Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Çarşamba Sohbetleri, -Okuyucularla Hasbihal- 17

Önemli NOT: Twetter ve Facebook kullanmamaktayım. Ancak, haber verildiğine göre bazı arkadaşlar benim adıma öyle bir sahife açmışlar.. Henüz bakmadım, esasen, nasıl girileceğini de henüz bilmiyorum. Oraya yazılarım konuluyormuş ve bazı yorumlar ve de fotoğraflar.. Bunlar benim bilgim dışında olup, sadece arkadaşların inisiyatifiyle yapılmakla birlikte, kötüye kullanma ihtimalleri de olduğundan bu konuda, benim adıma imiş gibi söz veya yazılar da olabilir mi bilmiyorum.
Benimle yazışmak isteyenlere (e-mail) adresim vardır, onun bile şifresinin kırılması -geçmişte iki kez olduğu üzere- mümkün ise de, yine de o nisbeten daha güvenlikli… Bir de cep telefonumdan Whats’App imkanı…
Bunun dışında elektronik ortamda bir irtibat ı fiilen mümnün değildir. Ayrıca, onlara zaman ayıracak zamanım da yoktur. O bakımdan oraya yazan arkadaşlar gibi yorum veya soru yazanlar olursa, onlardan ricam o notları, mesajları benim e-mail adresime de geçmeleri.. Ancak o şekilde haberdar olabilirim ve iletişim sağlanabilir.. Önemle belirtirim..)
*
-Adem karaca: 06 Temmuz, (Etnisite adına devletler bir vakıa ise..) başlıklı yazı üzerine..
Yazıda değindiğiniz Fatih’in beyti, ’kara yere karam anı’ şeklinde olmalıydı.
*SEÇ: Teşekkürler. Benim aktardığım şekilde de yanlışlık olmasa gerek.. (Kara yere koyarım onu) mânâsındaki ’Kara yire koram ânı,..’ söyleyişinin ’Karamanî’ kelimesine kafiye olarak söylenmesi daha münasib gibi gözüküyor.
-İlhan Bilgü: 5 Tem., (’Doğu Türkistan’dan Kahire’ye’ başlıklı yazı üzerine) Xinjiang  / Sinkiang, Doğu Türkistan’a, çincede verilen isim olup, Çin tarafından fethedilen ülke mânâsına geliyormuş) ifadesi yer alıyor. Zaten cümleyi ’muş’la bitirmeniz bu konuda kesin bilginiz olmadığını ifade ediyor.
Bilgin olması açısından: Xinjiang Çince’de, ’Yeni Serhad, Yeni Sınır / Hudud’ anlamına geliyor. Eskiden Çinliler orayı, ayrıca ’Huijiang’, yani ’Müslüman Hududu’ şeklinde tabir ederlerdi. Uygurlar bu isimden hoşlanmasalar da Çince’den bozma olarak Sincan derler.
*SEÇ: Teşekkürler İlhan kardeşim..
-Muhammed YILDIZ: Jul 1, (gazetenin sahife mizanpajını yapan kardeşlere de duyurulur) Diriliş Postası’ndaki yazılarınızda sütunlar çok dar tutulduğundan, akıcı ve göz yormayan bir okuma zorlaşıyor. Üstelik kullanım alanı da artar. Allah kaleminizi hak yoldan ayırmasın.
*
-sadi emek: 06 Temmuz, (5 Temmuz tarihli yazının Sivas ve Başbağlar’la ilgiyi bölümü üzerine..) ”…Sivas Katliâmı’nın kurbanlarını da anmalıyız, anmalıydık…” demektesiniz. Bahsettiginiz ”kurbanlar” islama ve müslümanlara hakarete varan seyler söylemis ve yazmislar, gösteriler yapilirken ve henüz olaylar büyümemisken de, gerek kültür merkezinden gerekse otelden göstericilere karsi el-kol hareketleriyle yaparak tahrik etmisler.. Böyleyken..
