Abdurrahman Dilipak
Chip takınca
Size diyecekler ki, Chip takınca, aşı olmanıza gerek kalmayacak. Cep telefonu üzerinden kendinizi izleyebilecek, gelen mesajlarla vücudunuzdaki olumsuzlukları engelleyebilecek ve daha mutlu, daha sağlıklı bir hayat yaşayabileceksiniz.
Dahası, hiçbir karta ihtiyacınız yok. Kredi kartı, nüfus cüzdanı, ya da kimlik. Hatta para kullanmadan, her yerde, her zaman, sadece düşünerek her türlü işlemi yapabileceksiniz. Kapınız, ya da araç park etmek için otopark kapısını bu şekilde açabileceksiniz. Mail alabilecek, mail gönderebileceksiniz.
Binlerce lira verip sanal gözlük almanıza gerek yok. Düşünerek bir anda Web’e erişebilir, hatta MetaVerse’egirebilirsiniz. Düşünce yoluyla, insanlarla, hayvanlarla hatta bitkilerle iletişim kurabilirsiniz. Mail atıp, mail alabilirsiniz. Düşüncenin gücü sizi bir Süpermen yapacak. Evet iki gözü de görmeyen biri bu şekilde görebilir. MetaVerse’de ölülerinizi Avatar olarak geri çağırabilir, istediğiniz her zaman onlarla buluşabilir, sanal anlamda tüm dünyadaki meyvelerin tadına bakabilir, bütün çiçekleri koklayabilirsiniz, hem de gerçeğinden daha gerçek!? İsterseniz ölülerinizi Klonoid olarak yeniden gerçek dünyada canlandırabilirsiniz. Kendi organlarınızı daha güçlü hale getirebilirsiniz. İmplant’a gerek yok, bir komutla, çekilen dişinizin yerine yenisini çıkart komutu verebilirsiniz. Böbrek yetmezliğiniz varsa 3. bir böbrek ister misiniz, isterseniz eskisini laparoskopla girip alalım, ne dersiniz.
“Şeker hastalarına çip takma yıllardır uygulanıyor!” da ne oldu diyecekler. Öyle ya, engelliler engellerinden kurtulacak, körler görebilecek bu şekilde. Kalp pillerinde de Mikro Chip’ler var, ne oldu? “Bilim ve teknoloji ile birlikte insanlık ilerliyor.” GPS, GSM, Chip artık insanlık için vazgeçil(e)mez. Gökte Starlink’ler, yerde 5G-6G, haydi uzay yolculuğuna hazır olun. Yeni normal dönemde insanlık evrimsel bir sıçrama yapacak, yeryüzünden cennete sıçrayacağız. Maymundan Homo Sapiens’e, oradan Tanrı olmaya uzanan uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Size yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat vaad ediyorlar. O geçmiş zamana ait Tanrıyı tedavülden kaldıracaklar.
İnanacak mısınız!
Zaten NeuraLinkle her dili konuşacaksınız, bilgisayar üzerinden. İsterseniz hafız da olabilirsiniz. Eğitim almanıza da gerek yok. Robot kolunuzdan tutsun istediğiniz müzik aletini çalın, isterseniz resim yakın, isterseniz size “Şeytani bir dokunuş”la arya bile söyletebilirler.
Evet size “yeryüzünde bir cennet” vaad ediyorlar. Ve “ölümsüzlük”! Yasak, günah, ayıp olmayan bir dünya! Sadece beyninizi o “Şeytani dokunuş”a açın. Hani şu Peygamberimizin, “bir elime Ay’ı, bir elime Güneş’i verseniz” dediği şey var ya! Onlar, kendi putlarına dokunmasını istiyorlardı Peygamberimizin, şimdi Şeytan bizim beynimize Chip takmak için dokunmak istiyor bize. Sizin “Evet” demeniz yeterli. Allah’ın Resulü, Dünya’yı değil, Ay’ı Güneş’i de verseniz hayır demişti, siz bu yalanlara inanacaksanız canınız cehenneme!
Onlar “Biz ıslah edicileriz” diye bunları anlatıyorlar. İçimizdeki beyinsizler ise bu bozguncuların peşine takılıyorlar. Halbuki, bu paranın bir de öteki yüzü var. Bunları verecek onlar, sizin kozmik odanıza girince, aklınızda, kalbinizde olanı değiştirebilirler de. Bütün bunlara oltaya taktıkları yem mesabesindedir.
Ben 6. Aşıdan sonra Chip takacaklar demiştim. 2 SinoVac+2 BionTech+2 TurkoVac=6 Aşı. Bunlar, bizi kobay yaptıktan sonra, şimdi de Chip’lemek istiyorlar. Türkiye Musk’ın deney üssü olacakmış. Zaten stratejik planda yazmışlar bile bu işi. Yani minareyi çalmaya hazırlananlar kılıfını hazırlamışlar bile! Halbuki, daha dün beni “komplocu” ilan etmişlerdi. Sentetik eti de sürdüler piyasaya domuz, koyun, sığır, keçi karması Klonoidler de var artık. Zaten mediaya domuzdan organ nakli haberlerini servis ederek işi meşrulaştırmaya çalışıyorlar bu ins’in Şeytanları!.
Bakın, bunlar “ağuyu altın tas içre sunarlar, balı da onun suç ortağı yaparlar”. Ha bu pandemi(!) hikayesi bize ders olsun, bu siyasilere, bürokrasiye, bu bilim adamlarına, mediaya, STK’lara, The cemaat düzenine, iş dünyasının yalanlarına inanmayın.
Eee ne yapalım, pandemi yalanı konusunda çoğu kimseyi inandıramadık. Bakalım bu konuda ne olacak. Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, bilmek istemeyenden daha cahil kim olabilir. Adamlar davul çala çala geliyorlar, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Kendileri bilirler.
İşler yolunda gitmiyor. Tamam da kimse gerçeğin bütününü görmek istemiyor. Hepimiz suçluyoruz. Kimse kendi suçunu kabul etmek istemiyor. Hani derler ya, “suç samur kürk olsa kimse giymek istemez” diye. Kendi gözündeki merteği görmeyenler, başkalarının gözünde çöp arıyor, bulamasa da uyduruyor bir şeyler. Tek başına iktidarı suçlayan doğru söylemiyor, tek başına muhalefeti suçlayan doğru söylemiyor, tek başına siyaseti suçlayan doğru söylemiyor. Herkes, belli zaman ve mekanlarda, belli konularda sorumluluğunu yerine getirmemiştir.. Ama kimse suçunu kabul etmek istemiyor ve sadece ötekileri suçluyor! Sonunda değişen bir şey olmuyor. Bir de gelen gideni aratıyor zaten. Şecaat arz ederken mangalda kül bırakmıyorlar da, pislik paçalarından akıyor. Ama her mahalle “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ile üstünü örtüyor. Yarın bu kollar ya çolak kalacak ya da kangren olacak. Yazık değil mi. Bir de bu işlerin öbür dünyası var. Olup-bitenleri, gören, duyan, bilen ve günü geldiğinde bunların hesabını soracak bir Allah var. Allah’a ve ahiret gününe inanmıyor musunuz yoksa!
“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım!”
Biz direnenlerden, şükredenlerden ve sabredenlerden olalım diye, selâm ve dua ile.