Selâhaddin Çakırgil
Bu istifa, yalan bir iddiaya dayanıyorsa; şerr güçlere zafer...
Bu istifa, yalan bir iddiaya dayanıyorsa; şerr güçlere zafer yolunu açmaz mı?
Üzerinde söz etmekten bile ızdırab duyduğum bir gelişme..
Çünkü, başkalarının gizli hallerini merak etmek, tecessüs, haram olduğu gibi, günahın tasviri de haramdır! Bir kimse, hattâ, tevbe niyetiyle de olsa, günahlarını itiraf ederken, onları tasvir ederse, o da günahtır..
Ayrıca, hiç kimse, içindeki şeytanın oyunları, tuzakları karşısında böyle hallere düşmekten kendisini kesinlikle emniyette bilemez.. Yeter ki, Allah korumuş olsun..
Âriflerin, "Yarab, beni bir an bile nefsimin eline koyma.. Ve en hayırlı ânımı, en son ânım eyle.." diye dua edişlerini hatırlayalım..
*
Rus edebiyatının büyük isimlerinden Anton Çehov"un bir manastır hikayesi vardır.. Uzlet hayatı yaşamayı, inzivaya çekilip, günah işlenemiyecek yerlerde yaşamayı tercih eden hristiyanların çekildikleri dağ başlarındaki kiliseler olan manastırlarda yaşayan rahiblerden genç birisi kaybolur.. Arkadaşlarının çevre dağlarda yaptıkları onca aramalara rağmen, bulunamaz ve kayıp rahib nihayet, iki-üç gün sonra, bir akşam karanlığında çıkagelir..
Rahibler etrafında toplanırlar, nasıl kaybolduğunu sorarlar..
O ise, aslında kaybolmadığını, şehre gittiğini söyler.. O zaman, onlar şehirde durumu anlatmasını isterler. O da, şehirde insanların günahlara, fesada garkolduklarını anlatır, dehşet içinde kaldığı söyler..
Ve sonra, yatarlar..
Sabah olunca, o rahib bir de bakar ki, ortalıkta kimse yok.. Çünkü, diğer bütün rahibler şehirdeki korkunç fesadı görmek için şehrin yoluna düşmüşlerdir.. Kötülüklerin tasvir edilmesinin de kötü olduğunu bu hikaye anlatmıyor mu?
*
1979 başında İran"da İslam İnqılabı gerçekleştiğinde..
Gazeteler, Şah"ı ve rejimini kötüleme yarışına girerler, tabiatiyle.. Çünkü, zulüm ve fesadın zirvesiydi, o kişi ve yönetimi..
İran Körfezi"nde turistik ve açık pazar durumunda olan (Cezire-i Kiş) denilen bir ada vardır. Şah"ın Kiş adasındaki sarayının duvarlarında kendisinin ve eşinin müstehcen resimleri bulunur ve bunlar fotoğraflanıp halka duyurulmaya, "Görün, o zâlim Şah nasıl da ahlâksızmış.." gibi yayınlar yapılmaya başlanır.. İmam Khomeynî, velev ki, o yayınlarda kötülenen kişi Şah bile olsa, onun fesadını anlatmak adına, bu gibi yayınların yapılmasının haram olduğunu belirtir ve bu yayınları yasaklar..
*
Hangi konudan bahsetmek iste(me)diğim anlaşılmıştır, herhalde..
90 yılı bulan kemalist/ laik rejimin savunulması adına, sınır tanımaz hırçınlıklarıyla, mütedeyyin kesimleri hedef alan tahrikçi konuşma ve tavırlarıyla, siyasî hayattaki polemikçiliğiyle, komplo teorilerine sarılmasıyla, partisi içindeki hizipçilikleriyle ve de, (hakkı teslim edilmeli) ailesini siyasî hayatının dışında tutmasıyla ve de, geçmiş üç ünlü liderinin katı laik tutumları dolayısiyle uzak durdukları mescidlere, bayramlarda, torunlarını yanına alıp gitmesiyle de dikkati çeken bir siyasî lider, üstelik de, kendi partisinden m. vekili de seçtirdiği bir evli kadınla müstehcen bir durumda gösterildiği bir gizli film kaydının internete düşmesi üzerine, günlerce bekledikten sonra, "Bu bir komplodur.." diye, siyasî hayattan çekildi, istifa etti..
*
Kesinkes karşı olduğum kemalist/ laik bir temel üzerine kurulu sistemin önde geleni olsa bile, o kişinin böyle bir suçlamayla çekilip gitmesini istemezdim, şahsen.. Çünkü, bir müslüman, hasım veya rakibinin de, şahsiyetli, seviyeli, seciyeli olmasını ister..
