Abdurrahman Dilipak
Bizim laikçi kafalılara uyarı ve..
Bakmayın bunların camiye saldırdıklarına, fırsat bulurlar, sınırları aşıp gelirlerse “Çağdaş”ının da kafasına sıkarlar, “Laikçi”sinin de. Adınız; “Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet ise yandınız. Adınız İslami bir isim olmasa da. Yahudi ve Hristiyan değilseniz, dinsiz de olsanız affetmezler. Ya onlardan olacaksınız ya da onlara düşman kabul edilirsiniz. Sağcısına solcusuna bakmazlar, Alevisine, Sünnisine de Selefisine de bakmazlar.
Kullanacaklarını önce kullanırlar, sonra sıra size de gelir. Ne diyor bu katil Türklere; “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz’ın Doğu yakasında. Ama Avrupa topraklarında, Boğazın batı yakasında bir yerde yaşamaya teşebbüs ederseniz. Sizi öldüreceğiz ve topraklarımızdan sizi süreceğiz hamamböcekleri. Konstantinopolis’e geliyoruz, şehirdeki tüm cami ve minareleri yıkacağız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak ettiği üzere, eskiden olduğu gibi Hristiyanların olacak. HÂLÂ FIRSATINIZ VARKEN, KENDİ TOPRAKLARINIZA KAÇIN”..
Fırsat bulurlarsa sizi Kaledion’da (Kadıköy) da tutmazlar, Antakya’da da Urfa’da da.. Bu gerizekalı Yuhanna Vahyi’ni de okumamış, okusa onu da söylerdi, CHP’nin Ege bölgesindeki oy oranına da bakmazlar, Ege bölgesini de boşaltmamızı isterler! Haçlılar böyledir.
Anlayın artık birilerinin niye “Dinde Reform” peşinde olduğunu, bizi onlara benzetmeye çalıştığını, Laiklik bahanesi ile estirilen terörü, darbelerin arkasındaki derin gerçeği görün artık!
İncil. Yuhanna Vahyi 17: Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.” Bundan sonra melek beni Ruh’un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm. (Bu Lilith olsa gerek) Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı. Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: BÜYÜK BABİL, DÜNYA FAHİŞELERİNİN VE İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI. Kadının, kutsalların ve İsa’ya tanıklık etmiş olanların kanıyla sarhoş olduğunu gördüm. Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm. Melek bana, “Neden şaştın?” diye sordu. “Kadının ve onu taşıyan yedi başlı, on boynuzlu canavarın sırrını ben sana açıklayayım. Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek. “Bunu anlamak için bilgelik gerek. Yedi baş, kadının üzerinde oturduğu yedi tepedir; (Bu 7 tepe ve 7’li sistem size bir şeyler hatırlatıyor mu?) aynı zamanda yedi kraldır. Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi. Gelince kısa süre kalması gerek. Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. O da yedilerden biridir ve yıkıma gitmektedir. Gördüğün on boynuz henüz egemenlik sürmemiş on kraldır; canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar. Düşünce birliği içinde olan bu krallar güçlerini ve yetkilerini canavara verecekler. Kuzu’ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablik taslayanların Rabbi, kralların Kralı’dır. O’nunla birlikte olanlar, çağrılmış, seçilmiş ve O’na sadık kalmış olanlardır.” Bundan sonra melek bana, “Şu gördüğün sular (fahişenin kenarında oturduğu sular) halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir” dedi. “Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. Çünkü Tanrı, amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Öyle ki, Tanrı’nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler. Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.” Lilith’in Fahişelerine dikkat!
Bunların, Barış, Özgürlük nutukları atmalarına bakmayın. Bugünkü Tevrat ve İncil’deki dehşet manzaralarını okuduğunuzda göreceksiniz nasıl bir hayal dünyasında yaşadıklarını. Onun için “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi bir düşünceleri var. “Haçlı zihniyeti” böyle bir inanç dünyasının sonunda hayat buldu. Bunların Falanjistlerini Sabra Şatila’da gördük. Evangelistlerin “Tanrıyı kıyamete zorlama” senaryolarını da biliyoruz. Fethullah Gülen’in yalanlarına inanmayın. Ne diyordu 20 Ağustos 2016’daki bir videosunda Gülen: “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar. Fakat münafık meseleyi öyle bir karıştırır ki, Müslümanlıkla kafirlik bir harcın parçaları gibi, farklı kimyevi şeylerin bir araya gelmesi gibi, o güzellik, o beriki çirkinlik ile bir araya gelince kömür, elmas birbirine karışır. Siz anlayın artık meselenin ne olduğunu.”
Yuhanna Vahyi’nde 7 bölüm var. 7 Kandil, 7 Mühür, 7 Borazan, 7 Alamet, 7 Gazap Tası, 7 “Vay!” ve 7 Yenilik. 7 Kutsal metinlerde özel bir sayıdır. 7 kat yer, 7 kat gök, 7 gün, Hz. Yusuf’un 7 yıl hapis hayatı, 7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık.. Derin devlet de 7’li sisteme göre biçimlenir. Egedeki 7 kilise de bu anlamda özel bir anlam kazanır. Onlara göre 7 Işık, 7 Mühür, 7 Uyarı ve 7 işaretin arkasında 7 “Gazab” ve 7 “Vay” gelecek ve onun ardından yedi merhalede yeni bir düzen kurulacak. Onlara göre, Hicri, Miladi ve İbrani tarihine göre, biz 7’inin birindeyiz İslam dünyası olarak. Yahudiler 7’nin 2’sinde ve Hristiyan dünyası 7’nin 3’ünde. 4. Sırada Alamet, 5. sırada Gazab ve 6. sırada vay! Her biri de 7 merhale. Onun için Yahudilerin ve Hristiyanların acelesi var!.
Bu zalimlere, (Haramlar kronolojisinde 2. Sırada olan) “Haddi aşmak, yasak olana meyletmek” anlamına gelen, “Fahişe”lere yakın durmayın, “sonra ateş size de dokunur” ve yurdunuzdan ederler sizi. Ben ona “Beka sorunu” demiyorum, demem de, ama bir Hayat-Memat meselesi kaçınılmaz olur o zaman. Bizim kitabımız “felaketi” düşmanın hile ve güçleri ile ilişkilendirmez, aksine onların hilelerini örümcek ağına benzetir. Kişi ve toplumun zaafları, tefrikası, cahili, ahlaki zaafları ile irtibatlandırır. Onun için “Beka sorunu” dediğiniz şeyin suçu düşmanlarınızda değil, kendi içinizde arayın. Çünkü biz “kendi hakkımızdaki hükmümüzü değiştirmedikçe Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir”. Değişmesi gereken biziz biz! Karanlık aydınlığın yokluğudur. Işık gelince karanlık yok olur. “DE Kİ, Hak geldi batıl zail oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkumdur.”
“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım!” Onlara benzemeyelim, zalimlere yardım etmeyelim, onlara meyletmeyelim. Sonra Allah onları başımıza bela eder! Hem de dikkat: “Şeytan bizi Allah’la aldatmasın”. Bizden gibi gözüken Şeytanlara dikkat. Selâm ve dua ile.