Hasan Karakaya
Bir fotoğraf yayınladık, bazılarının kimyası bozuldu
"Geçen haftanın en önemli olayı ne?" diye sorulsa; verilecek cevap, herhalde şu olur: "Geçen hafta; bir değil, birçok önemli olay meydana geldi!"
Nedir onlar:
"Açlık grevi" tartışmaları.
"Özal'ın ölümü"yle ilgili haberler.
AK Parti'nin Kızılcahamam Kampı.
Ve, MHP Kurultayı...
BAHÇELİ ZORLANMADI
Sondan başlayacak olursak;
Dün Ankara Arena'da yapılan MHP 10. Olağan Büyük Kurultayı, "katılım ve heyecan" yönünden elbette takdire değerdi...
Bütün "eleştiri"lere rağmen, Devlet Bahçeli, 725 oyla yeniden genel başkan seçildi ve böylece 441 oy alan Koray Aydın'ın, şişirildiği gibi, pek de geniş bir tabanının olmadığı görüldü... Kurultay'a "katılım"ın ve "heyecan"ın yüksek olması da; hem MHP'ye, hem Devlet Bahçeli'ye yönelik ümitlerin devam ettiğini gösterdi...
Biz, Koray Aydın'a rağmen 1214 geçerli oyun 725'ini alarak yeniden genel başkan seçilen Devlet Bahçeli'yi kutluyor ve kendisine başarılar diliyoruz.
KIZILCAHAMAM KAMPI
Sayın Devlet Bahçeli, kurultay konuşması sırasında AK Parti ve CHP'yi eleştiren sözler sarfetti... AK Parti'nin "Peşmerge"leri baştacı yaptığını, "2071 hedefi"nde de Türkiye ve Türk bulunmadığını iddia etti...
İşte bu suçlamalara maruz kalan AK Parti, hafta sonunu Kızılcahamam Kampı'nda geçirdi... Burada "istişare"ler yapıldı, "değerlendirme"lerde bulunuldu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan da, "AK Parti'nin 10 yılı"nı değerlendiren bir konuşma yaptı ve özetle dedi ki;
● "3 Kasım bu millet için milattır... 3 Kasım; bu aziz milletin yönetime el koymasıdır, kötü gidişe "dur' demesidir. AK Parti, milletin ta kendisidir."
● "Ne devletin ne cumhuriyetin bekçiye ihtiyacı yok... Milletin mürebbiyeye, dadıya ihtiyacı yok. Bu millet kendi devletini koruyacak güçte."
● "Cezaevlerinde açlık grevi yapanlar, dağ ile birlikte hareket etmektedir... Öcalan için bize şantaj yapıyorlar... On binlerce insanın ölümüne sebep olan Öcalan'ı eve göndermeyiz."
Bu sözleri sarf eden bir Tayyip Erdoğan'ın "millet"i önemsemediğini ve "BDP'lilerle kucak kucağa" olduğunu iddia eden Devlet Bahçeli'nin suçlamalarını, elbette kamuoyu takdir edecektir.
Zira; Sayın Bahçeli'nin "PKK açılımı" yapmakla suçladığı Erdoğan, "Apo'ya destek" için yapılan "açlık grevleri"nin bir "şov" olduğunu söylemektedir.
Dedik ya; değerlendirmeyi kamuoyunun takdirlerine havale ediyoruz.
ÖZAL'I KİM ZEHİRLEDİ?
Geçen hafta, "Özal'ın ölümü"yle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi... Kamuoyunda; merhum Özal'ın "ölmediği", tam aksine "zehirlenerek öldürüldüğü" yönünde bir kanaat zaten vardı... Geçtiğimiz Cuma günkü Bugün gazetesi de bu kanaati pekiştiren bir haber yayınladı...
Başlığı şöyleydi:
"Zehirlemişler"
İşte bu haber, Cuma gününden bu yana Türkiye'nin gündeminde ve tartışılıyor... Adli Tıp Kurumu Başkanı da; "Zehir, o zehir değil" dese de, "Bazı bulgular var" diyerek iddiaları haklı çıkaran bir ifade kullanınca, bu defa Akit'in Cumartesi günkü başlığı konuşulmaya başlandı.
Herkes gibi, biz de sorduk;
"Kim zehirledi?"
Öyle umuyoruz ki;
1 ay içinde "rapor" tamamlanır ve savcılığa teslim edilir... O zaman, Özal'ı öldüren "zehir"in türü de öğrenilir ve değerlendirmeler daha doğru yapılır.
Ve yine öyle umuyoruz ki;
"Rapor"dan sonra hem "Özal'ın zehirlenerek öldürüldüğü" kesinleşecek, hem de "kimin zehirlediği" az-çok ortaya çıkacaktır.
Şimdilik, raporu bekliyoruz.
VARSA-YOKSA AÇLIK GREVİ!
"Merhum Adnan Menderes ve iki bakanını asarak öldüren" bir Türkiye'nin, "Cumhurbaşkanı'nı da zehirleyerek öldürmesi" elbette çok önemli bir olaydır... Ancak, bazı televizyonlar ve bazı gazeteler bu çok önemli olayı "gündemde tutmak" yerine, "açlık grevleri" üzerinde yoğunlaşmayı tercih ettiler.
Bazıları için, açlık grevlerinin "insanî boyutu" çok çok önemliydi...
Eğer; "anadilde eğitim, Kürtçe savunma ve Apo'ya tecritin kaldırılması" gibi talepler yerine getirilmezse, "yüzlerce insan ölecek"ti!.. Onların "ölmemesi" için, bu talepler yerine getirilmeliydi!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bunlar nazarında, "Cumhurbaşkanı'nın zehirlenerek öldürülmesi"nin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktu... Yeter ki; "Kandil'in talimatı ile açlık grevi"ne başlayan PKK'lılar ve KCK'lılar ölmesin!..
Onlar için, "terörle mücadele" ederken şehit düşen "asker, polis ve korucular" ile yürekleri kan ağlayan "aileleri"nin acılar içinde kıvranmasının da hiçbir önemi yoktu...
Önemli olan;
"Eylemcilerin yaşamları"ydı!..
Yeter ki, "onlar ölmesin"di!..
GÜNDEMİ SARSAN FOTOĞRAF!
Tam bu tartışmalar devam ederken, Akit'in yayınladığı bir "fotoğraf", gündeme bomba gibi düştü.
Bildiğiniz gibi;
30 Ekim Salı günkü Akit'in sürmanşetinde; "Açlık grevlerini teşvik eden PKK uzantıları ile BDP'lileri Mardin Kızıltepe'de ziyafet sofrasında gösteren" bir fotoğraf yayınladık.
17 Temmuz 2012 tarihinde, Ahmet Türk tarafından verilen bu ziyafette, kimler vardı, kimler...
Fotoğrafta da görüldüğü gibi;
Kürtleri "açlık grevi"ne teşvik edenlerin kendileri "mükellef sofralar" kurup, karınlarını tıka-basa doyuruyorlardı.
İşte bu fotoğrafın altına şu başlığı kullandık;
"Biz kuzu kebabına,
Siz ölüm orucuna!"
Ortalık, acayip karıştı!..
Birçoğu şoklara girdi!..
Bu fotoğraf;
"Samanlık devrimcisi Ertuğrul Kürkçü" başta olmak üzere bütün BDP'lilerin kimyasını bozdu ve Akit'e karşı ağza alınmayacak hakaretler ve küfürler savurmaya başladılar... Ne şerefsizliğimiz kaldı, ne de soytarılığımız!..
"Kem söz, sahibine aittir" deyip, bu hakaret ve küfürleri "sahiplerine iade" edip, geçtik.
Öyle ya;
Asıl "şerefsiz"ler, asıl "soytarı"lar; Kürt çocuklarını ölüme yatırırken, kendileri çatlayıncaya-patlayıncaya kadar "kuzu kebap" veya "biftek" yiyip "şarap" içenlerdir!..
FOTOĞRAF, ERDOĞAN'IN GÜNDEMİNDE
Bu fotoğrafın, "Başbakan'ın gündemi"ne girmesi ise, "grev şakşakçıları"nı iyice çileden çıkardı, iyice çıldırttı...
Başbakan Tayyip Erdoğan; gerek 30 Ekim günkü AK Parti Grubu'ndaki konuşmasında, gerek 31 Ekim günü Berlin'de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında, gerekse Kızılcahamam'daki İstişare Toplantısı'nda "açlık grevleri"ni eleştirirken Akit'in yayınladığı fotoğrafa gönderme yapıp, dedi ki;
"Terör örgütü ve onun güdümündeki kuruluşlar, şimdi de cezaevlerine el attılar... Oturmuş Kızıltepe'de kuzu kebabı yiyorsun, cezaevindekilere "Açlık grevine girin, ölün' diyorsun... Bu iş o kadar kolaysa, kendileri yapsın.
Terörist başına özgürlük istiyorlar. Cezaevinde ölmekle şantaj yapılmaz. Devlet şantaja, tehdide boyun eğmez, pabuç bırakmaz.
Örgütün pençesine düşen çocukların anne ve babalarına sesleniyorum: Sizin evlatlarınızın hayatı üzerinden statü edinenlere, kendilerine saltanat düzeni kuranlara asla müsamaha göstermeyin. Onlar kendilerini bu ateşten daima uzak tutarlar. Eğer oralarda kalmaya devam edecek olursa, yanacak olan sizin evlatlarınızdır."
İşte bu sözler, "açlık grevi" üzerinde şüphe bulutları oluşmasına yol açsa da, "Akit'te yayınlanan fotoğrafın eski olduğu" tartışmalarını da beraberinde getirdi...
Daha önce söyledik, sırası gelmişken yine söyleyelim; biz o fotoğrafın "yeni" olduğunu iddia etmedik ki...
Bizim amacımız; Kürt gençlerini ölüme yatıranlarla, onları teşvik edenler arasındaki "çelişki"yi ortaya koymaktı...
Koyduk da...
Ankara Bürosu muhabirimiz Emre Küskün'ü, bu "gazetecilik başarısı"ndan dolayı bir defa daha kutluyoruz...
BDP ŞEHVETE KAPILINCA!
Bu fotoğraf; "eylemin insanî boyutu" söylemlerini de boşa çıkarmıştır.
Kim ne derse desin;
Gerek "BDP'liler"in, gerek "açlık grevini destekleyen çevreler"in, eylemdeki Kürt gençlerinin "hayat"larını düşündüğü iddiasının tam bir palavra olduğu gözler önüne serilmiştir.
Onlar, eylemdeki Kürt gençlerinin "hayat"larını değil, buradan elde edilecek "siyasî rant"ları düşünmektedir.
BDP'liler, "eylemcilerin dile getirdiği talepler"in "şehvet"ine o kadar kapılmışlardır ki, "maske"lerini düşüren sözler söylediklerinin farkına bile varamamışlardır... Mesela BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş şunları söyleyebilmiştir;
"Eylemcilerin talepleri Mehmet Öcalan adaya gitsin değil, Abdullah Öcalan Diyarbakır'a gelsin yönündedir!!!.. Ölüm oruçlarını bitirecek olan AKP değil, halkın politikaları olacaktır!.. Artık, laf zamanı değildir!"
Söyleyin Allah aşkına;
Selahattin Demirtaş'ın bu sözleri, derdinin "hayat kurtarmak" olduğunu gösteriyor mu?.. Asla!.. Amacı "hayat kurtarmak" olan bir insan, hiç bu uçuk lafları eder mi?..
Demek oluyor ki;
Bunlar, bir yandan "kuzu kebap götürüyorlar" bir yandan da "cezaevlerindeki Kürt gençlerini götürme" peşindeler!..
İnsanlar da, haklı olarak soruyor;
Cezaevlerinde karınlarını yeterince doyuramayan Kürt gençleri zaten "aç" durumdalar... O halde, bu eylemi "kuzu kebap yiyenler" niye yapmıyor?!?..
Her zaman söylüyoruz;
"Keriz"i bol bir ülkede, "kriz"ler hiç eksik olmaz... Siz siz olun, her söylenene kanmayın.
Selam ve sevgilerimizle...
yeniakit