Hakan Albayrak
Bir zamanlar Erivan Üniversitesi’nde...
2005’te Doğu Konferansı heyeti olarak gittiğimiz Ermenistan’da Erivan Devlet Üniversitesi’ni (de) ziyaret etmiş, orada çeşitli fakültelerin yöneticileri ile bir araya gelmiştik.
Güzel bir görüşmeydi.
Ev sahipleri gayet nazik ve iyi niyetliydiler.
Komşu halklar arasındaki psikolojik duvarları yıkmaya adanmış Doğu Konferansı’nı umut verici bir girişim olarak nitelediler.
Tatsızlığa yol açabilecek söz ve davranışlardan kaçındılar.
“Çözemeyeceğimizi düşündüğümüz sorunları rafa kaldırıp beraber ne yapabileceğimizi konuşalım” dediğimizde, aynen katıldıklarını ifade ettiler.
Özellikle Şarkiyat Fakültesi Dekanı Dr. Gurgen V. Melikyan, beyan ettiğimiz her fikre heyecanla -ve heyecanlandığını mümkün olan en açık şekilde ortaya koyarak- katıldı.
Bizden biri konuşmasının bir yerinde ne zaman “istiyoruz”, “arzu ediyoruz” veya “ümit ediyoruz” dediyse, Dr. Melikyan hemen “Biz de biz de” diye Türkçe mukabele etti.
Toplantıda Dr. Melikyan’la yan yana oturuyorduk.
Bana mütemadiyen gülümsedi.
Ara sıra da sırtımı sıvazladı.
Çok sempatikti.
Toplantı bitince beni ve arkadaşlarımı odasına davet etti, orada bize ikramlarda bulundu.
Türkçe sohbet ettik. (Türkçesi hoştu ama asıl Farsçaya vâkıfmış.)
Ben Dr. Melikyan’a “ağa” diye hitap ettim, o bana –ve herkese- “can” dedi.
Sohbetimizden bir kesit:
- Ağa!
- Can!
- Aramızdaki meseleler ne olacak?
- Hepimiz şarklıyız, yabancıları karıştırmadan aramızda halledeceğiz.
***
Türkiye ve Ermenistan özel temsilcilerinin ikinci randevusunun Viyana’da olduğunu öğrendiğimde, Dr. Melikyan’ın o sözünü hatırladım.
Herhalde o da benim gibi homurdanıyordur “Niye Ermenistan yahut Türkiye’de değil de Avusturya’da görüşecekler?” diye.
Neyse.
Şimdilik böyle olsun bakalım.
İki komşu arasında samimiyet ilerledikçe yabancılar aradan çıkacaktır.