*SEÇ: Velev ki, bir takım tahrikler olsa bile, o zaman, muhakemesiz, savunmasız, ihkak-ı hak kabilinden, herkesin kendisi suçlayıp, verdiği hükmü infaz ettiği ilkellik mi olsun?
-Mehmet: 3 Temmuz, (’Etnisiteye dayalı devletler bir vakıa ise..’ başlıklı yazı üzerine..) Yazıda, ümmetçi ve ümmeti terk edenlere buluşacakları bir ortak nokta gösteriliyor.
-Sadık: 02 Temmuz, (geçen haftaki ’Okuyucularla Hasbihal’de, bir soruya cevab verirken..) Sizin Geçmişteki (…..) Ve Merhum (….)Hakkındaki Fikirlerinize Katılmıyorum. Umarım Bu Listeye Üstad (….) da eklenmez.
-Feyyaz Aydın: 04 Temmuz, Yanlışlık nerede? Yazar, yanlış bulduğu zihniyetlere karşı çıkarken, isim vermekten, şahsiyata girmekten kaçınan ve bu yüzden üstü kapalı olarak işaretlerle yetinen bir uslûb takib edişiyle bilinmektedir. Böyleyken, onun isimlendirmediği kapalı şahısların isimlerini sizin açığa çıkarmaya kalkışmanız doğru mu?
Mâdem ki, bir takım isimlere değinmişsiniz. Ben de size sorayım, yine üstü kapalı ifadelerle..
hem de ekranlarda, ‘(filan insanın) idrarını içenlere cehennem ateşi değmedi.. Ahh, keşke ben de içeydim’ diye, tasavvuf adına saçmalayanlara itiraz etmek mi yanlış? Bu gibi çirkin yakıştırmaları kendi müslüman kimliğinize ve şahsiyetinize saldırı olarak görmüyor musunuz, yoksa.. Veya, geçmişte faydalı hizmetlerine işaret olunan bir yazarın, bugün Mehmed Âkif’i, Necib Fâzıl’ı, hattâ, Selahaddin Eyyubî’yi vs.’yi yerden yere vuran ifadelerinin doğru olup olmadığını soran bir okuyucu mesajına, ‘Allah’u Tealâ, hepimize fikir ve kalb selameti nasib etsin..’ denilmesi mi yanlış? Sahte kutsallar üretmeye bunca isteklilik; niye?
*
-Özdemir: 05 Temmuz: Bu politik hayat neredeyse tamamiyle entrika, hile, ihtiras, ihanet ve menfaat üzerine kurulu ve bunlardan kaçınarak siyaset yapmak da imkansız denilecek derecede olduğuna göre.. Diyorum ki, AK Parti de, geçmişte yığınla örnekleri olan sandalye kaydırmaları yoluyla, hükûmet kuracak bir sayıya ulaşamaz mı?
Ecevit 1978’lerde, siyasi tarihimizde Güneş Motel Operasyonu diye yerini alan büyük oyunu ve o dönemin iktidar partisi olan Adalet Partisi’nden 11 m.vekilini satın alarak ve de uyduruk Bakanlıklar icad edip, hepsine birer Bakanlık vererek, iktidar olacak sayıya ulaşmamış mıydı? Ve o Ecevit, böyleyken, kendilerini ’aydın, ilerici’ vs. diye tanıtan solcu-laik ve de kemalist çevrelerce ve hattâ şimdi karargahını Pensilvanya’da kuran ve ’hoca’ diye anılan mâlum kişi tarafından da, siyasî hayatımızın ’fazilet timsali’ diye anılmamış mıydı?
Biliyorum, benim bu teklifime niceleri şaşıracak ve ’böyle bir entrika dürüst insanlara yakışır mı?’ diyecek, ama, ’baştan aşağı oyunlar üzerine kurulu bir yapıda, milletin yüzmilyonlarca lirası ve yüzmilyonlarca iş saati heder edileceğine, daha az masraflı bir karanlık oyun daha oynansa n’olacak sanki..’ diyeceğim geliyor.. Ne o yoksa, bütün m.vekillerini kendilerini satışa asla sunmayacak dürüst insanlar mı sanıyorsunuz.. Birilerine ’duygusal konular’la yaklaşılsa, Bakanlık filan gösterilse.. direnirler mi dersiniz..
Demirel, on yıllar boyu, ’demokrasi, (sayısal ağırlık) rejimidir, bulursunuz, 226’yı beni indirirsiniz’ diyordu. Ama, 28 Şubat 1997 Askerî Müdahalesi’nden sonra ve 284 m.vekili bulunduğu halde, ’demokrasi sayısal değil, siyasal ağırlık rejimidir’ dememiş miydi..
*SEÇ: Aman, aman.. Bu gibi teviller bulmaya kalkışıldı mı, harekete geçirilen anlayışının nerede duracağını kimse kestiremez. Keza, mâdem ki, herkes yanlış yapıyor diye siz de yanlış yapmakta kendinizi mazur ve izinli görebilir misiniz?
-El’Huseyni: 4 Tem. yapilan analizler parti üzerinde yogunlasmis, (…) amac, partiyi islah dusuncesi olabilir, ama, biz bunu dusununce parti de bizleri dönusturmeye başlıyor, (…)’
-Hasan Fındıkçı: Ağabey, bütün bu gelişmelerde bir proje olduğunu düşünmüyor munuz? Kandil’i, bizzat Amerikan emperyalizminin yıllardır Türkiye’ye karşı koruduğunu HDP’nin yüzde 13’leri bulacak şekilde özellikle palazlandırıldığını ve Tayyib Bey’in onları palazlandırmak için, meydanlarda onlara çatmasını bilerek yaptığını düşünmüyor musunuz?
*SEÇ: Her şeyi bir takım merkezlerin, hayalî odakların düzenlediğini düşünmek, bizi halusinasyonlara götürür.. Elbette ki, hasımların, düşmanların bizi tökezletmek isteyeceği açık.. Ama, her şeyi birilerinin bize hazırladığı bir proje gibi algılanmaya başlarsak, bu da kendi irademizi ibtal etmeye ve dışımızdaki dünyaya teslimiyete götürmez mi?
*
-Soner:30 Haz, AB­D’­nin, İs­ra­il’­in gü­cü yet­me­di­ği IŞİ­D’­i, PKK yer­le bir edi­yor! Yer­se­niz.
-hakan y.: 01 Tem, Emperyalist Amerikanın Suriye’deki güçlerinden birisi de PYD..
-Feyyaz Aydın: 01 Temmuz, el kaşığıyla çorba içmek.. Soner arkadaş, (Amerika‘nın, İsrail‘in gücünün yetmediğ IŞiD‘i PKK‘nın yerle bir ettiğini) söylüyor.
Kobani‘nin IŞİD tarafından PKK‘nin elinden alındığı ve IŞİD’in ancak USA bombardımanları sayesinde Kobani‘den çıkarılabildiği nasıl görülmüyor. PKK/ PYD’nin ancak Amerikan bombardımanları sâyesinde bir varlık gösterebildiği görmezlikten gelinmemeli..
-ömer faruk: 30 Haziran, (’Türkiye müdahalesi, bütün denklemleri alt-üst edebilir’ başlıklı yazı üzerine..) Nato’nun canı cehenneme.. İsrail, ABD ve tüm emperyalistler istedikleri her yere uluslararası karar çıkmadan saldırabiliyor. Türkiye’nin savaşması gerekirse, ’Ben yaptım oldu..’ yöntemi denenmeli ve Nato’dan icazet beklenmemeli… PKKya gelince… Türkiye istese, Kandil’i iki günde dağıtır.. Yeter artık, Kandil’in kulağı çekilmeli…
*SEÇ: NATO aleyhinrde konuşmak kolay da, bunun nasıl pratize edileceğini belirlemek asıl mes’ele.. PKK’nin Kandil’de Amerikan himayesinde tutunduğunu tartışmak bile abes..
