Bekir Coşkunun Eşi Başbakan'a Kırılmış
Özkök Andree Coşkunla konuşmasını yazısına aktarmış. İş acıtasyona dökülmüş ama " Başörtülüler Arabistan'a gitsin" dendiğine kırılan milyonların sesini duymadan....
Andree Coşkun'un Başbakan'a cevabı
ANDREE Coşkun’u Bekir’le aynı yıllarda tanıdım.Eşim Tansu’yla çok benzerlikleri vardır.
Her ikisinin de içi insan ve hayvan sevgisiyle doludur.
Her ikisi de yalnız insanlardır.
Fazla arkadaşları yoktur.
Her ikisi de öyle fazla ön plana çıkma meraklısı değildir.
Sık sık konuşurlar.
Tepkileri de birbirlerine çok benzer.
* * *
Geçtiğimiz aylarda annesini kaybetti.
İstanbul’da Şişli’de cenaze töreninin yapıldığı kilisede ben de vardım.
Andree’nin artık iyice tenhalaşmış ailesinin öteki fertlerini de orada gördüm.
Türkiye’de kalan Levantenler azaldıkça, onlara da biraz hüzün çöker.
Başbakan Erdoğan’ın sözlerine çok üzüldüğünü tahmin ettiğim için dün aradım.
Yanılmamışım.
İçi çok buruktu.
"Ne düşünüyorsun Andree?" diye sordum.
"Ne düşündüğümü sana, bugüne kadar kimseye anlatmadığım, belki de sadece 4 kişinin bildiği bir hatıramı aktararak söyleyeyim" dedi ve anlattı.
Andree 1990’lı yıllarda TRT’de çalışıyordu.
Eşimin de çok yakın arkadaşı olan Seynan Levent’le birlikte "Akşama Doğru" diye bir program yapıyorlardı.
O program çerçevesinde, Ankara’daki yabancı büyükelçilerle de röportajlar yapıyorlarmış.
O dönemde Fransa’nın Ankara Büyükelçisi François Dopffer’le konuşmak üzere İstanbul’daki konsolosluk rezidansına gitmişler.
Andree’nin ailesi Fransa’dan gelip Türkiye’ye yerleşmiş Levanten bir aile.
Dolayısıyla Türkçe’nin yanında Fransızca’yı da anadili olarak konuşuyor.
* * *
Büyükelçi "Nasıl bu kadar iyi Fransızca konuşuyorsun" deyince, o da "Ailem Fransız asıllı" demiş.
Bunun üzerine Büyükelçi Dopffer, "Biliyorsunuz çifte vatandaşlık hakkınız var. Belgelerinizi getirirseniz, size ve eşinize Fransa vatandaşlığı veririz" demiş.
Andree, şu cevabı vermiş:
"Ben buradaki hayatımdan çok memnunum. Çok mutluyum. Eşim gazeteci. Çifte vatandaşlığa ihtiyacım yok."
* * *
Evet, Başbakan’ın "Tanımıyorsan çek git" dediği Bekir Coşkun’un eşi işte böyle bir insan.
Benim aracılığımla Erdoğan’a şu mesajı iletmek istedi:
"Sayın Başbakan, ben Fransız asıllı bir Türk vatandaşıyım. Sadece ve sadece Türk pasaportu taşıyorum. Bir Türk’e áşık oldum ve onunla evliyim. Bu topraklarda doğdum. Annem babam bu topraklarda öldü. Bu topraklara gömüldü. Ben de bu topraklarda öleceğim. Bu topraklara gömüleceğim. Sözleriniz içimi acıttı, gururumu çok rencide etti. Cevabım şu: Hayır Sayın Başbakan, bir yere gitmiyoruz. Buradayız."
Uğur Dündar’ın programında Başbakan Erdoğan’ın sözlerini işittiğim zaman, "Keşke hiç söylemeseydi" dedim.
Hatta şunu demesini beklerdim:
"Bekir Coşkun’un eleştirilerini özgürce yazma hakkı vardır. Ben Abdullah Bey’in Çankaya Köşkü’ndeki icraatı ile Bekir Bey’i de onu cumhurbaşkanı olarak tanımaya ikna edeceğine eminim."
Evet bunu deseydi, çok daha şık, çok daha ikna edici olmaz mıydı?
Bakın Fransa’da Yeşiller Partisi lideri Irak’a giden bakanlarından "fino" diye söz ediyor, basın bunu olduğu gibi yazıyor, ama bir Allah’ın kulu "Beğenmeyen gitsin" demiyor.
"Ya sev, ya terk et" ancak diktatörlere musallat olan bir zihniyet tarzıdır.
"Uzlaşma" arzusuyla yola çıkanların akıllarına bile getirmemesi gereken bir düşüncenin ifadesidir.
* * *
Yazımı Andree’nin arkadaşı eşim Tansu’nun, o sözleri dinlerken yaptığı şu yorumla kapatmak istiyorum:
"Sen bir zamanlar, bu köşeler babamızın malı değildir diye yazmıştın. Başbakanlık makamları da babamızın malı değildir."
Hürriyet-Ertuğrul Özkök