Selâhaddin Çakırgil
‘Bir milletvekili nasıl tutuklanır’ mı dediniz!
Doğrudur ki, milletin işlerini vekaleten görmek için seçildiği nazariyesinin gereği olarak ‘milletvekili’ sıfatını kazananlara bir takım ayrıcalıklar tanınmalıdır. Ve vekil de gerçekten de o temsil vazifesiyle meşgul olmalıdır. Aynı şekilde onu seçenler de ‘Sen bizi, bizim şeref ve haysiyetimize uygun bir şekilde temsil et, biz seni koruruz..’ demelidir; bunun idrak ve sorumluluğunda olmalıdır. (Ki, halkımız bu idraki ancak, 15 Temmuz hıyanetine karşı direnerek gösterebilmiştir.)
Bırakalım ‘vekil’i, hem de büyük halk kitlelerince çok sevilen Adnan Menderes gibi bir ‘başvekil’ bile 10 yıl hizmetten sonra dâr’a çekilirken, o idâmı bütün kemalist-laik- solcu taifelerin nasıl alkışlayıp, on yıllar boyunca da sahiplendiği unutulmamıştır.
***
Haydi o, 55-60 yıl geride kaldı; daha 18 sene önce, ‘bir m.vekili hanım (Merve Kavakçı), Meclis’e nasıl başörtülü girdi..’ diye, onu devlete meydan okumaya kalkışmakla suçlayan, sadece Ecevit miydi? Ve o hanım hattâ vatandaşlıktan bile atılırken Ecevit’in alkışçılığına soyunanlar, bugün, ‘Bir milletvekili nasıl tutuklanır?Böyle adalet mi olur?’ diyenler değil miydi?
Dahası, ‘Dokunulmazlıklar kaldırılsın..’ diyen ve de 10’a yakın HADEP milletvekili tutuklanırken susan da, şimdi eline adalet yazılı pankartı alıp yürüyen kişi değil miydi?
Haa, lisan-ı hal ile, ‘Bizden olan m. vekili mahkum edilemez, gazeteci tutuklanamaz..’ diyorlarsa, o başka..
Bir gazetenin yazarlarından Soner efendi, şimdi mahkûm olan ve tutuklanan miletvekilini aylarca önce ve kanûnen sorumlu olmayacak şekilde, ama dolaylı olarak suçlamışken, şimdi o yazısını te’vil etmeye çalışıyor. 1 Eylûl 2016 tarihli ve ‘Cemaatçi CHP’liler’ başlıklı yazısını açıp okusun..
Mâlum taife de, o milletvekili’nin hanımı ile aynı dili konuşuyorlar, ‘kesin delil olmadığı’nı iddia ediyorlar. Kesin delil yoksa daha iyi ya, İstinaf Mahkemesi ve sonra da Temyiz var. Niye, kendilerini mahkeme yerine koyuyorlar?
Bir çift söz de Bülent Arınç Bey’e: O ‘milletvekili’ için yürek yangınızı yansıtan açıklamanız hukukî değil, siyasî kokular veriyor ve size yıllarca yakınlık duymuş olan bir kesimi şaşırtıyor ve o açıklamanızı da size yakıştırmıyorlar; siz kendinize yakıştırıyorsanız, hayrını görünüz..
Ve, Helmut Kohl için
İkinci Dünya Savaşı’ndaki ağır yenilgiden sonra, Doğu ve Batı diye ikiye bölünmek ve 45 yıl o durumda kalmak faciasını da yaşayan Almanya’yı, -Fransa, İngiltere ve B. Amerika’nın başlangıçta kesinlikle karşı çıkmalarına rağmen- elbette ki ekonomik gücün de etkisiyle ve de diplomatik maharetle, ve ‘tek kurşun’ atmadan birleştirmenin mimarı sayılan ve 1982-98 arasında da, kesintisiz 16 yıl şansölyelik /federal başbakanlık yapmış olan Helmut Kohl 87 yaşında vefat etti, 16 Haziran günü..
Almanların çoğu, onu herhalde saygı ile anacaklardır.
Ancak, Almanya’nın, savaş sonrasında yeni baştan yapılmasında yer alan yabancı işçi kitlelerinden, özellikle Türkiye’den gelenlere Kohl’ün oldukça mesafeli durduğu bilinir. Öyle ki, onun, Solingen şehrinde de evleri ırkçı almanlar tarafından ateşe verilen ve 5 ferdini alevlere kurban eden aile başta olmak üzere, Türkiyeli olanlara bir başsağlığı mesajı bile yayınlamadığı unutulmamıştır. Ayrıca Kohl’ün, başbakanlığı sırasında Türkiye’ye başbakan olarak hiç gelmemiş olması da dikkat çekiciydi. Ve o,Türkiye’ye AB üyeliği değil de, ‘İmtiyazlı ortaklık’ statüsü verilmesini düşünüyordu ve Erbakan’ın başbakanlığı döneminde, bu konuda iki taraf arasında, gayri resmî ve gizli bir hayli müzakereler yapılmıştı, ama Erbakan’ın 28 Şubat 1997 Askerî Müdahalesi’yle devrilmesinden sonra o müzakereler de kesildi.
Komünist Doğu Almanya’da yetişen Angela Merkel’i keşfeden Kohl’ün, 1992- Frankfurt Kitap Fuarı’nın açış konuşması özellikle Müslümanlar için düşündürücüydü. Çünkü Kohl, orada, ‘Avrupa Birliği’ne dahil olmak isteyen halkların ve ülkelerin, Batı kültür ve medeniyetinin kilise kulelerinin gölgesinde geliştiğini ve bu bünyede ancak bu şekilde yer alınabileceğini unutmamalarını’ hatırlatmıştı.
Toprağı bol olsun..
stargazete