Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu gidişin sonu!

Rasim Kaan Aytoğu skandalı patladı. Prof., Suudi Arabistan’daki ve bazı Arab ülkelerinde birkaç şirketin yönetim kurulu üyesi.. Birkaç holdingin yönetimindeki bir kişinin grub olarak utanç verici görüntüleri yayınlandı. Bu konunun şu parti-bu partisi yok.

Bu rezillikler patlamadan tedbir alınsın diye yazdığım bir yazı sebebi ile hakkımda dava açılmıştı.

Ve bu olaylar artık patlamaya başladı. Dehşet dengesi Hekimbaşı çöplüğü gibi patlıyor. Seçime kadar kasetler ve dosyalar havada uçuşacağa benziyor. Gidişat iyi değil.

Bundan sonrası için siyaset, sermaye ve bürokrasideki VIP ahlaksızlardan herkes yakasını kurtarsın, yoksa ateş hepsini yakacak!

Sahi, bu gidişin sonu nereye varır. Hal ve gidiş iyi mi? Dünyada, bölgede, ülkemizde işler iyiye gitmiyor. İnsanlar artık “daha iyiyi” aramıyor, gelecek günlerin geçen günleri aratmasından, daha kötü olmasından korkuyor. İnsanların korkuları umudlarından baskın hale geldi. Onun için mevcudu muhafaza derdine düştü.

Ben korku ile umud arasında bir yerde duralım ve yüzümüzü HAKK’a dönelim derim. Bakın kıtlık yok, ama kıtlık olacak. “Yoksa nasıl olacak?” diye sorabilirsiniz. Mikrop yoktu ama salgın nasıl oldu ise öyle olacak.

Bizi gören duyan, bilen, kadere, rızga, ecele hükmeden, hüküm sahibi, kadir-i mutlak bir Allah var! Korkmayın rızgınızdan az ya da çok yemeyeceksiniz, ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz. Allah bizleri mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. Ve herkes yaptıklarının karşılığını eksiksiz görecek.

Hani. Masallarda olduğu gibi, “Anahtar nerde?, Suya düştü, su nerde?, İnek içti, İnek nerde?, Dağa kaçtı. Dağ nerde?, Yandı bitti, kül oldu!”

Olmayan mikrobun resmini yayınladılar, olmayan mikrobun ilacını ürettiler, aşısını buldular. Bu yalana politikacıları, bürokratları, bilim adamlarını, Media’yı, STK’ları, iş dünyasını, dini önderleri, herkesi inandırdılar. Bu işi nasıl yaptılarsa yine öyle yapacaklar.

Artık “artırılmış sanal gerçeklik” diye bir şey var. “Deep Fake” diye bir şey var. “Bio Hackerler” var. “Neura Link”ler var, “Starlink”ler var, 5G var. “Yapay zeka”yı da geçtik, “yapay bilinç” de var artık. Meta Verse aşıklarını subliminal mesajlarla da yakalamak mümkün, akıllı evler, işyerleri, RF, WiFi üzerinden yakalamak da mümkün. Hele bir de “Lucid Dreeam”lar, “Astral yolculuklar”a meraklı iseniz. Aşıya da gerek yok artık, ilaç ya da sentetik et üzerinden de size ulaşmayı deneyecekler, yiyecek ve içecekler üzerinden her yolu deneyecekler.

Bunlar kahin rolünü oynayan ajanlar. Salgın var diyorlarsa, ilacını, aşısını önceden hazırlıyorlar ve hepsinden önce mikrobunu hazırlıyorlar. Oyunun adı “Kontrollü bunalım stratejisi”. Sonra “tavşana kaç, tazıya tut”. Neyse ki, kendi aralarında liderlik, yöntem ve nihai hedef konusunda anlaşamıyorlar.

Dünya bir siber diktatörlüğe doğru sürükleniyor.

Dün MEİS’i almaktan söz ediyorduk, bugün KKTC’yi kaybetmekten endişe ediyoruz. Bu işin şakası yok. Farkındasınızdır, KKTC bir süreden beri birilerinin oyun alanı haline geldi. Rus, Ukraynalı, Yahudi oligarkların mekan tuttukları bir yer oldu KKTC.

Öyle KKTC Türkiye’den çıkar, Yunanistan’a bağlanır diye de bir şey yok. Oranın yeni patronu olmak isteyen 4 grub var.

İngiltere orada. Kıbrıs AB üyesi, AB orada, ABD fiilen orada.

Doğu Akdeniz’den Baltıklara, Ege ile Adriyatik arasında yerleşti. Kıbrıs’ta görünmeyen bir devlet daha var, o da İsrail. Rus oligarklar, Ukrayna oligarkları Kıbrıs’talar. Yani Rus diye gördükleriniz aynı zamanda İsrailli. Kıbrıs’ta GEZİ’ye hazır olun. Bu projeye karşı çıkacakların kasetleri ve dosyaları hazır. O da yoksa o zaman başka unsurlar devreye sokulabilir. Hani “Arap Baharı”, “Kadife devrim” filan diyorlar ya, “Kıbrıs baharı”na hazır olun(!).

Tabii Kıbrıs’tan Türk ordusu da çıksın diyecekler. Yunanistan da çekilecektir, Türkiye ile birlikte, müzakereler sonucu belki de. Bakarsınız Kıbrıs DAVOS gibi toplantıların yapıldığı yeni bir merkez olur, yeni bir Malta olur!. Biraz da İsviçre gibi finans merkezi, hatta Las Vegas gibi eğlence, kumar, turizm merkezi haline de getirebilirler.

Birileri Ankara’yı kışkırtacak. Ankara bir hamle yapacak olursa da karşı hamle askeri olmadan önce, toplumsal bir tepki şeklinde kendini gösterecek. Batı onlara destek verecek. Türkiye’nin AB ve NATO içindeki konumu askıya alınacak ve Türkiye pazarlık masasına oturtulmak istenecek. Bunun için mali, iktisadi, içtimai açıdan kıskaca alınacak. Bayram sonrası için bir sürü senaryo konuşuluyor. Bugün olanlar yarının habercisi gibi.

Yunanistan oltayı yutan balık”. Artık yem istemez. ABD kendine karşı çıkanları da, destekleyenleri de destekleyecek. Siyonistlerin, Anti Siyonist hareketleri kontrol etme senaryolarında olduğu gibi. Artık ABD’nin Yunanistan’dan çıkması öyle kolay değil. ABD, İran, Irak, Suriye, Filistin, Mısır konusunda şartlar istedikleri noktaya gelene kadar oradan çıkmayacak. Tabii aynı zamanda, Balkanlar, Kafkaslar için aynı durum söz konusu. Yunanistan artık ABD’nin sıçrama tahtası, Hava, Kara, Deniz üssü. Hatta sadece bu bölgede değil, Doğu Akdeniz’den Baltıklara kadar, Ege ile Adriyatik arasındaki AB ile Rusya arasındaki tampon bölge, artık ABD’nin adeta 52. Eyaleti gibi bir rol üstlenecek.

Plandemi sürecinde KKTC’de köprünün altından çok sular aktı. DSÖ’nün itibar ajanları KKTC’de ciddi bir Monitoring ve Checking faaliyeti yürüttüler. Kim kimdir, kimin ne özelliği var, riskleri neler, kimin ne zaafı ve açığı var, hepsini biliyorlar.

Herkesin oturup düşünmesi gerek. Evde hanımı başörtülü, sekreter mini etekli. Batıya gidip İstanbul sözleşmesini savunarak, buraya gelip, din ve dünya hakkındaki fikri belli bir hocaefendiden şefaat ümid ederek, ne bu dünyada rahat edebiliriz ve ne de ahirette.

Meyhaneden çıkıp, Cuma namazına yetişmeye çalışan CHP’li gibi, hem LGBT’den oy alıp, hem cemaatten oy almak mümkün değil. Sermaye, siyaset, cemaat ilişkileri içinde aklı karışan mürid tiplerini yanınıza alarak bir yere gidemez, Tosya’ya pirince giderken, evdeki bulgurdan olursunuz ancak.. GREVİO raporlarında yazan ne?. KADEM raporlarında yazanlar, CEDAW, İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarote’nin ana metin, referans ve eklerinde yazılanlar manevi önderlerinizin nasihatları ile ne kadar örtüşüyor!?

Hakk’a verdiğiniz sözle halka verdiğiniz söz birbiri ile örtüşmüyorsa, ya Hakk’ı, ya kendinizi, ya da karşınızdakini kandırıyorsunuz demektir.

Hani adil şahidler olacaktık. İnandığımız gibi yaşayacaktık. Bu gidişatın sonu pek hayırlı değil. Hal ve gidiş iyi değil.

Önümüzde bayram var. Tevbe etmek için önümüzde bir fırsat var, hepimiz için.

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 487 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar