İbrahim Karagül
Bunu size ödetirler!
Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a reva görülen çirkin davranışın mimarı olan ve her fırsatta Türkiye'ye ağır hakaretler eden İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın nasıl bir ırkçı olduğunu, soykırım istediğini biliyor musunuz? İsrail aşırı sağının temsilcisi olarak Netanyahu kabinesinde yer alan Lieberman; İsrail savaş uçaklarının Gazze'yi imha etmesiyle bile tatmin olmamış, Filistinliler'in atom bombasıyla yok edilmesini istemişti. "Filistinliler'e İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD'nin Japonya'ya yaptığını yapmalıyız" diyen Lieberman, aynı anda, İsrail sınırları içindeki İsrail vatandaşı bir buçuk milyon Filistinli'nin de sürgün edilmesi çağrısı yapıyordu. Türkiye Büyükelçisi'ni ve Türkiye'yi aşağılamak için planlanan senaryoyu uygulayan Dışişleri Müsteşarı Danny Ayalon ise, 20. yüzyılın insanlık suçlularından, yıllardır ölüm döşeğinde yatan Ariel Şaron'un yetiştirdiği, ırkçılıkta Lieberman'dan aşağı kalmayan bir isim. Büyük oranda savaş suçlularından oluşan İsrail hükümeti ve soykırım isteyen kişiler bugün İsrail'i yönetiyor ve Türkiye onların yönettiği İsrail'le kriz yaşıyor. Lieberman bu sözleri söylerken Gazze'de kitle imha silahları kullanılıyordu. Kimse soykırım, nükleer silah kullanma cümlelerine dikkat etmedi. İsrail savaş uçaklarının Anadolu Kartalı tatbikatından dışlanması sonrası yaşanan kriz sırasında Başbakan Erdoğan, Lieberman'ın sözlerini hatırlattı. İşte o zaman kıyamet koptu. "Türkiye yoldan çıktı" diyebilen bir adam, her fırsatta Türkiye'ye verip veriştiren bir adam Lieberman. Sadece o mu? Başbakan Benjamin Netanyahu, daha birkaç hafta önce, Sarkozy'yi Türkiye'nin önüne sürüyor, Ankara'ya verip veriştiriyordu. Şimdi, bu terbiyesizliği görmeyip, her şeyi İsrail'deki koalisyon ortakları arasındaki ayrışma ile gösterme, böylece Türkiye'nin tepkisini yumuşatma eğilimleri gerçeklerle örtüşmüyor. Gerçek bambaşka. Sadece Netanyahu kabinesi değil, İsrail'in kurulduğu günden bu yana elinde tuttuğu kartların bir bir etkisini kaybetmesi. Müthiş bir hazımsızlık" Türkiye'nin yakın komşuları ile başlattığı süreç, İsrail'i endişelendiriyor. İran, Irak, Suriye, Lübnan gibi ülkelerle Ortadoğu merkezli cazibe alanı oluşturması, yarınlar için ulus üstü ortaklıkların temellerini atması, nüfuz alanını genişletmesi, bölgesel ve küresel bir aktör gibi hareket etmeye başlaması İsrail'in alanını daraltıyor. İran'a yönelik askeri seçeneği boşa çıkaracak şekilde, bölgede yeni krizleri önleyecek şekilde bir direnç oluşturması, İsrail'in elini zayıflatıyor. Yarın, Türkiye öncülüğünde bölge ülkeleri arasında oluşturulabilecek siyasi, ekonomik ve askeri birliktelik, bir üst yapı Tel Aviv yönetiminin uykularını kaçırıyor. Türkiye ile İsrail'in çıkarları artık örtüşmüyor. ABD'deki Musevi lobisi ile birlikte Türk iç siyasetine müdahil olmaya alışkın hatta bu ülkede darbe bile yaptırabilen İsrail, Türkiye'nin nüfuz alanını genişletmesiyle ters orantılı şekilde tecrit oluyor. İran'ı tecrit etmek isterken kendisi yalnızlaşıyor. Yalnızlaştıkça da hırçınlaşıyor. Bütün bunların sorumlusu olarak da Türkiye'yi görüyor. Birkaç yıldır bütün çabası Türkiye'yi durdurmaya, Türkiye'nin bölgede inşa etmeye çalıştığı yapıyı boşa çıkarmaya odaklanan İsrail, terör dahil, her yöntemi kullandı. Kullanmaya da devam ediyor. ABD'deki Musevi Lobisi, neoconlar ve tanıdık kiralık kalemler üzerinden bu ülkede darbe çığırtkanlığı bile yapıldı. Başka neler yapıldığını da biliyoruz. Buna dair istihbarat bilgileri Türk güvenlik birimlerinin elinde olmalı. İsrail'den yola çıkıp Türkiye'nin şehirlerine kadar ulaşan patlayıcıları biz bile duyuyorsak artık. Ama Tel Aviv bir şeyi daha yapıyor: Türkiye'deki Yahudi lobisini etkin biçimde kullanıyor. Kime karşı? Bölgede oluşan yeni yapının öncülerine karşı. Mesela; Türkiye-Suriye ortak tatbikatı konusunda İsrail'de hissedilen rahatsızlık o kadar içselleştirildi ki, Türkiye kamuoyuna "İsrail'in Türkiye'yi cezalandırması" olarak sunuldu. İçerideki iktidar hesaplaşmasında bu ülkeden medet umanlar, ihanete varacak ölçüde bir gözü dönmüşlükle İsrail adına Türkiye'yi vurdular. Ortak tatbikattan duyulan rahatsızlık Türkiye'deki bazı gazetelerde adeta İsrail basını gibi, "İsrail'den jet yanıt, misilleme, öfke" başlıkları ile verilmişti o günler. İnanın, bir süre sonra, umutsuzluğu, çaresizliği artınca, çok daha tehlikeli yollara başvuracaklar. Bu tehlikeli yolların ne olduğunu, İsrail istihbaratının karakterini bilenler iyi anlıyor olmalı. Bu yüzden, Türkiye ile İsrail arasındaki soğukluk kolay giderilemez. Giderilmesi için, Ankara'nın İran, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin'den uzak durması lazım. Bu ülkeleri düşman bellemesi, onlara İsrail'ingözüyle bakması lazım. Yoğun olarak son beş yılda bölgede yapıp ettiği her şeyden vazgeçmesi lazım. Gazze katliamından sonra hiç olmadığı kadar yolları ayrılan iki ülke arasındaki sorunun niteliğini bilmeden kolay umuda kapılanlar olabilir. İki ülke ilişkilerini geren her olayı İsrail'den bakarak görenler, "İsrail'den Türkiye'ye tokat gibi misilleme" cümlelerini sakınmadan kullananlar için ortada ciddi bir sorun yok. Sadece Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Gazze katliamıyla ilgili sözleri kriz gibi görünüyor ve bunlar da kişisel şeyler! Kesinlikle öyle değil. Öyle olmadığını yakında yeni örneklerle göreceğiz. Bugünden sonra, Gazze'ye, Lübnan'a yönelik her hangi bir saldırının sebebi Hamas ya da Hizbullah olmayacaktır. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, bu durumdan kurtulmak, yeni bölgesel ortaklığı sabote etmek için kriz çıkarmayı deneyecektir" Devir değişiyor. Eski günler geride kaldı. Sorumsuz sözleri de, davranışları da, Oğuz Çelikkol'a yönelik aşağılık uygulamayı da İsrail'e ödetirler. Özür de diletirler"