-bekir ziya: 30 Haziran, Basimiza gelenlerde en cok da İran’in payi var maalesef.. Esed’in hala ayakta kalabilmesinde İran’in rolü kadar İsrail’in de menfaatlari var. Kiyamin basladigi ilk zamanlarda muhalifleri Amerikancilikla suclayanlar, Amerika ile birlikte ummetin canina okurken yakalandilar! Mehdi’yi en cok bekleyenler ne acidir ki Deccalimiz oldular!
-Erdem: 01 Temmuz, Rojava denilen bölgede kurulmak istenen ”Kürt devleti” değil, PKK devletidir. Genelleme yapılması yanlış ve tehlikelidir. Emperyalistlerin gözetiminde gerçekleştirilmeye çalışılan plan, geçtiğimiz yüzyıl başında zemini olmayan ve şartları ancak bu gün olgunlaşmış görünen plandır. Klasik böl-parçala taktiği sanki bir kez daha işleyişe konulmaktadır. Tabii bu sadece ”dış güç” işi olarak da okunamaz. Ülkedeki yıllardır süren yanlış uygulamalar, asimilasyon ve yok sayma/yok etme çabaları işin esasını teşkil eder. Bu arada Esed ve İran’ın siyasi akılları ile emperyal güçlerin planları de örtüşmüş görünüyor.
-mikail:30 Haziran, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da seçimlerde hile yapıldığı ortada.. Yeni bir seçim yapılırsa bu bölgelerimizde PKK’nin zor kullanma oyunları nasıl boşa çıkarılmalı?
-Musa Kiraz: Değerlendirmeniz mâkul ama eksik. Anadolu Kürdistan’ı neden HDP’ye oy verdi. Genel ve mahallî seçimlerde ve Anayasa oylamasında hep, ve MSP, Fazilet, Refah, AK-Parti ’ye oy patlaması yapacak şekilde desteğini esirgemeyen Bingöl iyi analiz edilmeli.
-mehmet: Ak Parti bölgeyi fiilen PKK’ya teslim etmiş! Haraç toplama,sindirme… normal hal almış. Vali ve askerî yetkilileri evinde misafir eden muhtar 24 saat geçmeden öldürülüyor. Bunu gören bölge halkı ne yapabilir?
*
-Beyhan: 06 Temmuz, uzun zamandır (Suriye asıllı) H. M.’nin yazılarını da takip ediyorum. Soylediklerinin tam tersi cıkıyor. Örnegin 7 Haziran secimlerinden sonra, tbmm baskanının bile secilemiyecegini, vs.’yi yazıyordu. Bu kişi, birilerine yaranmak için mi tayyib düşmanligi yapıyor? Şu an halk seçimin tekrarlanmasını ve akp’nin tekrar iktidara gelmesini istiyor.
-Mahmud Köse: 22 Haz. Prof. Oktay Sinanoğlu bir konferansında, Amerika’nin Türkiye‘yi 1945’de tek kurşun atmadan işgal ettiğini söylüyordu. Bu anlattiklari doğru mu?
*SEÇ: Sözkonusu kişi, birkaç ay önce bu dünyadan ayrıldı. Ama, onun kendi iddiasıyla oluşan (Türk Einstein’ı) gibi lakabları doğrulayacak hiçbir ’Einstein’lığı görülmedi.. Son 20 yılını daha çok da türkçeçilik ve ’resmî ideoloji ikonu’na övgülerle geçirdi. Gerçekten de seçkin bir beyni var idiyse yazık etti, kendisine..
O iddiasına gelince.. O sadece İsmet Paşa’ya muhalif olduğundan, 1945’deki durumdan söz ediyordu. Halbuki, emperyalist dünya, aynı noktaya 1923’de M. K. eliyle de ulaşmıştı.

dirilişpostası

Bu yazı toplam 929 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar