Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Benim oyum kime?

Ne mi demek istiyorum?

Söylediklerim çok açık değil mi?

Ya da siz, “bu sözlerin sizin partiniz için fayda mı zarar mı vereceği” açısından değil de, önce bu sözlerin doğru mu, yanlış mı olduğuna karar verseniz, sonra da Allah’ın rızasına, Hakk’a, adalete uygun mu ona baksanız. Ayet öyle demiyor mu, “Bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin!”. Madem bu söz sizi ve sizinkileri (Siz kim olursanız olun) rahatsız ediyorsa, söylenen söz doğru, Hakk’a, hakikate uygunsa, o zaman siz kendinize ve sizinkilere baksanız ve onları eleştirseniz, daha doğru bir iş yapmış olmaz mısınız. Sonra onların, “içimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden” o ateşin bizi de yakacağını, bizim de helak olabileceğimizi neden düşünmüyoruz. Kötüler doğru da söyleyebilir, iyiler yanlış da yapabilir. Peygamber evinde kardeşini kuyuya atanlar, ya da Firavun’un sarayında, Musa’lar, Haacer’ler, Asiye’ler de olabilir. (Onlara selam olsun) Biz “Müslümanız”, “Müslümancı” değiliz!

Biz “haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım, zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa”.

Bunu inanarak söyleyemiyorsanız “gerçekten iman edenlerden” olmuş olamazsınız.

Kurban kesip, tekbirlerle genelev açanların günahları azalmaz artar!.

Cenaze ya da Cuma namazından çıkıp, lüks otellerin kıral dairesinde parti düzenleyenler gibi olmayalım!

Ağuyu altın tas içre bala karıştırıp sunanların vay haline!.

Siyaset velayet değil, vekalet müessesidir. Siyasilerin cam evde oturması, şeffaf olması, hesap sorulabilir, denetime açık ve hesap verebilir olması gerekir. Kamu malı, yetim malı gibidir. Kolektif kul hakkı sözkonusudur.

Adayları görmeden ne diyebilirim ki?

Bilmediğim bir konu”da kimseye de tavsiyede bulunamam.

Bir gelin ya da damat tercihinde gösterdiğiniz ihtimamdan daha fazlası gerek bu konuda. Biri iki kişi ya da 2 aileyi ilgilendiriyor, öteki bir toplumu. Kızınızı gelin ya da oğlunuzu damat etmeyeceğiniz kişiye oy vermeyin derim.

Verdiğiniz oydan mes’ulüz. Yani oy verirken de “Allah’ın emri, Peygamberin gavli” üzerine yapın o işi, ama zamane nikahlarında “söz gelişi” kalıplaşmış bir söz olarak tekrar edildiği gibi değil.

Şimdiden biraz siyasetname karıştırın, devlet adamlarından istenen özelliklere bakın, Hz. Ömer’in hayatına bir bakın, “Ömer’leri arıyorsanız” ve adayınız ona, Hz. Yusuf’a, Hz. Eyyub’a, İsmail’e, İshak’a, Yakub aleyhisselamlara Hz. Ali’ye benziyorsa sorun yok!

Hanım adaylar Hz Haacer’e Meryem’e, Hatice’ye, Fatıma’ya, Asiye’ye, Aişe’ye ne kadar benziyor ona bakın.

Tabii siz önce aynaya bakın, kime benziyorsunuz, gözümüzü iyi açarsak, aynada kendi içimizi en iyi görecek olan kendimiziz.

Hanımınıza, beyinize, kızınıza, oğlunuza bakın bakalım, kime benziyor onlar.

Benim fırkam yok. Yani “Partizan” değilim. Bugünkü siyasi denklemde bir sivil toplum var, bir de siyasal toplum. Bunlar kadın-erkek gibi bir terazinin iki kefesi gibidir. Dengede tutulması gerekir.

Sivil toplum adeta buharlaştı.

Ben sivilim. Bütüne talibim.

Bir ideolojinin amigosu da değilim. Allah’ın, Yaratıcımın benim için seçtiği dinden ötesi yok.

Sözü dinler doğrusuna tabi olurum. Adama bakar o ölçülere göre karar veririm.

Eğer her tek kişi mükemmelse, inanç, ilke ve ideallerinde de mükemmel ve ötekilerinden üstünse her alanda onları seçebilirim.

Akli planda benim gibi düşünmese de, akrabalık bağlarım olmasa da.

Benimle birçok alanda beraberliğim de olsa, temel ilkelerde zaafı olanları tercih etmeyeceğim.

Din, mezhep, akrabalık, hemşehrilik ilişkileri, belki temel konularda eşitler arasında bir tercih konusu olabilir. İşi ehline vereceksiniz. “Ehliyet” ve “liyakat” imandan önce gelir.

Öncelikle “5 emanet” noktasında sabıkası olmayacak. “Mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyeti” konusunda masum olacak.

Fasık (Evamir-i Aşere kurallarını ihlal eden biri) olmayacak, Müstekbir, Mütrefin, Münafık, Muhteris olmayacak.

Sözkonusu olan siyaset olunca, İttihad, İttifak ve İtilaf’ın sınırları olacak ve bu sınırlar aşılmayacak. “Emanet’e hıyanet” etmeyecek. Yani “El Emin” olacak. Ya iyilerden en iyiyi, ya da nakıs olanlardan, temel olmazsa olmazlar dışında, en az nakıs olanı “kerhen” tercih edeceğiz.

Ben oy kullanırken aynı zamanda Pandeminin, aşının, PCR’nin maskenin, 5G’nin, Starlink’in, NeuraLink’in, GlobalReset’in, TransHumanizm’in, İstanbul sözleşmesinin, Lanzoretenin, iklim komplosunun, LGBT’ye pozitif ayırımcılık uygulayanların, fuhşiyatı normal görenlerin yanında olamam.

Haksızlıklar karşısında susamam, yoksa dilsiz Şeytan olurum!

Kafamız da, kalbimiz de, kalemimiz de kiralık değil, satılık da değil. Şöyle düşünelim: Çünkü biz “nesne”, “meta/alınıp satılan bir şey” değiliz..

Her hür insanın olduğu gibi iradem hiç kimseye ipotekli değil. Allah’tan başka hiç kimse benim üzerimde “hüküm koyucu” ve “terbiye edici” de değildir. Kimi vekil tayin edeceğim beni ilgilendirir.

Bu konuda benden vekalet isteyen adayları görmeden bir tercihte bulunmayacağım. Bana vekaleten yapılan işlerden ben de sorumluluk taşıyacağım için, her sorumluluk sahibi gibi ben de dikkatli olacağım elbette.

Yaptıklarımdan, yazdıklarımdan, söylediklerimden sorumlu olduğum gibi yapmam gerekirken yapmadıklarımdan, söylemem gerekirken söylemediklerimden, yazmam gerekirken yazmadıklarımdan da sorumluyum. Bunları yaparken de yüzüm Hakk’a dönük olacak, her erdemli insanın yapması gerektiği gibi, ehliyet ve liyakat açısından değerlendireceğim ve bu işi yaparken, istişare ve şûra da yapacağım, “Allah’ın emri ve Peygamberin gavli” üzere bir karar vereceğim, istihare de yapacağım.

Listedeki isimlere bakacağım ve vekaletimi ona göre vereceğim. Bu çerçevede “efradına cami, ağyarına mani” bir anlayışla hareket edeceğim! Biliyorum, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var..

Biz vahyin ve risalete dayalı rehberliğin aydınlığında, aklımızı kullanarak bir karar vereceğiz. Aslında bu açıdan dileyenler, seçicileri seçerek, onlar nasıl vekil seçiyorlarsa, “seçicileri seçerek” vekaleten oy kullanabilmeliler.

Siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri, şahsi çıkarlarının finans kapitalin, oligarkların, şahsi çıkarları ile tevhid edenlerin fonladığı, gasp edilen, rüşvetle desteklenen, yabancı ülkelerin fonlarından aktarılan paralarla, fonlarla fonlanan parti ve siyasilere oy yok..

Lanet olsun onlara ve onlara alkış dağıtanlara, onların mediasına, Karun kılıklı işadamlarına, Belam kılıklı akademisyenlerine, sanatçılarına, yazarlarına, kalem sahiplerine. Onlar onlarla birlikte haşrolacaklar!

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 436 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar