Abdurrahman Dilipak
Bu gidiş nereye!
İşler çok karıştı gibi görünse de, bana kalırsa gerçekler daha açık ve net hale geliyor ve saflar ayrışıyor..
Kötü şeyler olmuyor değil, ama bunun hemen arkasında güzel günler bizi bekliyor..
Tamam Suriye kan gölüne döndü, ama zafer yakın işlallah..
PKK terörü tırmanışta gibi gözükse de, örgüt toplumsal desteğini hızla kaydediyor..
Tunceli'de yaşanan olayı hatırlayın.. Ardından BDP'lilerin teröristlerle kucaklaşmasını. Derken Gaziantep'te yaşanan bombalı eylemi..
Van'da depremevinde nöbet tutan polise ateş açmak kime hizmet eder? Bunun özgürlük savaşı ile ne ilgisi var?..
Adana'da bir çocuk polise el yapımı bomba atmaya çalışırken, bomba elinde patlıyor. Çocuğun parmakları kopuyor. Hastaneye getiriyorlar. Hastanede çalışan insanlar çocuğa yardım için seferber oluyorlar..
Daha ilginç bir olay yaşandı geçtiğimiz gün bölgede.. BDP milletvekili Ahmet Türk, Uludere köyülerini ziyarete giderken devrilen araçta hayatını kaybeden 9 asker ve bir korucunun yardımına Uludere köylüleri yetişti.. Uludere köylüleri, Türk kardeşlerine insanlık görevini yaptılar ve yaralıları hastaneye yetiştirmek için canla başla çalıştılar. İşte insanlık bu. Olması gereken bu.
O askerler ise, bir Kürt politikacıyı korumaya gidiyorlardı..
Bizim özümüz, aslımız bu. Olması gereken bu. Bizim birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız tek bir zafer var.. Kemalistlerin ulusalcı politikalarının, inkar politikalarının, tedip, tenkil, tehcir politikalarının bu işlerin bu noktaya gelmesindeki payı büyük. Birileri bizi bize kırdırarak, bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden bugüne kadar kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalıştılar.. Bunlar, adına "kontrollü bunalım stratejisi" dedikleri, "soğuk savaş" dönemine ait işler.. Baksanıza, PKK bitme, tasfiye olma noktasına geldiğinde derin yapı, Ergenekon devreye girmiş ve PKK'ya hayat öpücüğü vermiş.
Ve bu olayın ardından son patlama olayı geldi..
Örgüt intihar ediyor..
Bu gün PKK, Suriye ve İsrail gibi, Türkiye karşıtı örgütlerin taşeron örgütü haline geldi. Silah ve uyuşturucu kaçakçılarına hizmet ediyorlar adeta..
Tam da işlerin bu noktaya geldiği bir zamanda ASALA'nın yeniden ortaya çıkması dikkat çekici..
PKK giderek İsrail ve Suriye'nin 6. kol faaliyetlerinin Truva atı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor..
BDP de, son "kucaklaşma" olayı ile aslında siyaseten intihar etti. Bu rezalet hangi aklın eseri ise!
Bütün bunlar tamam da, burada İran'ın rolünü anlamak benim için çok kolay değil..
BDP ilk seçimlerde bu yanlış politikasının bedelini çok ağır ödeyecek, göreceksiniz. PKK da çok ağır bir bedel ödeyecek. Toplumsal tabanlarında da arkası arkasına gelen bu yanlışlıkların ardından büyük bir kırılma yaşanacak. BDP ve örgüt içinde yöntem ve hedef konusunda ciddi bir tartışma şimdiden başlamış durumda..
Suriye olayları paralelinde Tunceli-Hatay hattındaki gelişmeler, Marksist ve örgütsel karekteri yanında bir de mezhebi arka planın varlığına işaret ediyor.. Esed sonrası bölgedeki Muhaberat ve Şebbiha unsurları ve işbirlikçilerinin ayıklanması ile ciddi bir rahatlama yaşanabilir..
Bugün yaşanan olaylar biraz da, Suriye ve İsrail'in Türkiye'ye karşı örtülü savaşından kaynaklanıyor.. Tekrar ifade etmek istiyorum, İran'ın bu örtülü savaşta PKK ve Suriye'nin yanında yer alması, anlaşılması son derece güç bir tutum..
Bana kalırsa son olaylardan sonra Oslo sürecine benzer süreçler de artık imkansız. Köprünün altından çok sular aktı bu arada.
PKK'nın Türk derin devleti ile olan ilişkisini ve Suriye-İsrail üzerinden sürdürülen örtülü savaşta Ergenekon'un rolünü de yakın takibe almak gerek.
Bir başka konu da, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve bölgedeki Kürt oluşumları ile konunun yeniden değerlendirilmesi.. Türkiye yol haritasını bu veriler üzerine inşa etmek durumunda. Göz ucuyla Ermenistan, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve Balkanlar'daki bazı unsurların izlenmesi gerek..
Türk basını içinde, bütün bu unsurların uzantılarının olduğu unutulmamalı.. Ve bunların da yakınen izlenmesi gerek.. Belki bazı karanlık ilişkilerin deşifre edilmesi de gerekebilir. Bunlar iş dünyası, siyaset dünyası ve bürokrasi içinde de varlar..
Ben hâlâ, 28 Şubat soruşturması ile birlikte Muhsin Yazıcıoğlu suikastinin aydınlatılması için açılacak davayı bekliyorum.. Ve tabii şu faili meçhullerin soruşturulması, Meclis'in darbeleri araştırması da bir umut.
Bu işler Ergenekon ve Balyoz'la başlamadığı gibi, bitmiyor da.. Bu işlerde sona yaklaşmadık, aksine her şey yeni başlıyor..
İnşallah gelecek günler geçen günleri aratmayacak. Güzel günler göreceğiz..
Selam ve dua ile..
yeniakit