Ahmet Taşgetiren
Cemil Çiçek’e göre istikrarın 5 ayağı
Cemil Çiçek artık bir siyaset duayeni. Siyaseti takip ediyor ve düşüncelerini çeşitli zeminlerde paylaşıyor. Gördüğüm kadarıyla o zeminlerden birisi de siyaset yazarlarının sütunları. Zaman zaman her düşünceden insanı kimisini düzeltme gereği duyduğu için, kimisi ile yeni bilgiler paylaşmak için arıyor. Evet, devlet yönetiminin bir kademesinde sorumluluk da taşıyor, o sorumluluğu gözden uzak tutmuyor ama, düşüncelerinin daha geniş bir çerçeveye oturduğu açık.
Yazılarımı takip edenler, zaman zaman benim sütunuma da konuk olduğunu bilirler.
“Devlet çekapı” başlıklı yazım üzerine yine arandım. Ülkenin istikrarı bağlamında koalisyonların ve tek başına iktidarların değeri üzerine düşüncelerini ifade etti. Değerlendirmelerini şöyle özetleyebilirim:
-Türkiye’de koalisyon şikâyeti ve istikrarın “tek başına iktidar”a bağlanması düşüncesi, muhafazakâr ve milliyetçi kesimlerle Adalet Partisi arasına mesafe girmeye başlamasından sonraki siyaset söylemidir. Adalet Partisi’nden kurucu kadrolar tasfiye edilmiş, milliyetçiler ayrı parti kurmuşlar, muhafazakârlar Erbakan’ın başlattığı harekete ilgi duymaya başlamışlar ve Demokratik Parti bölünmesi gerçekleşmiş. Demirel, yeniden kitleleri toparlayabilmek için “istikrar”ı “tek başına iktidar”a bağlamayı bir tür oy manipülasyonu için devreye sokmuştur. Demirel “En büyük hatam Demokratik Parti’nin ayrılmasına engel olamamaktır” demiştir. Demek ki, tek başına iktidar olabilecek zemini korumak da başka şartları gerekli kılıyor.
-İstikrarlı dönemlerin ekonomi için de, ülkenin kalkınması için de yararlı olduğu, koalisyonların sıhhatli işlemediği de bir gerçektir.
-Ancak dünya örneklerine bakıldığında, 30 yıl, 40 yıl tek başına iktidar olanların yönettiği ülkeler, genelde İslam ülkeleri, Esed’lerin Suriye’si, Saddam’ın Irak’ı, Mübarek’in Mısır’ı ortaya bir başarı örneği koyamadılar.
-Buna karşılık 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da nerede ise bütün ülkeler koalisyonlarla yönetildiler. Halen de çetin koalisyon süreçlerine rağmen Avrupa’da istikrar darmadağın olmuyor.
Bunlar Cemil Bey’in yaptığı genel değerlendirmeler. Sonra “İstikrarın beş şartı”ndan bahsetti ve onları şöyle sıraladı:
1.Siyasi istikrar.
2.Hukuki istikrar.
3.Ekonomik istikrar
4.Bürokratik istikrar.
5.Ahlaki istikrar.
Bunlar, siyaset, ekonomi, hukuk, bürokrasi ve ahlak alanında bir standarda ulaşmayı ifade ediyor.
Siyasi istikrar belli ki, iktidar veya muhalefet, sağlıklı siyaset kadrolarının ortak çabası içinde gerçekleşir. İçleri sancılı siyasi yapılarla siyasi istikrar sağlanamayacağı gibi, kanlı – bıçaklı iktidar muhalefet ilişkisi ile de siyasi istikrar sağlanamaz.
Cemil Bey, yüzde 47 oy almış bulunan Ak Parti için kapatma davası açılabilmesini, hukuki istikrarsızlığın örneği olarak zikrediyor. Tabii ki eski Adalet Bakanı olarak hukuk üzerine söyleyeceği çok söz var.
Sürekli Merkez Bankası Başkanı değiştiriliyor olmasını ekonomik istikrarsızlığın göstergesi sayıyor. Bilmem kaç kere ihale kanunu değiştirilmesi de sanırım “ekonomide öngörülebilirlik” diye de ifade edilebilecek olan istikrarla alakalıdır.
Bürokrasinin devlet hiyerarşisi içinde sağlıklı bir statü çerçevesinde hareket edebilmesi, siyaseti gütmemesi ya da siyaset tarafından hukuk dışılığa sürüklenmemesi bürokratik istikrar ile alakalıdır.
Ve ahlaki istikrar. Cemil Bey’e göre siyasetin de, hukukun da, ekonominin de bürokrasinin de can damarı o. O olmadı mı, hiçbir istikrar beklentisinin karşılığı oluşamaz. Her yanlışa kılıf bulan bir yaklaşımın hiçbir alanda istikrardan söz etmesi beklenemez.
“Batı neden başarıyor koalisyonlu yönetimi de bizim dünyamızda sorun çıkıyor?” sorusunun cevabı da var Cemil Bey’in değerlendirmeleri içinde: Sistemin genel ahlakı oturmuş durumda bu ülkelerde. Onun için de siyasette arayışlar devam ederken ekonomi, hukuk, bürokrasi belli bir standart içinde işlemeye devam ediyor.
Cemil Bey halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a danışmanlık hizmeti veriyor. Ben isterim ki, 6’lı Masa da, tüm sistemi yeniden yapılandırma çalışmaları içinde bir şekilde onun ve benzeri siyaset duayenlerinin düşüncelerini almakta beis görmemeli. Çünkü bence bu tür insanlar, artık tek bir siyasi çizginin değil, ülkenin ortak değeri durumundadırlar.