynbee"nin eserlerinde okumuştum: "Batı medeniyetinin kanseri savaş." Şanslı olmalıyım ki güçlü bir tahminle bu ifadeyi okuduğum kitabı hatırlayabildim. Hemen kütüphaneme yöneldim ve kitabı kolayca buluverdim. "Savaş ve Medeniyet" başlığını taşıyordu. Kitap aynı müellife ait kalın bir tarih ansiklopedisinden (Tarihte Bir Çalışma) seçilmiş metinlerden oluşmaktaydı. Kitabı elime aldım ve karıştırmaya başladım. Hemencecik ehemmiyetine binaen kenarına el yazım ile not düştüğüm paragrafları buldum. Filozof bir tarihçi olan Toynbee"nin o paragrafta yazdıklarını okumaya başladım: "İnsanlık tarihinin ortaya çıkışından bugüne beş-altı bin sene geçmiş olmasına rağmen birinin kalkıp da "Savaş beşer medeniyetinin merkezinden çok uzak olmayan bir kurumdur." demekten başka çıkış yolunun olmaması ne kadar üzüntü verici bir durumdur!"
Batı, insanlığı tehdit ediyor...
Toynbee bu kitabın ilk bölümünde "Dünya bugün savaş hastasıdır." başlığı ile bu düşüncesini, sonuncusu İkinci Dünya Savaşı olan Batı dünyasının savaş ile olan deneyimleri ışığında şöyle açıklar: "Geleceğimiz bizleri korkutmakta ve içimizde endişe uyandırmaktadır. Acı bir tecrübe geçirmişizdir... Bir nesil boyunca iki temel gerçeği öğrenmiş bulunmaktayız: Birincisi savaş hâlâ Batı medeniyetinde kabul gören bir kurumdur. İkincisi ise bugünkü teknik ve sosyal imkânlara bakıldığında artık bugün yapılacak bir savaşın katliam olacağı kaçınılmazdır." Devamında şöyle der: "Bugünkü Batı dünyası tarihi bize göstermektedir ki savaşlarda giderek artan bir güç kullanımı söz konusudur. Artık şöyle söyleyebiliriz ki İkinci Dünya Savaşı giderek artan bir çekişmede son noktayı oluşturmayacaktır. Bu zincir böyle devam ederse giderek sonunda insanlığın toptan imhasının kaçınılmaz olacağı bir seviyeye ulaşacağı şüphesizdir."
Batı medeniyeti tarihini şöyle bir gözden geçirelim. Makedonyalı İskender"in fetihlerinden başlayıp Roma İmparatorluğu savaşlarına, Avrupa kıtasındaki milliyet ve din savaşlarına, sömürgeci Avrupa savaşlarına, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına, sonra da Asya, Afrika ve Amerika"daki ulusal bağımsızlık hareketlerine karşı Avrupa devletlerinin savaşlarına ve peşi sıra gelen savaşlara bir bakalım. Gerçek şu ki İkinci Dünya Savaşı"ndan bu yana özellikle savaşlar alanında Batı medeniyetinin başını Amerika Birleşik Devletleri çekmektedir. ABD"nin Kore"ye karşı savaşı, sonra Vietnam"a karşı savaşı, İsrail"i desteklemesi ve silahlandırması, Afganistan ve Irak"a karşı savaşları... Bu manzara karşısında kendimizi şöyle demekten alıkoyamayız: Gerçekten, Batı medeniyet tarihi ardı ardına gelen savaşlar zincirinden ibarettir. Ne eski Doğu ne Çin ne İran medeniyetleri ne de Arap İslam medeniyeti böylesi uzun savaşlar zincirini görmemişlerdir!
Toynbee "İnsanlık kölelik, bendelik, sınıfsal çekişme ve sosyal zulümler gibi kendi başına açtığı musibetlerden çok çekmiş olmasına rağmen" diyerek bunlara dikkat kesildiği gibi, "Savaş bütün bunlardan farklıdır. Zira savaş insanlığın farklı devirlerde başına gelen her türlü sosyal ve ruhi çöküşün en direkt ve en temel sebebidir." diyerek asıl vurguyu savaşa yapar. "Savaşın başlangıç tarihini belirlemek mümkün olmakla beraber savaşın ne zaman biteceğini belirlemek mümkün olamaz." diye dillendirilen genel kanaate Toynbee farklı bir boyut daha katar: "Savaş tıpkı diğer kötülüklerde olduğu gibi kurtulması muhtemel gibi görünürse de çok süratli bir şekilde savaşa girenlerin boynuna dolanır ve savaşa girenler ondan kurtulma imkânı bulamazlar. Sonra kabzasını öyle bir sıkar ki ölüme götürür." Bu yönü ile aynı bir kanser gibidir!
Savaşı kurumsallaştıran da Batı...
Elbette ki her birimiz Amerikan idaresi ile İngiliz hükümetinin Irak"a karşı başlattıkları savaş öncesi durumu hatırlıyoruz. Çok hızlı bir şekilde savaş beklenir olmaktan çıkıp gerçekleşti ve süratli bir şekilde kurtuluşları imkânsız bir surette hem Bush"un hem de Blair"in boynuna dolandı. Bugün savaşın nasıl bir şekil aldığını ve başlarına nasıl bir bela hâline geldiğini ve süratli bir şekilde sonlarını hazırladığını görmektedirler. Bu kaçınılmaz siyasi ölümleridir!
Büyük İngiliz tarihçisinin söylediklerine binaen şunu ifade etmemiz doğru olur: Bugün Amerika Birleşik Devletleri"nin (Blair talihsiz ve yalnız bir uydudan başka bir şey değildir.) Irak"a karşı gerçekleştirmekte olduğu savaş açıkça ortaya koymuştur ki İkinci Dünya Savaşı"ndan beri savaş onlar için bir kurum hâline gelmiştir. Bu kurum, görünen Amerikan kurumlarının en önemlileri olan savunma bakanlığı, dışişleri bakanlığı, iç güvenlik bakanlığı, maliye bakanlığı, Kongre, silah üreten ve ticaretini yapan kurumlar ve petrol kurumlarının yanı sıra büyük ölçüde Amerikan iktisadi ve siyasi sistemine de hâkim olmuş durumdadır. Ayrıca Siyonist radikal dinî sağ kurumlara da hâkim olmuştur. Öyle ki bugün Amerika Birleşik Devletleri"nde savaş herhangi bir kurum olmaktan daha çok gerçekte bütün kurumları içine alan bir kurum hâline gelmiştir!
Burada ağırlıklı olarak Amerika Birleşik Devletleri"nden bahsederken biz Amerikan halkının veya Amerikan medeniyetinin diğer yönlerini, gelişmişliğini, başta insan bedenini yiyip bitiren kanser hastalığı olmak üzere insanlığın baş belası birçok hastalığın kökünü kurutmak hususunda yapmış olduğu önemli katkıları elbette kastediyor değiliz. Biz bir kanser gibi ABD"nin ekonomisini, değerlerini ve namını kemiren bir hâl almış olan savaş kurumundan bahsediyoruz. Kaldı ki bu savaş bütün bunların yanında birçok insanının ölümüne, yaralanmasına, sakatlanmasına, kötürüm kalmasına ve daha birçok olumsuzluğa sebebiyet vermektedir. Savaşlar refah toplumunu üzüntüler toplumu hâline getirmiş durumdadır!
Son olarak sizlere sormak istiyorum, bir günü Dünya Savaş Karşıtlığı Günü olarak tahsis etmek gerekmiyor mu? Ayrıca söz konusu günün Dünya Kanserle Savaş Günü"ne hemen bitişik bir gün olarak belirlenmesi gerekmiyor mu?
Muhammed Abİd El Cabiri kimdir?
Bu yazıyı Zaman için kaleme alan Prof. Cabiri Fas doğumlu. 1968"de felsefe bölümünden mezun oldu, 1970"te ise Rabat"taki Külliyetü"l-Adab"da felsefe doktorasını verdi. Cabiri şu an Fas/Rabat Edebiyat Fakültesi"nde felsefe ve İslam-Arap düşüncesi profesörü olarak çalışmaktadır. Arap-İslam Siyasal Aklı, Arap-İslam Aklının Oluşumu, Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma, Felsefi Mirasımız ve Biz, Arap-İslam Kültürünün Akıl Yapısı ve İslam"da Siyasal Akıl isimli eserleri Türkçeye çevrilen Cabiri, Arap-İslam düşüncesi, gelenek ve modernlik, demokrasi ve insan hakları vb. konular üzerine çalışmalar yapmaya devam etmektedir.
(Prof. Muhammed Abid El Cabiri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi"nin düzenlediği bir program çerçevesinde İstanbul"da, 17 Eylül 2006 Pazar günü saat 14.00"te Cemal Reşit Rey Konser Salonu"nda İhsan Eliaçık"la birlikte "Endülüs-İstanbul Köprüsü" konulu bir konferans verecektir.)