Ahmet Taşgetiren
Bu dava sağlıklı ilerlemezse...
Bu davadan kastım “Sinan Ateş’in katledilmesi” davası… Dün ilk duruşma yapıldı. İlk duruşmada sonuçlanması beklenmiyordu.
Ama kimse “Bu dava sağlıklı ilerlemezse…” ifademi yabana atmasın.
Belli ki “Sinan Ateş’in ailesi” dahil herkes, “Adalete güven” bildirimlerine rağmen bu kaygıyı taşıyor.
Ne demek “Bu dava sağlıklı ilerlemezse…” sözü?
Mesela, “MHP’nin Cumhur İttifakı’nın paydaşı olması bu davayı etkilerse”, demek…
Mesela “Yargıda ve Emniyette MHP etkinliğinin bulunması bu davayı etkilerse…” demek…
Mesela “MHP’nin Cumhur İttifakı’ndan ayrılma ihtimali ve Ak Parti’nin iktidarı sürdürememe riski bu davayı etkilerse…” demek…
“Bunlar neden etkili olsun ki?” sorusu sorulursa, sürece bakmanın yeterli olduğunu söylerim.
Eski Ülkü Ocakları genel başkanı Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde ve güpe gündüz katledilmesi, MHP Genel Başkanlığı dahil parti in resmi tavrının Sinan Ateş’e sahip çıkmaması, hatta cinayetin üzerine gidenlere öfke duyması, cinayet işleyenlerin mevcut Ülkü Ocakları kadrosu ile iltisaklı olduğunun resmi belgelere geçmiş olması haklı olarak herkeste “Bu işte bir bit yeniği var” kuşkusu uyandırıyor. “Bit yeniği” cinayetin nasıl bir örgütsel yapı içinde gerçekleştiğinin ortaya çıkması ile ilgili. Tehdit, dayak, gibi işlemler o dünyada bilinen sakatlıklardan ama işi cinayete vardırmak… Bu nasıl oldu? Katiller bir yerlere güvenerek mi bu pis işi gerçekleştirdiler? Bit yeniği…
Bahçeli kürsüye çıkıyor ve kolaylıkla herkes tarafından tehdit olarak algılanacak ifadeleri kullanıyor. İnsanlar “Tamam Bahçeli böyle konuşur ama bu yazılıp önüne konan şeyler, kendisi aslında bu sözlerin insanı değildir, daha naiftir” gibi bakıyor bu saldırgan ifadelere…
MHP’nin Genel Başkan yardımcıları var, onların dilleri daha zehirli, tehdit, hakaret ahval-i âdiyeden… Onları dinleyince “Acaba aslında naif bir kişiliği olan Devlet Bahçeli’nin -yoksa yanılıyor muyum?- konuşma metinlerini de bunlar yazıyor?” diye sormak geliyor insanın içinden… Ama gene de bütün bunlar legal siyaset zemininde yaşandığı için konuşmalara “keskin sirke küpüne zarar” muamelesi yapılıyor, “bunların zehiri dillerinde, sözel saldırıdan öte ne yapabilirler ki” denilip geçiliyor.
Bir de “Ülkücü alan” var. O alanda olan bitenleri kim yeterince takip ediyor ki? “Sinan Ateş’in katledilmesine kadar giden süreç nasıl işledi?” Belki de bunu bilmek o dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü görmek bakımından çok hayati önem taşıyor. Sonuçta MHP lideri Devlet Bahçeli, o alana sahip çıkıyor. “Evlatlarım” diyor, yani koruyucu kanatları altına alıyor. Peki bizzat Devlet Bahçeli biliyor mu o alanda ne olup bittiğini?
Halktv. com tr’de dün İsmail Saymaz’ın bir yazısı çıktı. Orada önce MHP MYK üyesi, ardından Ülkü Ocakları genel başkanı olan ve Sinan Ateş cinayetinde de adı geçen Ahmet Yiğit Yıldırım’ın, 2019 seçimlerinde “Demokrat Ülkücüler” adıyla Ekrem İmamoğlu’nu destekleyenlere yönelik tweetleri var. Birisinde şu ifadeler yer alıyor:
“Kendisini Ülkücü olarak tanımlayarak, PKK sevici Ekrem Papazoğlu’na destek arayanlar er ya da geç Ülkücü adaletle tanışacaktır. Demokrat Ülkücüler adı altında namussuzluğa imza atanların sonu bellidir. Çakallara haddini bildiren Bozkurtlara bin selam…”
İkinci tweet daha saldırgan:
“Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in ismini kullanarak, PKK işbirlikçilerine destek arayan bu hainleri unutmayacağız! Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız!”
Vatandaş altta da “Hainler listesi” diye bir “kan kusturulacaklar” listesi koymuş.
Sonrasında dayaklar var vs var. İş yargıya intikal etmiş. Adalet Bakanlığı devreye girmiş vs… İşin o safhasını İsmail Saymaz şöyle anlatıyor:
”Adalet Bakanlığı devrede
Yıldırım’ı kurtarmak için siyaset devreye girdi.
Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Şubat 2023’te kanun yararına bozma için Yargıtay 6. Ceza Dairesi’ne başvurdu.
Başvuruda, Yıldırım’ın savurduğu tehdidin ifade özgürlüğüne girdiği iddia edildi.
İşte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısı:
“Paylaşımın kışkırtıcı ve kaba olduğu, bazı ifadelerin meşru bir şekilde saldırgan olarak tanımlanabileceği varsayılsa bile, bu ifadelerin yine de somut olgusal ifadeler olmayıp değer yargılarından ibaret olduğunu gözlemlemiş olmakla, neticeten ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, dolayısıyla sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
“Ya tam susturacağız ya kan kusturacağız” cümlelerinin “ifade özgürlüğü” kapsamına sokulabildiği yargı süreçleri de var bu ülkede… Onun için “Bu dava sağlıklı ilerlemezse…” gibi bir cümle ile girdim yazıya… “Ayşe Ateş’e 5 polis ve çelik yelekli koruma” verilmesi boşuna değil. “Kadıncağız” kelle koltukta bir adalet mücadelesi veriyor. Ayşe Ateş, Cumhurbaşkanı ile de görüşerek, aslında sorumluluğa yukardan aşağı herkesi dahil etmiş oldu. “Bu dava sağlıklı ilerlemezse…” herkes bir yerden yara alacak. Bu kesin.
Bence herkes “Legal görünümlü illegal yapı” konusu üzerinde yeniden bir düşünsün.