Hakan Albayrak
Buteflika’nın vefatı münasebetiyle
Cezayir’de 1999’dan 2019’a kadar, dört dönem, tam 20 sene cumhurbaşkanlığı yapan Abdulaziz Buteflika, geçen Cuma günü 84 yaşında vefat etti.
2013’ten beri felçliydi, tekerlekli sandalyede oturuyordu.
Buna rağmen 2019’daki seçimlerde de cumhurbaşkanlığına aday olmuş ama yüzbinlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri üzerine -yahut askerî oligarşinin bu protestoları bahane ederek yaktığı kırmızı ışık nedeniyle- adaylıktan çekilmişti.
Değişimin ve ümidin adı olarak geldiği cumhurbaşkanlığındaki son demlerinde, iflah etmez bir statükonun tükenmiş bir temsilcisiydi.
İlk demlerine dönelim ve hakkını teslim edelim Buteflika’nın.
Ama evvela, Buteflika’yı cumhurbaşkanlığına taşıyan süreci hatırlayalım.
***
Fransa’dan bağımsızlığını kazandığı 1962’den beri Cezayir’i demir yumrukla yöneten Ulusal Kurtuluş Cephesi (tek parti rejimi), 1988’e kadar halkın ensesinde rahat rahat boza pişirdi.
O sene kitlesel protesto gösterileri oldu.
Sabrı taşan halk, ekmeğe zam gibi vesilelerle ayaklanma provaları yapıyordu.
Ulusal Kurtuluş Cephesi bu işi böyle sürdüremeyeceğini anlayıp dizginleri gevşetmeye başladı.
Haziran 1990’da ülkenin ilk demokratik mahalli seçimleri düzenlendi.
Bu seçimlerde Abbas Medeni liderliğindeki İslami Selamet Cephesi (FİS) birinci parti oldu.
Sıra, ilk demokratik genel seçimlerdeydi.
Genel seçimlerin iki turlu olması öngörülmüştü.
27 Aralık 1991’deki birinci turu ezici bir çoğunlukla FİS kazanınca, durumdan vazife çıkaran ordu 11 Ocak 1992’de olağanüstü hal ilan etti.
Seçimlerin ikinci turu yalan oldu, demokrasi rafa kaldırıldı, Abbas Medeni de dahil olmak üzere binlerce FİS mensubu tutuklandı ve FİS yasaklandı.
Ortalık karıştı.
Sandıktan ümidi kesen bazı İslamcılar, rejime karşı silahlı mücadeleye yöneldi.
Askerlere, polislere saldırılar düzenlendi.
Bu saldırılara verilen cevapların ‘orantısızlığı’, ortalığı iyice karıştırdı.
1993’te “Silahlı İslami Grup” (GİA) kuruldu, şiddet tırmandı.
“İslami”liği sözde kalan bu örgüt, sivillere saldırmaktan da geri durmadı; yıllar yılı birbirinden korkunç vahşet manzaraları sergiledi.
GİA’ya rejimin ajanlarının sızdığı ve cuntaya karşı silahlı direnişi itibarsızlaştırmak için bu örgütü amansız bir zulüm makinesini dönüştürdüğü ileri sürülür.
“GİA’yı zaten onlar kurdu” diyenler de var.
1994’te kurulan ve “İslami Selamet Cephesi’nin silahlı kanadı” diye anılan İslami Selamet Ordusu (AİS) ise sadece rejimin silahlı unsurlarını hedef alıyor, sivillere kesinlikle dokunmuyor, üstelik GİA’nın vahşetini tel’in ediyordu.
Savaşta at izine karışan it izi ağır basınca ve bu durumu değiştirmenin mümkün olmadığı kanaati hasıl olunca, AİS liderleri 1997’de silahlı mücadeleye son verdiklerini ilan ettiler.
Bu arada ülkede yeni bir genel seçim oldu (1995).
Ordunun ‘münasiptir’ dediklerinden başka kimsenin katılamadığı ve kazananlarla kaybedenlerin önceden belirlendiği bir seçim!
Gelgelelim, bu seçimi ‘kazanarak’ cumhurbaşkanı olan Emin Zerval’in de kendini orduya beğendiremediği söylenir.
Kanlı hadiselerin azaldığı ve fakat toplumun o korkunç hadiselerden mütevellit travmanın ağırlığı altında ezilmeye devam ettiği 1999’daki muvazaalı seçimlerde ordunun devlet başkanı adayı Abdulaziz Buteflika idi.
Tabii ki kazandı.
İyi de oldu.
***
Buteflika, askerlerin omuzları üzerinde yükseldiyse de, 1992’deki askerî darbeyi menfi bir hadise olarak anıyor, “terör kurbanları” şeklindeki resmi söylemi kullanmak yerine “iç savaş kurbanları” demeyi tercih ediyor, toplumsal uzlaşmanın gereğini vurguluyordu. (Herhalde askerler böyle bir siyaset değişikliğini gerekli görmüştüler.)
Silah bırakan İslamcı militanlar için af çıkardı ve onların muhtelif işlerde istihdam edilmesini sağladı.
Hakkını teslim edelim, evet:
Cumhurbaşkanlığının ilk döneminde iç savaşa noktayı koydu ve 1992-1999 travmasının aşılmasına değilse bile hafiflemesine hizmet etti Buteflika.
Siyasi mirasının bu kısmı kıymetli ve saygıdeğer.