Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Birbirini Yiyenler...

Seçime gidiyoruz. Siyasileri uyarıyorum, onların peşinden koşan trolleri de. Unutmayın, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Kendinize de, savunduğunuzu sandığınız, kişilere ve örgütlere de, ülkenize de zarar verirsiniz. O trollerin günahları da, o siyasilerin boynuna olacaktır.
Dedikodu, gıybet, iftira, yalan haram’dı değil mi? Şu ayetler, Müslümanım diyen herkesi bağlar. Hatta insanım diyen herkesi de. Buyurun birlikte okuyalım: "Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir." (Saf, 61/2-3). Kiminiz, birinin yanına gidip “biz sizdeniz”, bize dönüp, “aslında biz sizdeniz” demiyor musunuz?
Anlaşmalar imzalamıyor musunuz?
Allah söylediklerinizi, yaptıklarınızı, aklınızdan ve kalbinizden geçenleri, gizli, şifreli, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuştuklarınızı biliyor.
"(Ey insanlar!) İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyorsunuz?” Bakara 44. Ya da ötekilerin gizledikleri ayıplarını araştırıp bulup onları açıklarken, kendi yakınlarınızın ayıplarını gizleyip, sonra da başkalarına onlar hakkında yalancı şahidlik yapıp, onları temiz, dürüst, ahlaklı kişiler olarak mı tanıtıyorsunuz?
Gıybet, kişinin, muhatabı duyduğunda hoşlanmayacağı şekilde anmakdır. Hucurat Suresi 12'inci ayette bunlar için; "Gıybet-dedikodu yapmayın. Sizden biri ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz, değil mi?" buyurulmuyor mu. Yani onların yaptıkları yamyamlıktan başka bir şey değil.
Kur’an-ı Kerim'de mealen buyuruldu ki: “Ey müminler, bir kısmınız, diğer kısmınızı alaya almasın! Belki de alay edilenler, kendilerinden daha iyidir. Birbirinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla çağırmayın! İmandan sonra fâsıklık ne kötüdür! (Allah’ın yasak ettiği şeylerden) tevbe etmeyenler ise, zalimlerdir.” Hucurat 11. Evet bir kimseyi, sevmediği bir lakapla çağırana, melekler lanet eder. Meleklerin lanet ettiği kişiler ve topluluklar iflah olmazlar. Allah onları üstüne pislik yağdırır, işlerini sarp dağlara sardırır. Onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşarlar. Onların korktukları ve haksız bir şekilde kınadıkları şeyler başlarına gelir.
Peygamberimiz dostları ile sohbet ederken onlara: "Baba ve annenize küfretmeyin" dedi. Onlar da ''biz anne-babamıza küfretmeyiz ki" dediler. Efendimiz (sav)da onlara şöyle dedi: "Başkasının baba ve annesine küfrettiğinizde o da döner sizin, baba ve annenize küfreder. Böylece siz baba ve annenize küfretmiş olursunuz." Hem onları günaha sevketmiş olursunuz, hem de onların günahını siz de yüklenmiş olursunuz. Biz güzel söz ve hikmetle insanları Hakka ve hayra çağırmakla, onlara güzel örnek olmakla emrolunduk. İbn Cerir; "Hoşlanılmayan bir lakap ve hakareti andıran her söz Kur'an'ın tel'in ettiği ahlaksızlıklardandır" der. “Arkadan çekiştirip duran ve kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline…” denir (Hümeze,1)’de.
Hele hele bunu topluca, grub olarak, iş bölümü içinde, birlikte yardımlaşarak yapanlar yok mu? Maide 2’de ne deniliyordu: “…Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” Birilerine olan düşmanlığınız ve öfkeniz bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin. Hele para karşılığı, makam karşılığı, topluca, birlikte iş bölümü yaparak bunu asla yapmayın. Bakın, nasıl ibadetler cemaatle yapılınca sevabı kat kat artıyorsa, kötülük yaparken birlikte hareket edenler ve yardımlaşanları günahları da kat kat artar. Mesela sigara içerken, başkalarına da ikram eder, birlikte içerseniz yine aynı şekilde. İçkide de, fuhuşta da, rüşvette de, torpilde de bu böyle. İhaleye fesat karıştıranların yaptıkları da aynı. Unutmayalım ki, bunu engellemesi gerekenler bu yanlışın bir parçası oluyor ve bu konuda şirretlik ederek yaptığımızda, başkalarını, elimizle, dilimizle engellemeye çalışmanız gerekirken, onlarla birlik olduğumuz için günahlarımız da kat kat artar. O haksızlıkları yapanları desteklediğiniz alkışladığınız, onların yaptıkları haksızlıklar karşısında sesiz kaldığınız için onların günahlarının cezasından size de bir pay vardır.
İbn Kayyim de el-Cevabu’l-vafî adlı eserinde (s.136) şu Hadis diye meşhur olan bir “güzel söz” olarak hafızalarımızda yer eden sözün aslı, mana olarak şöyledir: “Batıl /yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, (İnsanları Allah’la aldatmaya çalışarak) konuşan Şeytan’dır. Hakkı söylemekten sakınan ise ‘dilsiz Şeytan’dır.”
Fâtır Suresi 5. Ayet’de ne buyuruluyordu: “Ey insanlar! Muhakkak Allah'ın vaadi (öldükten sonra dirilmek, hesaba çekilmek) gerçektir... O halde, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın; hilebaz Şeytan da sakın sizi Allah'ın dininden aldatıp kandırmasın.”
Seçime gidiyoruz. Siyasi partilerin üyelerini, yöneticilerini, sempatizanlarını, taraftarlarını, medyabazlarını, kiralık kalemlerini, sözcülerini, ekran yüzlerini, sunucularını, metin yazarlarını, reklamcılarını, stratejistlerini, trollerini, paraları ile bunları destekleyen sermaye sahiplerini, bunlara fetva veren hocaları uyarıyorum; dünya nimeti ve iktidarı, servet ve makamı uğruna, Allah’ın adını da kullanarak, Allah’ın rızası dışında işler yapmayın, sözler söylemeyin. Memurlar, sadece esnaf değil, memurlar, amirleriniz öyle istiyor diye dilsiz şeytan da olmayın, gerçekleri de tahrif etmeyin. Unutmayın masiyette iteat yoktur. Hani, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacaktık. Adil şahidler olacaktık. Evet, yaşadığımız zamana ve mekana şahid olacağız ve Hakkın ve halkın, görev gözü, işiten kulağı, tutan eli ve haykıran sesi olacağız. Hiç kimse dünyada olup-biten şeyleri, görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Hani, Ölçüyü-tartıyı, hesabı doğru tutacaktık. Riba’ya karışan Allah TL’nin değerine karışmıyor mu? İstatistik verilerin ya da kamuoyu araştırmalarının doğruluğuna bakmıyor mu? Bu yalanlara çanak tutan akademisyenler, bu hesaba göre, hangi konuma düşüyorlar, Hak nezdinde.
Bu dünyada kim ne yaparsa, bu dünyada ve ahirette onun karşılığını bulacaktır. “Allah’ın ipi”ni bırakırsanız, Allah yönünüzü ve aklınızı karıştırır da, kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşarsınız. Unutmayın, size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Hz. Musa’nın kavmini hatırlayın. Önlerinde 3 peygamber ve emanet sandığını taşıyan melekler, 10 günlük yolu 40 yılda geçtiler. Her yanlış adımlarında Allah yönlerini şaşırttı. Yanlış işleriniz istikametinizi şaşırtmasın. Bu dünyada yapıp yapmadıklarınız, ya da söyleyip söylemediklerinizle, ya kendi sırtınızda, kendi cennetinize tuğla, ya da kendi cehenneminize odun taşıyacaksınız.

Dünya'yı yoksullar ve mazlumlar, dullar, yetimler, yolda kalmışlar ve yurtlarından çıkartılanlar için yaşanmaz kılıp, ev, makam ve midelerini haramla dolduran müstekbirlere, din ve ilimlerini para karşılığı satan Belam’lara, Karun’lara, Mütrefin’lere, Fasık’lara, zalim’lere, veyl olsun. Onların hali “dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir.” Onlar kendilerine ilim, makam ve servet verildiği halde, nefsine uyup yoldan çıkanlar, zulme, işrete dalanlardır. Onların kalpleri mühürlendikten sonra, gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez olurlar. Tebbet yeda! Onların elleri ve dilleri kurusun.

Evet, bu slogan bana ait, İlk Özal kullandı. Hasan Celale söylemiştim, “Bizim siyasetimiz maslahat temellidir, Halka hizmeti Hakk'a hizmet vesilesi biliriz” diye. Sonra bu “Halka hizmet Hakk'a hizmettir” diye meşhur oldu. Bunu da “Hayrunnas, men yenfaunnas” (İnsanların en hayırlısı, insanlara en fazla faydası dokunandır) şeklinde açıklamıştım. Özal da bu sloganı kullandı. Bugünlerde de duyuyorum. İyi, güzel. Ama bu paranın bir de öteki yüzü var, yazı’nın bir de tura’sı var!
Halka ihanet, halkı kandırma, Hakk'a ihanet ve Hakk'ı kandırmaya teşebbüstür.
Bunu ANAP’ın içindeki, o zaman ki RAND kafalılara ve RANTiyecilere, “ANAP’ın papatyaları”na bunu anlatamamıştık, sonra olan oldu.
ANAP’ın başına gelenleri de biliyorsunuz.

Neyse, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az!
Sözümün muhatabına gelince, “Ha Hasan’a, ha sana”! Farketmez.
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 523 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar