Hasan Karakaya
Bunun adı AK Parti karşıtlığı değil, Türkiye karşıtlığıdır!
Şunun şurasında seçime “6 gün” kaldı... Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz ki, şu 6 günü kazasız belâsız geçirelim ve sandığa gidip, oyumuzu kullanalım... Ondan sonra da görelim bakalım saçımız “ak” mıdır, “kara” mıdır?..
Ne var ki;
“Millî iradeyi gasp etmek” isteyenler hemen her gün bir “kaset” montajlıyor, hemen her gün “haysiyet cellatlığı” yapıyor, hemen her gün “itibar suikastları” düzenliyor ve hemen her gün “yalan” pompalıyor...
“Seçim sath-ı maili”ne girdiğimizden bu yana, bunun çok örneklerini gördük...
“Muhalefet”te gördük,
“Paralel medya”da gördük,
“Sosyal medya”da gördük...
Biliyorsunuz;
“Yasadışı yollar”dan elde edilmiş ve “montajlanmış” kasetlerin “tape”leri, “CHP kürsüleri”nden okundu...
Bu ülkede, “Başbakan’ı dinleme”nin bir “suç” olduğunu, hatta “casusluk suçu”na girdiğini ve cezasının da “idam” olduğunu bile bile, “Başbakan’ın konuşmaları”nı tüm dünyaya servis ettiler... “Paralel medya” da, maalesef bu suça “yardım ve yataklık” etti!..
“İŞBİRLİKÇİ HAİNLER”
Bu “tape”leri ve benzeri “kara propaganda”ları, elbette “Twitter” ve “Facebook” üzerinden yaydılar...
Twitter şirketi; bu “kara propagandaya yardım ve yataklık” etmesinin yanı sıra; “mağdur”ların şikâyetleri üzerine “Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri”nin verdiği “o sitelere ve hesaplara erişimin engellenmesi” kararlarını da takmadı!..
Evet; tek kelimeyle, takmadı!..
Akit’in dünkü manşetinde ifade edildiği üzere; Fransa’dan gelen “305 başvuru”yu “anında” dikkate alıp “yaptırım” uygulayan Twitter, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına ise ayak diredi, kaale almadı!..
Sizin anlayacağınız;
ABD ve Avrupa ülkelerine “anında boyun eğen” Twitter, Türkiye’ye ise tam bir “müstemleke ülke” muamelesi çekti!..
İşte bu “küstah tavır” üzerine, Başbakan Tayyip Erdoğan Bursa mitinginden “ilk işareti” verdi ve “Böyle giderlerse köklerini kazırız” dedi...
Aynı akşam, TİB karar aldı ve “Twitter’a erişimi” engelledi!..
“Paralel Medya”, TİB’in aldığı bu kararı “Özgürlüğe darbe!.. Utandıran yasak” başlıklarıyla verip, Akit’in dünkü manşetinde ifade edildiği üzre “işbirlikçi hainler” olduklarını gösterirken, “Kartel medyası” da, “aynı paralelde” başlıklar atıp, Batı ülkelerine “ispiyonculuk” ve “gammazcılık”ta birbirleriyle yarıştılar!..
TWİTTER’DAN ÇİFTE STANDART!
Tabiî, aynı gazetelerde, meseleye “objektif” bakan “sağduyulu yazarlar” da vardı... Meselâ, “Cemaat’in Sözcüsü Zaman”da yazan Etyen Mahçupyan, dünkü yazısında dedi ki;
“Twitter hizmet üreten, reklam alan ve vergi veren bir şirket. Bir sosyal hizmet veya hayır işi değil. Amerika’da yerleşik, oranın yasalarına göre davranan, oradaki kurallara karşı sorumlu olan ama dünyanın her yerinden para kazanan bir şirket.
Yaptığı iş bir iletişim alanı yaratmak ve bunu özgürce kullanılabilir bir zemin olarak sunmak. Ne var ki her özgürlük alanı aynı zamanda bir potansiyel hak ihlali alanıdır. Çünkü ifade özgürlüğü ile yalan söyleme iradesini kendiliğinden ayrıştırmak imkânı yoktur.
Kısacası bu tür zeminler regülasyon gerektirir. Ancak Twitter sadece ABD’deki regülasyona tabi. Yani diğer ülkelerde hukuk denetiminin dışında...
Bu durumda eğer bir hak ihlâli olursa ne yapılacak? Herhalde Amerika’daki yargı makamlarına müracaat edilmeyecek. Şirket, hak ihlâli yapan kişilerin Türkiye’de olduğunu ve yargının onları cezalandırması gerektiğini öne sürebilirdi ama bu mümkün olmuyor. Çünkü Twitter; kendi kullanıcılarının gerçek kimliğini de gizliyor. Yani, hem hak ihlali yapılmasına izin verip bunu yapanı gizliyor, hem buradan para kazanıp vergi vermiyor, sonra da özgürlük ve demokrasi adına işini bu şekliyle sürdürmek istiyor.
Bunun pek de gerçekçi bir talep olmadığı ve ancak gözünüze kestirdiğiniz ikinci sınıf ülkelerde uygulama şansı olabileceği açık. Nitekim geçen yılın ikinci yarısında Fransa ve Almanya’da yüzlerce içerik Twitter’dan çıkarıldı. Hükümetler kapatma türünden bir uygulamaya geçmediler, çünkü şirket mültefit davrandı. ABD’de ise yine geçen yıl on binlerce Twitter hesabının gerçek sahiplerine ilişkin bilgi, devlet makamlarına verilmek zorunda kalındı.
Türkiye’de de şu an için içerik kaldırmaya yönelik sadece iki yargı kararı var ama Twitter bu kararlara uymadı.
Acaba hükümet ne yapmalıydı?
Boyun eğip, durumu kabullenip, hak ihlallerinin serbest olduğu bir sosyal medyayı içselleştirip ‘özgürlükçü’ olmayı mı tercih etseydi? Eğer şirket, olayı bu noktaya zorlamasıydı hükümetin kendi prestijini zora sokacak bu türden bir adım atması da anlamlı olmazdı.”
Mesele, herhalde anlaşıldı...
Etyen Mahçupyan’ın da yazdığı gibi, mesele; Twitter’ın “Amerika, Almanya ve Fransa’ya anında boyun eğerken, Türkiye’yi ikinci sınıf bir ülke olarak görmek istemesi” meselesidir...
Ama, Twitter da bilmeli ki;
“Türkiye, eski Türkiye değil!”
Başbakan Tayyip Erdoğan, son mitinglerinde olduğu gibi, dün Kocaeli ve İstanbul mitinglerinde bir defa daha “büyük bir kararlılık”la dedi ki;
“Malum medya bize saldırıyor. Neymiş? Twetter’ın kapatılması özgürlüklere tahammülsüzlükmüş... Kim olursa olsun, dinlemiyorum. Dünya karşımıza dikilse, ülkemin güvenliğini tehdit eden her saldırıya karşı tedbir almak durumundayım.”
Bu, şu demek:
“Türkiye büyük bir ülkedir, asla 2. sınıf ve müstemleke bir ülke değildir... Bunu, artık Twitter da anlamalıdır.”
Anlayacaktır da...
Youtube anladı,
Twitter da anlayacaktır!..
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
“Paralel” de anlayacaktır,
“Kartel” de!..
BU MU GAZETECİLİK?
“Kartel” deyince, “Hürriyet’in uyguladığı çifte standart”tan bahsetmeden geçmek olmaz...
Malûm;
Geçen hafta bugünkü Akit’in sürmanşetinde “AK Parti’nin İzmir mitingi” vardı... İşte o mitinge, “en az 200 bin kişi” katılmıştı ki, bu; şimdiye kadar İzmir’de düzenlenmiş mitinglerin “en kalabalık” olanıydı.
Akit, bu mitingi “sürmanşet”ten verirken, aynı günkü “Hürriyet’in 1. sayfası”nda, “AK Parti’nin İzmir mitingi” ile ilgili “tek kare fotoğraf yoktu”, iyi mi?..
Gelelim düne... Önceki gün, CHP’nin İzmir’de mitingi vardı ve Hürriyet, bu mitingi dünkü 1. sayfasında “manşet”ten verdi...
Evet evet; “manşet”ten!..
Hem de, kocaman fotoğrafıyla!..
Lütfen dikkat;
“AK Parti mitingi”ni sayfanın alt yarısında “çift sütun”a veren ve “miting fotoğrafı” kullanmayan Hürriyet; önceki günkü “CHP mitingi”ni “manşet”ten ve de “kocaman fotoğrafla” verdi!..
Bu, çok mu önemli?..
Her gazete, elbette “kendine yakın bulduğu parti, fikir ve ideoloji”nin yanında yer alır, onun lehinde yayın yapar!..
Bunu kimse yadırgamaz!..
Çünkü bunu, açık açık yaparlar!..
Ama Hürriyet, öyle bir yayın politikası uyguluyor ki; ister istemez soruyor insanlar; “Bu ne perhiz, bu ne turşu!?!”
Buyrun, 19 Şubat 2014’te yayınladıkları “başyazı”yı okuyalım...
Diyorlar ki;
“Her partinin seçmenine, her din ve mezhebe, etnik kimliğe açığız. (...) Çünkü bu gazete, bağımsız olduğu için okurlarına güven veriyor. (...) Yaptığımız iş gazetecilik. Baskılar arttıkça sorumluluğumuzu daha iyi kavrıyoruz. Sayın Başbakan bize haksızlık yapıyor. Bizi, topluma AK Parti karşıtı gibi göstermeye çalışıyor. Oysa biz hiçbir partinin ve camianın karşıtı ya da taraftarı değiliz. (...) Anayasamızın ve yasalarımızın güvencesi altında bağımsız ve tarafsız yayıncılık yapmak istiyoruz.”
Mu acaba?..
Bu mu “bağımsız”lık?..
Bu mu “tarafsız”lık?..
Bu mu “gazetecilik?”
Bu mu, “her partiye açık”lık?..
AK PARTİ KARŞITLIĞI!
Şu hâle bakın;
“AK Parti’nin mitingi”nden tek kare fotoğraf yok, ama “CHP mitingi”nin haberi “hem manşetten, hem de fotoğraflı” veriliyor!..
Sonra da kalkıp, diyorlar ki;
“Başbakan bize haksızlık yapıyor... Bizi, topluma AK Parti karşıtı gibi göstermeye çalışıyor!”
“Gibi”si fazla... Siz, zaten “AK Parti karşıtı” yayın yapıyorsunuz!..
Sadece “miting”te değil, “Twitter” olayında da “AK Parti karşıtlığı” yapıp, “Paralel Medya” ile aynı paralelde tavır takındınız!..
Açık ve net söyleyelim;
“Paralel medya” gibi, “Doğan Medyası” da, yine “yanlış yolda”dır ve “millî iradeyi takmamakta”dır!.. Bu tavrın adı “AK Parti karşıtlığı” değil; “Türkiye karşıtlığı”dır!.. Bakalım, “30 Mart’tan sonra” ne yapacaklar?..
Bekleyelim ve görelim...
Selam ve saygılarımızla...
yeniakit