Ama, bu gibi gizli ve üstelik haram olan ilişkilerin dışarıya yansıtılmasına, İslamî kimliği bilinen bir internet sitesinin, hem de, """ın (filan kişinin) s.x kasetini izleyiniz" diye âlet olmasının izahını da bulamıyorum..
O gibi muzahrafatı etrafa saçmaya kararlı olanlar, muhakkak ki, başka düzenekleri yine bulabilirlerdi.. Başkalarının bu işleri yapıp yapmıyacağı da ayrı bir şey.. Bu,
onların değerleri, ölçüleri açısından ciddî bir problem değildir.. Ama, bizim bu gibi gayriahlâkî hallerin fâş edilmesinden, tecessüsden kaçınmamız gerekir.. Hattâ, bu gibi iddialara, montaj mı, gerçek mi diye bakılması bile doğru değildir..
Esasen, sözkonusu siyasetçi, istifa etmek sûretiyle, iddianın gerçekliğini kabul etmiş oldu.. Çünkü, gerçek değil idiyse, o zaman istifa etmesinin bir mânâsı yoktu.. "Kaçmıyorum, meydan okuyorum.." demesi, ise, kaçmakta olduğunun beyanıydı; ama, yavuz hırsız misali.. Ve etrafa zifos sıçratarak..
Sözkonusu kişinin, "O ben değilim.." diyemeyip, ""Mahremiyetime tecavüz edildi.." demesi de, bir itiraftı.. Hani, evinde çekilmiş görüntüler olsaydı, bu sözü söyleyebilirdi.. Bu hadisede ise, haram, gayriahlâkî olan hayatından bir muzahrafat saçılması sözkonusu.. Bu durumu kendisi de kabul ediyor olmalı ki, "Kimsenin beni sorgulamasına izin vermiyorum"" demekteydi.. Sanki, o haram ilişkilere ve o mekana onu siyasî rakibleri itmiş gibi bir tuhaf mantık sergileyip, sözkonusu siyasetçinin, bu hadiseyi çarpıtmak için, önce, -aynı ekolden- rakibi olan bir siyasetçinin kendisine suikasd düzenlettirdiği iddiasına sarılması ve bu açıklamayla komik duruma düştüğünü görünce, sorumluluğu, bu gibi çirkinliklere asla itibar etmediği bilinen Tayyîb Erdoğan üzerine atmaya kalkışması, "o görüntüler kadar seviyesiz ve çirkin" idi..
Ve laik medyaya bakınız, kendilerine göre geliştirdikleri bir ahlâk anlayışına göre, bu iddianın gerçekliğinden şüphe etmiyorlar. O iddia, gerçek olmasa, bu durum, benzer iddialara maruz kalan herkesin istifa etmesi gibi bir yolun açılmasına örnek oluşturur.
Ama, o kirli ilişkinin içindeki bu kişinin istifasından sonra, kemalist/ laik cenahın onu övme yarışına girmesi ve temize çıkarmaya kalkışması ise, bir ayrı komiklik..
*
İlginç bir nokta da, sözkonusu siyasetçinin, yeniden döneceği gibi haberlerin yapılmasına müsaid bir hava oluşturması ve de gelecekte, bu kadar utanç verici bir duruma düşmüşken bile, yeni siyasî taktik ve yatırımlara tevessül etmesi ve bu cümleden olmak üzere, o traji-komik nutuk içinde, kendisine, "Amerika"dan, Pennsylvania"dan gelen telefonun samimiyetine inandığını" açıklaması idi..
Bu Pennsylvania telefonuyla, nice zamandır devlet içinde varlığından söz ettiği "F Tipi yapılanma" olduğu suçlamalarının yönlendirici olduğu suçlamasını yönelttiği F. G."nin kasdedildiği anlaşılıyordu.. Nitekim, F. G."nin, böylesine çirkinlikler içinde olan bir kişiye bile telefon açıp teselli verdiği doğrulanıyordu..
Bu, bir mazlûm ve mağdur insana destek olmadığına göre, bir siyasî hesaba dayanıyor olmalıydı.. Ve o laik siyasetçinin bu açıklaması da, sadece, böyle bir dar zamanında, kendisine destek veren bir kişiye sığınması olmayıp, onda vehmettiği güç ile Tayyîb Erdoğan arasına bir nifak sokma hesabına dayanıyor olmalıydı..
F.G."nin Filistinli eylemcilere yönelttiği suçlamalar bilindiği gibi; en katı laik uygulamalar için, müslüman hanımların örtüsüne utanmadan saldıran bir eski siyasetçi siyasetten ayrıldığında ve de öldüğünde ona yağdırdığı iltifatlar da ortada.. Bu "yüksek siyaset"in izahını yapmak ise, bir ayrı konu..
haksöz