Abdurrahman Dilipak
Bir İsrafil Nefesi
İsrafil'in Sur’u, bir sayha kulakları sağır eden çığlık gibi bir ses. O yeri yerinden oynatan, yer,-göğü çınlatan, inleten, canlı cansız ne varsa sarsan bir frekans. Birileri yoksa, HAARP ile bunu mu başarmaya çağılıyor. “Tanrının sopası” dedikleri Titanyum çubukları, “Tanrı Parçacığı” dedikleri Atom altı parçacıklar ve İsrafil'in suru.
Füzyon teknoloji, herhangi maddeye üç ayrı açıdan üç ayrı frekansı verdiğinizde onun yapısını dönüştürecek yabancı bir müdahaleye karşı direnç oluşturuyor, güneşe benzer bir reaksiyonla ısı üretiyor. Bu sürede madde yapısını değiştirerek “plazma”ya dönüşüyor.
Quantum fiziği, matematiği çok daha farklı. Bugün bu konu tam olarak anlaşılmış değil. Temel sorun maddenin yapısı, zaman ve mekan boyutu ile ilgili. Madde diye bir şey var mı? Artık Atomun maddenin temel taşı olarak görmüyoruz. Bugünkü fizik ve kimya atom ağırlıkları üzerine kurgulanmış. Atomu nötron, proton, çekirdek, kuarklar olarak tanımlıyorduk. Cern’de “Tanrı parçacığı” diye bir buluştan söz ettiler. Artık atom altı parçacıkların özellikleri ve davranışlarını konuşuyoruz.
Evren bir bütün olarak atomik bir networkle sürekli iletişim ve etkileşim içinde. Zaten ay, güneş, yıldızlar birbiri ile uyumlu ahenk içinde başka nasıl bir arada durabilirdi. Kendi enerjilerini kendileri üretiyorlar ve itme-çekme gücü / Manyetizma ile uzaydaki her nesne birbirine bağlı. Quantum bilgisayarlar, bu tabii Quantik network üzerinden haberleşiyor. Bunun mekaniği tam olarak bilinmese de oluyor işte. Aslında “nesnelerarası iletişim” yaratılıştan sadece canlılar arasında değil, tüm nesneler arasında mevcut ve tüm yaratılmış, tek bir cevherden meydana geliyor. Ve kendi aralarında titreşimlerine göre, yani frekanslarına göre gruplaşıyorlar. Bu titreşim aynı zamanda bir dalga boyuna sahip.
Kıyamet bir frekansla gelecek. O titreşim bozulunca kainat da berhava olacak.
Aslında HAARP ile araştırdıkları bu. Tek bir sesle ya da bir takım frekanlarla köprüleri yıkabilir, uçakları düşürebilir, gemileri batırabilir, bitkileri kurutabilir, hayvanları ve insanları öldürebilir misiniz? Bakın o sesle metali plazmaya dönüştürebiliyorsunuz. Bu manyetizma ile çekebilir ve itebilirsiniz. O güneşteki patlamalar, yüksek gerilim hatlarını, trafoları bu şekilde patlatabiliyor ve iletişimi kesebiliyor.
Tarık yıldızı, o karanlığı delip gelen pulsar’lar şeklinde elekronik şok dalgaları yayınlayan yıldız dünyamıza yaklaştığında neler olacağını görecekler.
Zaman ve mekanda yolculuk, zaman ve mekanın bükülmesi, boyutlar arası geçiş ile zaman içinde ileri-geri hareket, bugün sadece Dinin keramet ve Mucizeleri ile ilgili bir konu değil. Lucid Dreamlar, astral yolculuklar da artık ezoterizmin değil, bilimin konusu haline geliyor MetaVerse dünyasında.
Hatırlayın, Hz. Peygamber İsra olayında Mekke’den Kudüs’e o yolculuğu nasıl yaptı? Zaman durdurulabilir mi? Yuşa aleyhisselam’ın duası, Cumartesi yasağına girmemesi için zamanı durdurdu mu? Hızır aleyhisselamla o yolculuk nasıl bir yolculuktu? Böcekler, Cinler, Şeytan, ya da melekler hangi zaman boyutunda yaşıyorlar. Hz. Musa Kızıldeniz’i geçerken ya da Yuşa aleyhisselam Şeria ırmağını geçerken, denizi ve ırmağı yaran şey, o asanın sırrı ve bir de Yed-i Beyza, asa-yı tutan elin sırrı mı idi. O sır yer çekimini, Med ve Cezir etkisi oluşturan mucizevi bir güç mü idi.
Hz. Süleyman’a bir ifrit gözünü açıp kapayana derken, ilim verilen hikmet sahibi zat, o ilimle tahtı anında getirmedi mi? Biz ses ve görüntüyü ilimle, insan olarak getirdik de, Maddenin kendisini, arada ayrıca özel bir bağlantı olmadan, bulunulan ortamdan, zaman ve mekan farkı olmadan alabilirmiyiz ya da gönderebilir miyiz.? O zaman evrenin bir başka noktasına yolculuk mümkün olabilir. Ya da uzaktan bombaları patlatabilir ve o frekansla başka yerlerde başka kişilere iyilik ya da kötülük yapabiliriz. Depremi tetikleyen bir güçden değil, yaratılmış olan Kainat nasıl “Kün fe Yekun” emri ile oluştu ise, yine tek bir emir ile geldiği yere geri dönecek, bütün kainat berhava olacaktır. O gücü dünya ölçeğinde, ilim yoluyla sınırlı şekilde kullanmaya kalkarsak ne olur?
Cern’deki Büyük Hadron çarpıştırıcısında atom altı parçacıklar çarpıştırılınca “Tanrı parçacığı” dedikleri “karanlık madde”yi bulma çabası olarak öne çıkıyor. Çarpıştırınca çarpıştırılan parçacıkların kara maddeyi bulalım derken kara deliğe dönüşmesi endişesi de konuşuldu bir ara. Ama artık şunu biliyoruz ki, Frekanslar’la canlılar öldürülebileceği gibi, Bio Rezonans yöntemi ile insanlar tedavi de edilebilir. Bu RF’i silaha da dönüştürebilirsiniz. Yani bu Şeytani güçler, “İsrafil’in Sur’unun sırrı” peşinde. O güce asla ulaşamayacaklar ama, o gücü taklit ederek dehşet şeyler yapabilirler. Bana kalırsa HAARP’i bir de bu gözle değerlendirmek gerek. Depremleri tetikleme işini de aynı gözle değerlendirmek gerek. Bunu ancak temelde dini bir bakış, bilim alanında ise geleneksel bilim değil, Quantik akılla ve zeka ile konuyu ele almak gerek.
Biz frekansı bugüne kadar radyo dalgaları için kullandık. Genel olarak Frekans yani titreşim, bir saniyedeki döngü sayısı olarak tanımlanıyor. Bu artı-eksi kutuplarının yer değiştirmesi şeklinde bir döngüyü ifade ediyor. Ve de Frekans Hertz olarak (Hz) şeklinde tanımlanır. 1 Saniyede, Frekans ve Period 1 saniyede hangi aralıkla kaç defa tekrarladığı şeklinde tanımlanırken, Dalga boyu Frekansla ters orantılıdır. Dalga boyu uzadıkça frekans düşer.
Bu tanımlar daha çok RF için ya da elektirik akımı için, akımın 1 saniyedeki yön değiştirme hızını ifade eder. 1 Hertz saniyede 1 döngüye eşittir.
Bir İsrafil nefesi, o boynuzda 1 saniyede kaç frekans üretir. Ya da bilim o frekansı üretirken, o frekansı üretecek olan şey ne olur. Sanırım o suru üflemek için bir İsrafil, bir sur ve bir de nefes gerek.
Hepsinden önce de “Kün” emrinin devamındaki kelimelerin duyulması gerekir.
Selam ve dua ile.