Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bedelli askerlik de olsun, kısa dönem de..

Bir düzenleme yapacaksak, “efradına cami, ağyarına mani” olmalı. Devletin ihtiyacı ne? Millet ne diyor, herkes için en iyi, en doğru olan, sürdürülebilir olan ne? Bana kalırsa engelliler dahil (kendi kendine yeterliliği olmayanlar hariç) herkes askeri eğitime alınmalı. Süre 90 gün. Bir ay uzaktan eğitim, isterse örgün de olabilir, hazırlık eğitimi, 30 gün kamp, son 30 gün tamamen teorik ve sonunda sınav. Teorik ve uzaktan eğitim süresi içinde ayrıca hafta sonu teorik eğitime ve kamp eğitimine katılabilir. Bu kez işin adı “askerlik” değil, “Yurttaşlık görevi”. Yaşadığı şehirde bu görevi yapıyor. “Sivil Savunma eğitimi alıyor. Daha doğrusu bir savaş ve afet durumunda hayatta kalma becerisi kazanıyor. İlk yardım dersi alıyor. Birlikte hareket etme, iş bölümü yapma becerisi kazanıyor. Artık savaşlar sadece tankla, tüfekle, gemiyle, uçakla yapılmıyor. Terör de bir savaş tekniği. Cyber savaştan söz ediyoruz. Cyber attack’lar yanında Subliminal girişimler var, Mavi Balina var, Psikolojik harp var. Bunlara nasıl karşı koyacağız. Biyolojik savaş, kimyasal savaş, ekonomik savaş, Cyber istihbarat sözkonusu. Bütün bunlara karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu gibi durumlarda ne yapmalı, nasıl davranmalıyız? Herkes eğitim seviyesine göre eğitim almalı, fiziki ve zihinsel kapasitesine göre, sınav sonucunda SAR’a (Seferberlik ve Afet Rütbesi) sahip olmalı. TSK, bunlar arasında ihtiyaç duyduğu personeli, zorunlu olmadıkça rıza ile kendi kadrosuna alabilir. Bu geçen süre kamu görevine sayılır. Teorik eğitim zaten internet ve açık eğitim şeklinde. Ders kitapları var vs. Bunun dışında zorunlu askerliğe hiçbir şekilde katılmak istemeyenler bir bedel ödesinler.. Çünkü birileri devam eden sürede 1,5-2 yıl askerlik yapacak. Ona da belli bir maaş ödensin. O görevi yapmayan kişi, yapan kişinin giderini karşılasın. Burada “Milli Güvenlik” konusunu sadece tehdid karşısında savunma olarak görmemek gerek bana kalırsa, daha güvenli bir ülke olmak için de bu kaynak-imkan değerlendirilebilir. Mesela bundan 30 yıl önce İran bu işi “Cihad-ı Sazendegi”, yani “Kalkınma Cihadı” diye gerçekleştirmişti. Mesela, o yaşta bu projeye katılan bir genç, eğitim ve kabiliyetlerine göre, devlet tarafından desteklenen, özel sektör ya da kamu sektöründeki “Stratejik öneme sahip, milli projeler” de Askeri ARGE personeli olarak istihdam edilebilir. Tabii kişinin rızası ve kurumun talebine göre, bu kişiler hem ciddi bir iş imkanına sahip olurlar ve hem de proje sahipleri güçlü bir İK imkanına kavuşmuş olurlar. Hatta bu kaynaktan “Milli ARGE Heyetleri” oluşturulabilir.. Bu kişiler kendileri bir grub oluşturup bu yapıya teklifte bulunabilirler.. Yani bu askerlik meselesi, kimseyi rencide etmeden, herkesin yurttaşlık görevini yaptığı ve aynı zamanda “Milli bir İnsan Kaynakları Envanteri”nin oluşmasına sebeb olan bir projeye dönebilir.. Bakın, bu gençlerin iş hayatları kesintiye uğramıyor, yüksek lisans, doktora programları kesintiye uğramıyor. Aksine onun için yeni arkadaşlıklar, heyecan duyacağı bir kamp hayatına dönüyor.. Bir fotoğrafçı, kameraman, senarist, mühendis fark etmez. 40 yayla köyünün yolunu yapar karayolcumuz, 40 köye sağlık ocağı yapar bizim gönüllü istihkamcımız.. Bir bilgisayar animatörü, gençler için TSK tarihini çizgi film yapar bir ekiple, su altı fotoğrafçısı deniz altı kıyı şeridini fotoğraflar, ya da savaşlardan günümüze batık gemileri fotoğraflar onların hikayesini anlatır. Arkasında koskoca DKK var. Hava fotoğrafçılığı yapar. Arkasında dev bir HKK.. Tarihi belgeseller çekerler.. TSK’nın vakıfları var. Vakıflar üzerinden diğer vakıf ve derneklerle, üniversitelerle, şirketlerle, odalarla ortak projeler gerçekleştirilir.. Neden olmasın. Mehmetçik Vakfı, kamu ya da özel hastahanelerden şu kadar doktor, şu kadar hemşire ile şu kadar vakıf ve derneğin, oda ve sendikanın desteğinde Somali’ye, Myanmar’a gideriz, insani yardım için.. Bu kez toprak müdafasına değil, yürek fethine.. Paralı askerlik, zorunlu askerlik, profesyonel ordu tartışmasının ötesine geçemez miyiz! 28 gün, 30 gün tartışmasını geçelim. Asker kaçakları ya da asker uğurlama törenini trafik terörüne döndüren anlayışın ötesine geçelim.. Anlatacak askerlik hatıralarımız, asker arkadaşlarımız olsun. Hatıra albümünde torunlarımıza gösterecek bir asker fotoğrafımız olsun. Askerlik eğitimimize, işimize mani olmasın. Mesela, silahlı askerlik yapmak istemiyor. Savaşa karşı, “vicdani ret”çi. Tamam kardeşim sen de gel teorik eğitimini al, afet eğitimi, ilk yardım dersi al, hatta askerliğini git Kızılay’da yap. Teorik eğitimini tamamla, kamu yararına çalışan bir kuruluşta yap. Sosyal hizmetlerde yap. Çözümsüzlük yok. Mutlaka bir çözüm yolu vardır. Yeter ki ayaklarınıza, elinize, dilinize ve aklınıza pranga vurmayın. Düşünün bulursunuz. Düşünsenize, köylü kadınlar yılan, akrep sokunca ne yapacağını biliyor. Yangında, boğulma sırasında, afette, olağanüstü halde, her zor durumda ne yapacağını öğreniyor. Nene hatunlar yetiştiren bir “ocak” oluyor asker ocağı. İnancına, tarihine, geleneğine saygılı, dualarla beslediği bir gelecek hayali olan yeni bir nesil! Hatta Halk Güvenlik Mektebinde insanlar sürekli eğitim alabilir, sertifika alabilir ve bu becerilerini özel hayatlarında da kullanabilirler. Seferberlik evet “hadi şimdi”, ama değilse göreve davet daha elastiki olabilir. Kimse asker kaçağı durumuna düşürülmesin. Zaten öyle bir düzen kuralım ki, insanlar kaçmasın, koşsun. Bir kaçan varsa, kaçıran da vardır. BÇG ve FETÖ kafalıların ifsadından bu milleti kurtaralım artık. Kim neyi en iyi yapıyorsa, askerde de onu yapsın. Bir tiyatro sanatçısı okullarda, Anadolu turnesine çıksın, asker temalı bir oyun için. Bilimse bilim, sanatsa sanat.. Reklamcı ise TSK’nın tanıtımını yapsın. Herkesin ülkesi için yapacağı bir şey vardır ve o şey o kişi için çok değerlidir. Bu tartışmaların şekli, üslubu, derinliği canımı sıkıyor. Üniversiteler, siyasi partiler, vakıflar, strateji üreten merkezler, Media bu konuda ne buyuruyorlar. Bir “anıtkabir provokatörü” çok daha fazla gündem oluyor. Yeni bir düzenleme yapacaksak, geçmişin tecrübe ve bilgi birikimi, geleceğin hayali ve umudu ile bugünümüzü ona göre şekillendirmemiz gerek. “Eski hal”le gidemeyiz. Kavramları ve kurumları ile yeni bir dünya bizi bekliyor. Şimdi yeni hayaller kurma zamanı. Humonoidler geliyor. Avatarlar geliyor. Laser silahları, RD Frekans silahları geliyor. Uzay teknolojileri ve GENOM gibi yeni teknolojiler sözkonusu. Hayal gerçeğin anasıdır. Ankara’dan sesimi duyan var mı? Selâm ve dua ile. Yeniakit

Bu yazı toplam 800 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar