Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Çaldıran Zihniyeti’ mi? Ya, sizinki ‘ne zihniyeti’, mîrim?

Musul’un DEAŞ örgütünün elinden kurtarılması konusu sadece bir Musul’la sınırlı olmayıp dünya siyasetinin en hassas mes’elelerinden birisi halinde.. 

Ancak, açıktır ki, mes’eleye sadece hamâsî nutuklarla yaklaşılamaz. Elbette o da, ilgili devletlerin toplumlarının hazırlanması açısından gerekli görülebilir, siyesetçilerce.. Ama, bu buhranının bir ateş topuna dönüşmesi ve dokunanı yakma ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

100 yıl öncelerde, Osmanlı’yı yöneten İttihadçı’lar da tecrübesiz olsalar bile, o dönemin son zaman dilimlerinde kaybedilmiş 500 yıllık nice vatan topraklarının kurtarılması ihtimaliyle ve kaçınılmaz olan bir dünya savaşının içine iradesizce sürüklenilmesindense, kendi iradeleriyle girmenin daha münasib olacağı düşüncesiyle girmişlerdi. 

***

Bugün de Ortadoğu müslüman coğrafyaları asıl oyun kuranlar, açıktır ki Amerika, Rusya, NATO dünyası gibi dünyanın maddî açıdan kendilerini çok güçlü hisseden ülkeleri.. Siyonist İsrail rejimi ise pusuda ve bütün o emperyalist güçlerin ‘yangında ilk kurtarılması gereken..’ konumunda.. 

Ortadoğu’nun bölgesel etkin büyük güçleri sayılan Türkiye ve İran ülkeleri ise, zaaf göstermemeleri gerektiğini bilerek ve iradeleri dışında sürüklenmektense, oyunun içinde kendi iradeleriyle bir rol almaya ve inisiyatif sahibi olmaya çalışıyorlar. Çünkü, gösterilecek bir zaaf durumu, emperyalistlerin iştihalarını daha bir kabartaracaktır.

***

İşte bu noktada, en büyük tehlike, bölgenin bu iki etkin ülkesinin birbiriyle kapıştırılmasını da içeren büyük bir oyuna sürüklenmeleri ihtimalidir. Yazık ki, bu noktada, kendisini geçmişe göre, çok güçlü sanan İran daha bir temkinsiz ve bölgede, uluslararası hukuk açısından devlet statüsünde olan Irak, Suriye, Yemen gibi bazı ülkelerin yönetim kadrolarını elinde bulunduran kadroları kontrolüne ya da kendi manyetik çekim alanına getirmiş olmanın güveni içinde, daha bir temkinsiz hareket ediyor.

Nitekim, geçenlerde İran’lı yetkili isimlerden Muhsin Rızaî, Suûdî’yi tehdid ederken, ‘Bir yanlışlık yaparsan, geride ne Suûdî rejimi kalır, ne de yeryüzünde vehhabîlik..’ diyordu. Diğerleri de, ‘Tarihte hiç bir zaman olmadığı şekilde, taa Doğu Akdeniz’e kadar uzandık.. Bugün, Ortadoğu’nun Tahran, Bağdad, Şam, Beyrut ve San’a gibi beş büyük başkentini kontrol ediyoruz’  diye bir güç gösterisinde bile bulunmaya başladılar.  

***

Irak rejimi başbakanı İbadî’yi, Türkiye aleyhindeki konuşmaya zorlayanın da kimler olduğu bilinmiyor değil.. Bu, Ortadoğu Satrancında bir hamle üstünlüğü kazanma taktiklerinin bir parçası.. O zavallı kukla İbadî de, ‘Yedi kocalı Hürmüz’ misali, sadece İran’ın değil, Amerika ve Rusyanın ve içerde de nice güç odaklarının etkisinde, bir o tarafa savruluyor, bir bu tarafa.. 

Ama, İbadî, son günlerde, Amerika’nın satrançtaki taşları oynatmasıyla, tavrını değiştirmeye ve Türkiye hakkındaki o sivri laflarını terkedip, ‘Musul’un kurtarılmasında gerekirse elbette Türkiye de yardımcı olur..’ demeye başlayınca.. 

Bu kezde İran tarafından Türkiye aleyhinde direkt ve ağır eleştiriler yükselmeye başladı.

Nitekim, ‘İran diplomasisinin seçkin stratejist yorumcularından birisi’  olarak anılan birisinin son yazılarından birisinde kullandığı başlık ilginçti ve sözkonusu makalenin başlığı ve ‘Erdoğan, yine Çaldıran zihniyeti taşıyor.. Vekalet Savaşı’ndan direkt savaşa giriyor.’ şeklindeki ilk cümleleri bile mes’eleye nasıl bakmakta olduklarını ortaya koyuyor ve  

Tayyib Erdoğan aleyhinde ağır ithamlarda bulunuyordu; bu büyük oyunun asıl oyuncularını gözardı ederek..

‘İslam İnkılabı’nın ilk yıllarında, İran’ın geçmişteki saltanat sistemlerine bir reddiye vardı; ‘tâgût’ suçlamasıyla.. Şah İsmail de bundan nasibini alıyordu, tabiatiyle.. Şimdi ise, Erdoğan’ı, ‘Çaldıran zihniyetli’ olarak niteleyenler ve 500 sene öncelerdeki, 1514’lerdeki Yavuz Selim’e gönderme yapanlar, İran kamuoyunu da arkasına almak düsüncesiyle, kendi taraflarını da Şah İsmail konumuna yerleştirip, tam da emperyalistlerin istediği-beklediği bir ‘mezheb savaşı’nın tam ortasına oturtmuş olmuyor mu?

stargazete

Bu yazı toplam 1007 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar