Bülent Arınç gündemi yorumladı
Bülent Arınç, ABD Başkanı Barack Obama'nın, Türkiye'yi ziyaret edeceği ilk ülkelerin arasına almasının, Türkiye'nin gücünü ve önemini gösterdiğini söyledi.
Arınç, gündemdeki çeşitli konuları değerlendirdi.
ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'ye ziyaretinin, Türkiye'nin güçlü bir devlet olduğunu gösterdiğini belirten Arınç, ziyaretin Türkiye'nin tarihten gelen güçlü misyonunu, hem bölge hem dünya barışı için Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti.
AK Parti iktidarının sadece ekonomik ve sosyal kalkınmayı değil, dış politikada da yeni bir vizyon ortaya koyduğunu savunan Arınç, Türkiye'nin artık güvenilir bir ülke, demokrasiyi özümsemiş güçlü bir devlet olduğunu ve dünyadaki kredibilitesinin arttığını söyledi.
TBMM'de 1 Mart 2003'te yapılan oylamada, hükümetin tezkeresinin reddedildiğini, o dönemde Meclis Başkanı olduğunu hatırlatan Arınç, tezkerenin reddedilmesinin Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir devir açtığını aktardı. Hükümetin parlamento içinden çıktığını, parlamentonun da halkı temsil ettiğini dile getiren Arınç, şunları kaydetti:
''Hükümetin talebine 'evet' demedi parlamento, bu da parlamentonun gücünü gösterir. Hatırlayın, o günlerde herkes, bazı köşe yazarları 'Eyvah Amerika bize kızacak, bundan sonra Amerika'ya telefon açtığımızda telefona çıkmayacaklar, artık şöyle olacak, böyle olacak, Türkiye'yi sildiler, kara deftere koydular, üzerini çizdiler' dediler. Hiç öyle olmadı. Amerika ile Türkiye arasındaki gerçek ve dürüst ilişkiler o tezkereden sonra başladı. O güne kadar Türkiye başı öne eğilmiş, Amerika ne derse onu yapmayı görev bilen Başbakanlar, hükümetler tarafından temsil ediliyordu. Ama ilk defa o zaman Amerika anladı ki 'Türkiye güçlü bir devlettir, parlamentosu güçlüdür, ben ona göre hareket etmeliyim.' Türkiye o zaman anladı ki 'Ben Amerika ile müttefik olabilirim, 50-60 seneden beri beraberliğim var ama öncelik Türkiye'nin çıkarları. Benim çıkarlarım ile Amerika'nın çıkarları ne kadar örtüşüyorsa, bu dostluk o kadar sağlam ve temeli o kadar güçlü olur' dedi. Sonradaki gelişmeler bunu teyit etti, Amerika Türkiye'yi güçlü, güvenilir ve bölgesinde sözü geçen bir devlet olarak tanıdı.''
Bülent Arınç, tezkereden sonra, 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri Meclis Başkanı tarafından resmen davet edildiğini, Amerika'yı resmi olarak ziyaret eden ilk Meclis Başkanı olduğunu vurguladı.
ABD Meclis başkanının, Türk parlamentosunun gücü dolayısıyla kendisini tebrik ettiğini anlatan Arınç, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin meclis başkanlarının da kendisine ''bizim yapamadığımızı siz yaptınız, sizi kutluyoruz'' dediğini ve Türkiye'nin, Avrupa Birliği ile müzakereye oturduğunu söyledi.
Barack Obama'nın ABD Başkanı seçilmesinin hem Amerika hem dünya için muhteşem bir başarı olduğunu anlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Bundan 50-60 sene evvel lokantalara alınmayan, otobüslerden atılanların kökeninden bir adam gelecek, Amerika'ya Başkan olacak. Bu tebrik edilecek bir olaydır. Hillary Clinton çok güçlü bir bayan, şimdi Dışişleri Bakanı. İlk ziyaretini Türkiye'ye yaptı ve gelirken de müjdeyi verdi. 'Başkan ilk ziyaretlerinden birini Türkiye'ye yapacak' dedi. Şimdi tablo bu. Bu tabloya baktığımız zaman dış politikada da müthiş bir güce ulaşıldığı görülmektedir. Bu güç, dünya barışı için, milli çıkarlarımız, hem bölgesel barış hem de dünya barışı açısından en iyi şekilde değerlendirilecektir. Obama'nın, Türkiye'yi ilk ziyaretleri içerisine alması Türkiye'nin gücünü gösterir, Türkiye'nin önemini gösterir ve bunu da birilerinin artık anlaması gerekir diye düşünüyorum.''
-''EKONOMİK KRİZİN ETKİSİ''-
Arınç, ABD'de başlayan daha sonra Avrupa ve Uzak Doğu'yu da içine alan ekonomik krizin etkisinin Türkiye'de de hissedildiğini ifade etti.
Ekonomik kriz nedeniyle Türkiye'ye kredilerin gelmediğini, dünya genelinde bir tedirginlik olduğunu belirten Bülent Arınç, şirketlerin krize karşı çare aradığını ve ürettiğini vurguladı.
Hükümetin reel sektörü ayakta tutması için esnaf ve imalatçı sanatkarlara, KOBİ'lere, istihdamın kesintisiz devam etmesi için destekler verdiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
''Eğer kendi içimizden kaynaklanan bir kriz olsaydı, çok daha yüksek ölçekli olur ve bunu doğrudan hissederdik. Dışarıdan gelen krizin çok doğal olarak Türkiye'ye yansımasını görüyoruz. Olumsuz etkileniyoruz ama çok da ümitsiz değiliz. İnsanlar AK Parti iktidarının bu krizi en iyi şekilde, en az zararla ve en kısa zamanda atlatacağından eminler, ümitlerini koruyorlar.
Ben Türkiye'deki bu ekonomik krizin önümüzdeki Haziran-Temmuz'dan itibaren etkisinin giderek azalacağını ve piyasaların sükunete ulaşacağını düşünüyorum.''
Bülent Arınç, yaşanan ekonomik krizin bir kısmının piyasa, finansman krizi ve bunun etkileri olduğunu, bir kısmının da psikolojik olduğunu savundu.
Varlık barışı ile 13.5 milyar liralık varlığın ülkeye geldiğini, sürenin dolduğunu, ancak uzatılabileceğini belirten Arınç, ''Bu kanunun sıcak para açısından Türkiye'ye yararlı olacağını düşünüyorum'' diye konuştu.
-SEÇİMLER VE OY ORANI-
Arınç, AK Parti'nin bugüne kadar girdiği 3 seçimden oylarını artırarak çıktığını, 29 Marttaki yerel seçimlerde de oy oranını artırmak istediğini söyledi.
Bülent Arınç, seçimlerde oy oranının değil, birinci parti olmanın hedef alınması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Sayın Baykal, Sayın Bahçeli diyebiliyor musunuz: 'Ben birinci parti olmazsam siyaseti bırakacağım' diye. Buna hiçbir yanıt alınamadı. Dolayısıyla şüphesiz hedefimiz yüzde 40'ların üzerinde, yüzde 50'lere yakın oy almaktır. Bunu başarabilirsek muhteşem olacak. Yalnız oy oranının biraz daha düşük olması halinde söyleyeceğimiz çok şey var. Önemli olan bizim 16 büyükşehirden kaçını alacağımızdır, 81 ilden kaç il belediyesini alacağız? İlçe ve belde belediye başkanlıklarından ne kadarını kazanacağımızdır ve İl Genel Meclisi oylarına bakarak bir partinin Türkiye genelinde ne kadar oy alacağını görmemizdir. Ben iddia ediyorum ve inanıyorum ki AK Parti birinci parti olacaktır. Oy oranı mutlaka yüksek olacaktır, bunu 40 mıydı, 42 miydi, 50 miydi, 52 miydi söylemek durumunda değilim. AK Parti bu seçimlerden büyük başarıyla çıkacaktır.''
-''DİYARBAKIR VE İZMİR'İN SEMBOLİK ANLAMI YÜKSEK''-
Büyükşehirlerde başarılı olan AK Parti'nin, Ankara ve İstanbul'un ardından İzmir, Diyarbakır ve Mersin'i de kazanmasını arzu ettiklerini belirten Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Özellikle Diyarbakır'ın ve İzmir'in sembolik anlamı da yüksektir. İzmir'i CHP 'Ben kaptırmayacağım' diyor, DTP 'Ben Diyarbakır'ı kaptırmayacağım' diyor. Ama AK Parti'nin başka bir iddiası var, 'Ben bütün belediyeleri kazanmak istiyorum' diyor. Bizim iddiamız hepsini kazanmak, diğer partilerin iddiası ellerindeki 1 tane ili kaptırmamak. Aramızdaki fark burada kendisini çok güzel ortaya koyuyor. Biz Türkiye'nin tamamına talibiz. Biz Türkiye'nin her yerinde güçlü bir partiyiz. Türkiye'nin 81 vilayetinin 80'inde milletvekili çıkarmış bir partiyiz. Demek ki Türkiye'yi temsil etme noktasında AK Parti diğer partilerden çok daha başarılı, bunu kabullenmek gerekir.''
Etnik kökene dayalı siyaset yapmanın yanlış olduğunu, hem de Anayasa'nın bütünlüğüne aykırılık teşkil ettiğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:
''Şimdi Diyarbakır'ı etnik kökene dayalı siyaset yapan bir partinin 'vermeyeceğiz' demesini kabul etmem. Her parti Türkiye'nin bütünlüğünü kucaklayacak siyaset yapmalıdır. Diyarbakır etnik kökeni temsil eden bir ilimiz değil. Dolayısıyla AK Parti orada etnik köken temelinde bir siyaset değil, hizmet siyaseti üretmektedir. Adayımız Diyarbakır'ın sevilen, tanınan şahsiyetidir. İzmir CHP'nin 'olmazsa olmaz' bildiği bir şehir. Oysa İzmir'de geçmişte sağ siyasi partiler de belediye başkanlığı kazandı. Burhan Özfatura 2 dönem İzmir'de belediye başkanlığını hem ANAP'tan hem DYP'den yaptı. Dolayısıyla bir partinin 'Sadece burası benimdir' diyerek İzmir'i tapulaması, bir başkasının Diyarbakır'ı tapulaması mümkün değil. İzmir'de de AK Parti çok iyi bir adayını seçimi kazanması için gönderdi, çok canlı bir şekilde çalışıyor. Ben Diyarbakır'da da İzmir'de de AK Parti'nin çok iddialı olduğunu biliyorum.''
Ajanslar